16

2.7K 233 37
                                    




"Kendi cebinde paslı bir bıçak taşıyan biri, önüne çıkan herkesi katil sanıyor."
-Ahmet Ertan

***



Ellerim tekrar çantayı buldu ve sıkı sıkı tuttum. Dehşet içindeydim ve Demir'e güvenmekte hata yaptığımı şimdi anlıyordum. Belki bu gece bana uzattığı yardım eli onu hayatımda yeni bir Balık Ahmet yapma düşüncesine güvenmemi sağlamıştı.

Ama şimdi büyük bir yanılgının içinde olduğumu anlıyordum. Gözlerini benden ayırmıyordu ve her hareketimi dikkatlice izliyordu.

"Hemen kapıyı aç." Bütün kelimeleri özenle ve bastırarak söylemiştim. Gergindim.

"Etrafına bak," dedi aynı ciddiyetle. "Seni hemen burada öldürebilirim. Kimsenin umrunda bile olmazsın," dediğinde yutkundum. Sözlerinin gerçekliği ateşlenmiş bir silahın mermisine benziyordu. "O yüzden çantayı bana ver."

Demir'in bu gece şakası yoktu ama benim de çantayı vermeye niyetim yoktu. Eğer bu gece önünde sonunda öleceksem savaşarak ölmeyi tercih ederdim.

"Ya ben seni öldürürsem?" diye sordum. Ağzımdan çıkan kelimelere ben bile inanamıyordum ama büyük bir güvenle kurmuştum cümlemi. Sanki yapabilirmişim gibi.

Demir'in gergin dudakları saniyelik bir tebessümle gevşedi ve ardından eski haline geri döndü.

"Blöflerini dinleyecek vaktim yok, çantayı ver." Parmakları ellerimin altındaki çantayı kavradığında irkildim. Güçlü bir tutuşu vardı.

Diğer elimle bileğini yakaladım ve bütün gücümle elini çantamın üzerinden çekmesi için ittirmeye çalıştım. "Bırak." Dişlerimin arasından bir tıslama gibi arabanın içine yayıldı.

Demir'in diğer eli boynumu bir pençe gibi kavradığında başım cama vurdu. Sırtım kapıyla bir olmuştu ve nefes almakta zorlanıyordum. Ellerim refleks olarak çantayı bırakıp Demir'in boynumdaki eline sarıldı. Kendimi onun pençelerinden kurtulmaya çalışırken buldum.

"Seni gördüm," diye fısıldadı. "Ölümden ve şiddetten nasıl korktuğunu gördüm." Boğazımı biraz daha sıktığında kıpkırmızı olduğumu hissediyordum. "O korkak şimdi beni öldüreceğini mi söylüyor?"

Demir'in gözleri Fanus'ta her gece gördüğüm gözler gibi bakıyordu artık. Bir katile ait gözler. Onlar gibi öfkeli ve acımasızca bakıyordu yüzüme ve tıpkı onlar gibi sıkıyordu boğazımı.

Fanus'ta bir gece geçiren herkes artık azılı bir katildi. Burada doğanlar ise şeytandan farksızdı. Demir ise o sayılı şeytanlardan biriydi ve gerçek yüzünü şimdi görüyordum.

Bense Fanus'ta bir değil bin gece geçirmiştim. Sayısız ölümlere şahit olmuş ve kan gölünde yüzmüştüm. Yine de korkağın tekiydim.

Ama bu gece benim onur gecemdi. Yalnız başıma çıktığım bu yolda başarısız olamazdım. Eğer karanlık çöktüğünde birini öldürürsem suçlu sayılmazdım. İşte Fanus'un anayasası buydu.

Ciğerlerimin yanmaya başlaması ise beni çileden çıkaran şey oldu. Elimi Demir'in boğazıma kilitlenmiş ellerinden çektim ve saçımda duran tokaya uzandım.

Bir an bile düşünsem yapamayacağımı biliyordum. Bu yüzden hiç beklemeden tokanın düğmesine bastım ve bıçağın ortaya çıkmasına izin verdim.

Demir'in çantayı boynumdan çekiştirmeye başladığında köşeye sıkışmıştım artık. En sonunda elim bütün gücümle üzerime doğru eğilmiş Demir'in karnına bir yumruk olarak indi. Elimdeki bıçak ise Demir'in karnında öylece kaldı.

FanusHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin