Keyifli okumalar! 🌸Demir'in yüzüne bakamadım. Cümlemi bitirir bitirmez pişman olmuştum. Demir'i ardımda bırakıp kapıdan çıktım. Odadan çıktığımda ardımda bir enkaz bırakıp bırakmadığımı düşünüyordum. Buna emin olamamak bile kalbimi paramparça ediyordu. Demir'in artık eskisi gibi hissetmediğini biliyordum ama ne ara böyle değişmişti?
Belki de başımdan beri böyleydi. Ben onun için ara ara korunması gereken bir kedi yavrusuydum ve ufak tefek şeylerden beni koruduğunu sandığında kendini daha güçlü hissediyordu. Ama şimdi beni oltaya takılan bir yem olarak görünüyordu. Beni kurtarmak için de kıyafetleri daha yeni kurumuşken suya atlayıp tekrar ıslanmak istemiyordu.
Ama onun sandığı kadar güçsüz ve aciz değildim. Savaşabilir, dövüşebilir ve hayatta kalabilirdim. Kimseye ayak bağı olmaya niyetim yoktu. Özellikle de Demir'e.
Tüm bunları beni korumak için yaptığını söylediğinde yüzüne yumruk atmamak için kendimi zor tutmuştum. Ben onun tarafından kollanmak istemiyor; onun yanında, onunla beraber savaşmak istiyordum. Bana ne istediğimi sormamıştı bile. Benim için her zaman ki gibi en iyisini düşünmüş ve uygulamıştı. Ama bu planın bir parçası olamazdım. Nasıl Cemre'nin korunmaya ihtiyacı yoksa benim de yoktu.
Dışarı çıktığımda Barış bir köşede Cemre bir köşede bekliyordu. Barış beni gördüğünde sırtını yasladığı duvardan ayrıldı ve yanıma geldi.
"Gidelim," dedim.
Hiçbir şey sormadı. Doğrudan arabaya bindik. Nereye gittiğimizi sormadım, o da söylemedi. Han gibi bir yerin önünde durduk. Şehirden uzak bir yerdi ve etrafın büyük, sivri çitlerle örülmüştü.
Ceketini çıkarıp bana uzattı. "Bunu giy. Yüzünü görmesinler."
Ceketi aldım ve giydim. Şapkasıyla yüzümü örttüm. "Neden?"
"Usta bir hırsız olduğunu öğrendikten sonra," dediğinde göz ucuyla Barış'a baktım. O da bana bakıyordu. "Taşlar yerine oturdu. Bunları içeri girince konuşalım."
Arabadan indik. "Yüzünü gizle ve konuşmamaya çalış."
Hanın büyük kapısının önünde durduk. Barış sertçe kapıya vurduğunda yaşlı bir adam kapıyı azıcık araldı. "Ne istiyorsunuz?" diye sordu huysuz bir sesle.
"Tek gecelik bir oda istiyoruz."
Adam göz ucuyla bizi inceledikten sonra "Oda kalmadı," dedi. Kapıyı üstümüze kapatacağı sırada Barış izin vermedi ve eliyle kapının kapanmasına engel oldu.
"Üç katını öderiz," dedi.
Adam duraksadı. Birkaç saniye düşündükten sonra kapıyı açmak şçin kilitleri ağır ağır açtı. "Bu günlerden tuhaf tipler peydah oldu." Hızlıca içeri daldık. Barış parayı peşin ödedi. İsmimizi dahi sormadan anahtarı teslim ettiler. Odaya çıktık.
"Ayrı odalarda kalmak tehlikeli. Gece boyunca nöbet tutacağım. Yatakta sen yatabilirsin."
Oda soğuktu ve tek kişilik bir yatak vardı. Ellerimi birbirine sürttüm. İtiraz edecek halde değildim ki bu eski handa tek kalmak istemiyordum.
Tek kişilik yatağın yanında uzun ince bir çamaşır dolabı vardı. Odanın bir duvarı şömine için ayrılmıştı ve yanında yakmak için odunlar düzensiz bir şekilde konulmuştu.
Barış üşüdüğümğ görünce şömineyi yakmak için odunları şöminenin içine attı ve tutuşturdu. "Birazdan ısınır oda," dedi.
Yatağın köşesine oturdum. Barış da tek kişilik koltuğa oturmuştu. Odadaki tek koltuk oydu. "Serkan hırsız olduğunu biliyor mu?" diye sordu.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Fanus
БоевикNice ölüler, nice ölümler gördüm. Çoğu çığlık çığlığa son bulurken, pek azı sessizce olup bitti. Bazılarının ruhu bedenden ayrılıp gökyüzüne süzüldü. Kimininse ruhu yaşayan bedeninde can verdi. Gördüğüm ilk ölüm değildi bu. Sonuncusu ise hiç değild...