"Biliyor musun çekirgelerin,
Unutulmuş ülkelerin,
Kahrından kuruyan nehirlerin,
Diliyle konuşabilirim seninle.
Duyabilirim seni hiç konuşmadan."
-Kemal SayarSıcaktan uyandığımda Demir'in kollarının arasındaydım. Son yaşananlardan sonra uyuyakalmıştık. Hava yeni yeni aydınlanıyordu. Demir'in bir kolu başımın altında diğer koluyla da beni göğsüne bastırmıştı. Kendimi biraz geri çekerek yüzüne baktım. Her zamankinden farklı olarak daha sakindi. Siyah saçları dağınıktı ve sessizce nefes alıyordu. Dudaklarını birbirine sıkıca bastırmıştı.
Beni saran kollarından ayrıldım ve onun sıcaklığını terk ettim. Fazla ses çıkarmamaya özen göstererek birkaç kıyafet alıp odadan çıktım. Hızlıca üzerimi giyinip evden ayrıldığımda Demir hala uyuyordu. Demir'in cebinden borç olarak aldığım parayı taksiye vererek Kovan'a gittim. Şimdilik benim için en güvenli yerin burası olduğunu düşünüyordum. Daha fazla Demir'e yakın kalamazdım. En azından buradayken onunla daha az temas edebilirdik.
Kovan'a vardığımda ortam sakindi. Gün daha yeni yeni aydınlandığından etrafta tek tük insan vardı. Kovan'ın iç kısmına doğru yürüdüm. Oturma alanındaki koltuklardan birine oturdum ve beklemeye başladım. Neyi beklediğimden emin değildim ama buraya alışmam gerekiyordu. Dakikalar geçtikçe yavaş yavaş da insanlar ortaya çıkmaya başladı. Kimisi dışarıdan kir içinde geliyor kimisi de pijamalarıyla Kovan'ın farklı bölmelerinden çıkıyordu. Burası bir eğitim alanı olduğu gibi aynı zamanda da bir yurda benziyordu.
Ben dalmış etrafımı izlerken bana doğru koşarak gelen bir kız gördüm. Buraya ilk geldiğimde bana sarılan kızdı. Adının Merve olduğunu hatırladım. "Aman tanrım! Burada olduğuna inanamıyorum." Heyecanla yanıma oturdu. Giyinikti ve yanında silahı vardı. "Geri dönmeye mi karar verdin?" Gözlerimin içine baktı.
"Sanırım öyle," diye mırıldandım. "Ama hala burayı ve sizi hatırlayamıyorum." Başımı eğip parmaklarıma baktım. Bunun için artık üzgün hissediyordum. Onları ,ailemi, hatırlamamak beni üzüyordu. Onların varlığını kabul etmekten başka çarem de yoktu.
Yine de Merve sevinçle gülümsedi. "Bu harika bir haber. Yani, buraya tekrar dönmen. Tabii bizi hatırlaman kötü ama üzülme. Bence tekrar arkadaş olabiliriz."
Elimden tutup beni ayağa kaldırdı. "Hadi tekrar tanışalım!" Elini bana doğru uzattı ve "Merhaba, ben Merve. Senin en yakın arkadaşınım!" dedi.
İstemsizce güldüm ve uzattığı elini sıktım. "Ben de Yağmur ve en yakın arkadaşın olmak için sıkı çalışacağım!"
O sırada Merve'nin arkasında biri belirdi. Onu otel macerasından hatırlıyordum. Merve yanına gelen çocuğun koluna girdi ve "Bu da Cem. Benim erkek arkadaşım."
Cem, "Biz zaten tanışıyoruz," dedi kafası karışık bir halde. Merva dirseğini Cem'in koluna geçirdi. "Yeniden tanışıyoruz," dedi dişlerinin arasından.
Cem durumu anlamış gibi kaşlarını kaldırdı. "Öyle miiii?" diye mırıldandı.
Güldüm. "Seni hatırlıyorum. Beni otelden kaçırırken onlara yardım ettin," dedim yapmacık bir sinirle.
Mahcup bir şekilde ensesi kaşıdı. "Sonuçta amacımız seni evine döndürmekti," dedi sevimli olmaya çalışarak ki sevimliydi de.
Merve Cem'i bırakıp benim koluma girdi. "Aç olmalısın. Yemek yedin mi? Gidip kahvaltı yapalım."
Beni yemekhaneye doğru sürükledi. "Sahi nerede kalıyorsun? Buradaki yatağın hala boş. Artık burada kalmalısın."
"Burada yatağım mı var?" diye sordum merakla.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Fanus
AksiNice ölüler, nice ölümler gördüm. Çoğu çığlık çığlığa son bulurken, pek azı sessizce olup bitti. Bazılarının ruhu bedenden ayrılıp gökyüzüne süzüldü. Kimininse ruhu yaşayan bedeninde can verdi. Gördüğüm ilk ölüm değildi bu. Sonuncusu ise hiç değild...