Eğitimin başladığını duyuran kişi Ali'ydi.Cemre yerine Ali'nin burada olması benim için iyiydi çünkü o kadının sesini bile duymaya dayanamıyordum. Ali, Cemre'ye göre daha nazik ve eğlenceliydi.
Birkaç saat önce yaşadığım saçma sapan olayları düşünmemeye çalıştım. Ne Gizem ne de Demir şu durumda umrumda değildi. Kendimi eğitime vermeye çalıştım çünkü iyi bir iş çıkarmak istiyordum.
Ali, boynundaki düdüğü çaldı. Elinde bir liste tutuyordu ve teker teker ismimizi okumaya başladı. Atış ve sıra mantığı buraya gelmeden önce yaptığımız kura ile aynıydı. İsmi okunan kişi, seçtiği bir bıçakla hedef tahtasını vuracaktı ve en sonunda en yüksek puan alan takım ödül kazanacaktı.
Ödül, bayrak oyunuyla ilgiliydi. Bütün eğitimler bittikten sonra, yani Fanus'a dönmeden önce bir bayrak oyunu oynayacağımızı biliyordum. Her antrenman sonrası kazanan takımın hanesine +10 dakika erken başlama süresi verilecek. Bu yüzden takımıma puan kazandırmam benim için artı puandı.
Ayrıca kazandığım her puan Fanus'taki itibarımı arttırmam için gerekliydi. Buraya gelmek için çok uğraşmıştım ve iyi bir savaşçı olmak istiyordum.
Ali çoktan isimleri okumaya başlamıştı. Bir mavi takımdan bir de kırmızı takımdan isim okuyordu ve bu iki kişi aynı anda atış yapıyordu. Aslında sorun sadece atış yapmak değildi, herkes karşı tarafa yenilmek istemiyordu.
Fanus üyelerinin ne kadar hırslı ve azimli olduğunu görebiliyordum. Belki de bir sonraki ring eğitiminde ne kadar acımasız olacağını da görecektim. Kendim için endişelenmemeye çalıştım.
Merve'nin ismi okunduğunda yavaşça sırtına vurdum. Gergin ya da heyecanlı değildi ama onun yanında olduğumu göstermek istedim. Bana doğru gülümsedi ve "Birazdan dönerim," dedi şımarık bir tavırla. Onun kendine olan güvenine imreniyordum.
Merve hedef alanına doğru ilerledi ve kendine en uygun bıçağı seçmeye çalıştı. Karşısındaki kişi bir kadındı ve Merve'den biraz daha sıskaydı. Onu daha önce hiç görmemiştim bu yüzden hakkında tahmin yürütmeye çalışmadım.
Merve eline küçük ve ince bir bıçak aldı. İnce bıçakları kullanmanın püf noktası, atışı çok hızlı yapmaktı. Bunu Merve'den duymuştum. Atışının hızlı olduğunu ve her zaman ince bıçak kullandığını söylemişti.
Karşısındaki kız hançere benzeyen bir bıçak aldı elinde. İkisi de uyarı sesini duyduktan sonra atış pozisyonlarını aldılar. İkinci bir uyarıda ise bıçaklarını savurdular. Buradan kimin daha iyi puan kazandığını göremiyordum ama alanın ortasına kurulan büyük ve dijital tablo bize istatistikleri gösteriyordu.
Merve tam on ikiden vurmuştu. Sayı mavi takıma geçtiği için sevinmiştik. Merve yanıma geldiğinde ona sarıldım. "İyi işti!" dedim onu desteklemek için.
Teker teker isimler okunmaya devam etti. Skora baktığımda aramızda pek bir fark yoktu. Kampa gelmeden önce yarışmalardan çok, nasıl savunma ya da atak yapmamız gerektiğini öğreneceğimizi sanıyordum ama işler şimdilik istediğim gibi gitmiyordu.
Herhangi bir silahı kullanmayı ve dövüşmeyi bilmeden nasıl bu tür yarışmalardan başarılı olabilirdim ki? Daha sonra yarışmaları izledikçe fark ettim ki, burada neredeyse kimsenin tüm bunları öğrenmeye ihtiyacı yoktu.
Herkes bıçakların ne işe yaradığını ve nasıl kullanılacağını gayet iyi biliyordu. Benim gibi yeni üyeler hariç, herkes atışını başarıyla gerçekleştiriyor ve şanslı olan kazanıyordu.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Fanus
ActionNice ölüler, nice ölümler gördüm. Çoğu çığlık çığlığa son bulurken, pek azı sessizce olup bitti. Bazılarının ruhu bedenden ayrılıp gökyüzüne süzüldü. Kimininse ruhu yaşayan bedeninde can verdi. Gördüğüm ilk ölüm değildi bu. Sonuncusu ise hiç değild...