"Her insanda ruh bir ete, kemiğe bürünmüştür. Her insanda bir canlı acı çeker, her insanda bir kurtarıcı çarmıha gerilir."
-Hermann Hesse***
1 hafta sonra
Gece gündüz birilerinin gelip beni öldürmesini bekledim. Elimdeki hançeri bir an olsun bırakmadan sabah akşam dört döndüm. Biraz olsun kendimi savunabilmek için yeterli cesareti her gece tekrar ve tekrar topladığımda gelen gidenin olmaması beni rahatlatıyordu.
Gördüğüm adam, sanırım sandığım gibi biri değildi. Ya kaybolmuşlarla işi yoktu ya da anlamamıştı. Daha fazla bu konuyu kurcalamak da istemiyordum. Bir haftadır yeterince tedirginlik ve endişe bedenimi yormuştu zaten.
Yeniden karanlık çökmeye başladığında artık rahat bir nefes almak uğruna hançerimi elimden bıraktım. Dışarıdaki durum her zaman olduğu gibi bilindikti. Kim kimin celladı oluyordu bilmiyorum ama benim bu haldeyken sonum çok gecikmeyecekti.
Daha ne kadar dışarı çıkmadan yaşayabilirdim emin değilim. Komşular çoktan fark etmiş olabilirdi. Kendimi korumak hakkında bildiğim tek şey hançeri gelişi güzel birilerinin vücuduna saplamaktan ileri değildi. Çok kez Ahmet'e bu konuda bana yardım etmesi için dil döksem de hiç zaman bulamamıştı.
Kendime yeni bir grup bulmam gerekiyordu. Ölmek istemiyordum. Özellikle de Doğu Yakası'nı görmek istiyorken. Bu cehennemden çıkıp Doğu Yakası'na taşınmak istiyordum. Küçük bir eve sahip olmak ve bahçesinde akşamları ağustos böceklerinin sesini dinleyerek uyumak istiyordum.
Doğu Yakası'nı küçükken duymuştum birinden. Henüz Fanus dışında başka bir şehrin var olduğunu bilmiyordum. Dünyam sadece bu cehennemden ibaretti ve ben şeytanların içinde büyümüştüm. Doğu Yakası'nı duyduğumda ise hayallerim tamamen değişti. Kendime yeni bir cennet düşledim. Küçük çocukların oynadığı, kadınların özgürce yaşayabildiği ve erkeklerin güçlü olmak zorunda kalmadığı bir dünya.
Ahmet'in grubuna girmemse tamamen şans eseriydi. Zaten onu tanıdığımda küçük bir çocuktum. Erken yaşta kendi başımın çaresine bakmam gerektiğinden çalıp çırpmayı öğrenmiştim. Civardaki en iyi hırsız bendim ama Ahmet'ten başka kimsenin haberi yoktu.
Biraz cesaretle çalamayacağım hiçbir şey yoktu. Hala hayatta olmam ise tamamen grubumun başarısıydı. Ama artık onlardan hiç biri hayatta olmadığından benim de sonum yakındı.
Bütün bu düşüncelerimin arasından yükselen boğuk duman etrafımı sardığında gözlerimi açtım. Pencerelerin ardından yükselen alevler artık saklanamayacağım anlamına geliyordu. Komşular bir kaybolmuş olduğumu anlamış ve evimi ateşe vermekten geri durmamışlardı anlaşılan.
Hızla yerimden kalkıp her zaman hazırda beklettiğim sırt çantamı dolabın üzerinden kaptım. Hançerimi de belime soktuğumda evin arka tarafına bakan pencereden kendimi dışarı atıp var gücümle sokağın sonuna doğru koştum.
Artık ne bir grubum ne de bir evim vardı. Sokaklar beni bataklığına almak için kollarını açıp beklerken ben kimseye görünmeden ilerlemeye çalışıyordum. Gece tüm ihtişamıyla hareketlenirken sokaklar insan kaynıyordu.
Kiminin yüzünde hep o bilindik korkunç maskelerden vardı. Kimi ise bir kuytu köşeye sinmiş öylece etrafı izliyordu. Çoğu ise gruplarının verdiği özgüvenle salına salına yürüyebiliyordu sokaklarda.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Fanus
ActionNice ölüler, nice ölümler gördüm. Çoğu çığlık çığlığa son bulurken, pek azı sessizce olup bitti. Bazılarının ruhu bedenden ayrılıp gökyüzüne süzüldü. Kimininse ruhu yaşayan bedeninde can verdi. Gördüğüm ilk ölüm değildi bu. Sonuncusu ise hiç değild...