"Biz kırıldık, daha da kırılırız. Ama katil de bilmiyor öldüğünü. Hırsız da bilmiyor çaldığını. Biz yeni bir hayatın acemileriyiz."
-Cemal Süreya***
"Dursun Özbek'in kasasını patlatan sen miydin yoksa?" diye sordu Serkan mümkün olmasına inanamıyormuş gibi.
"Evet," dediğimde Serkan aniden ayağa fırlayarak Demir'e döndü. "Bu kızı kesin gruba almalıyız."
Demir'in bakışları parıl parıl parlayan bir inci bulmuşçasına ışıltılıydı. "Gruptasın."
"Ama," diye söze başladığım da ikisininde parıldayan bakışları bir anlığına karardı. "Tek yeteneğim bu. Kendimi koruyamam ya da birini ustaca öldüremem," dedim utançla. Fanus'ta bu yaşıma kadar gelmem mücizeydi.
"İşte şimdi bebek bakıcısı olmaya razıyım," dedi Serkan neşeyle.
"Eğer sen bizim istediklerimizi yaparsan biz de seni koruruz," diye devam etti Demir. "Bizim için çalacaksın ve hayatta kalacaksın."
Başımı olumlu anlamda salladım. Bu zamana kadar hep birileri için çalıp çırpmıştım zaten. "Yalnız bundan kimseye bahsetmemelisiniz," dediğimde ikisi de birbirine baktı. Fazla olmak istemiyordum ama benim de bir çalışma prensibim vardı. "Eğer duyulursa ben biterim. Elimdeki tek koz bu! Kimsenin benden şüphelenmemesi gerekiyor."
"Sen istediğimizi bize getirdiğin sürece gizliliğin güvende," dedi Demir kendinden emin bir şekilde. Önemli olan benim işimi rahat ve kolay halledebilmemdi. Grup liderleri bunu çok iyi anlayabiliyordu ve anlayışla karşılamalarına şaşırmamıştım.
"Anlaştığımıza göre ben kaçtım, gece uzun." dedi Serkan masanın üzerinde duran telefonunu saniyeler içinde kaptığında. "Demir, Yağmur'u evine bırakırsın."
Serkan çoktan kapıyı çekip çıktığında, bir evimin olmaması kara bulut gibi üzerime çöktü. Yıllar sonra ilk kez evsiz kalıyordum. Yeni bir gruba dahil olmuşken, sokaklarda kalma düşüncesi gerçekten de gece uzun diye bağırıyordu.
"Kendim giderim," diye mırıldandım hafif gülümseyerek.
"Elbette gidersin," dedi Demir dalmış olduğu yerden gözlerini ayırdığında. "Yine de ben bırakırım."
Söyleyip kurtulmalı mıydım, yoksa bu savaşa devam etmeli miydim bilmiyorum. Artık grupta olduğuma göre utanıp sıkılmamın pek anlamı yoktu. "Evimi ateşe verdiler."
"Büyük Fanus'un küçük klişeleri," diye mırıldandı Demir sessizce. Uykulu ve yorgun gözüküyordu. "Aşağıda bekliyorum, üzerini değiştir."
Saatlerdir elimde tuttuğum tişört artık buruşmuştu. Demir odadan çıktığında hemen sağlam tişörtü giyip eskisini çantama sıkıştırdım.
Hızla merdivenlerden inip deponun çıkışına ilerledim. Depoda çok az insan kendi köşelerine sinmiş uyukluyordu. Dışarı çıktığımda Demir arabasına binmiş, bekliyordu.
Ben de arabanın kapısını açıp, oturdum. "İçeride insanlar var?" diye sordum.
"İsteyen burada kalıyor."
"Ben de burada kalabilirim," dedim nereye gittiğimizi bilmeden. Otelde kalamazdım. Gündüzleri ne kadar güvenli olsa da geceleri en güvensiz yerlerden biri otellerdir. Bunu herkes bilir. Her an odanızın kapısını kırılıp, içeri kimin gireceğini bilemezsiniz.
"Kendini savunamadığını söylemiştin, işe bak ki grup için bir anda değerli oluverdin. Seni dışarıda bırakırsam Serkan'la bozuşuruz."
"Nereye gidiyoruz?" diye sordum ben de. Madem değerli oluvermiştim otel seçeneği ortadan kalkıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Fanus
ActionNice ölüler, nice ölümler gördüm. Çoğu çığlık çığlığa son bulurken, pek azı sessizce olup bitti. Bazılarının ruhu bedenden ayrılıp gökyüzüne süzüldü. Kimininse ruhu yaşayan bedeninde can verdi. Gördüğüm ilk ölüm değildi bu. Sonuncusu ise hiç değild...