6

3K 226 12
                                    






"Gece kuşlarının gözünü karanlıkta kim görmüştür, avlanandan başka?"
-Bilge Karasu

***

Merve insanların arasına çoktan karışmıştı. Alp dakikasında tüydü. Önümde duran liderlerden çekindiğim için göz teması kurmaktan kaçındım. Kapıya doğru birkaç adım attığım sırada Demir kolumdan yakaladı ve durmama sebep oldu.

Tedirgindim ve Alp gibi azar işitmek istemiyordum. Zaten nereye gideceğim hakkında fikrim bile yoktu. Eve gidene kadar ölmemeyi diliyordum sadece.

Depodan insanlar akın akın çıkarken Demir'e baktım. Serkan deponun balkon merdivenlerinden çıkıyordu.

"Sen odaya."

Kaşlarımı çattım. İtiraz edecek değildim yine de ama Demir'in gelgitleri beni şaşırtıyordu. İtiraz etmeyeceğimi bildiği için kolumu serbest bıraktı. Serkan'ın ardından bende merdivenleri tırmandım ve odaya girdim.

"Hoşgeldin Yağmur, otursana." Serkan'ın işaret ettiği yere oturdum. Odada ikimizden başka kimse yoktu. Serkan da daha yeni girmişti zaten.

Kapı açıldı ve Demir içeri adımını attı. Masanın üzerindeki Serkan'a ait olduğunu sandığım birkaç eşyasını cebine tıktı. "Papaz'a gidiyorum."

"Ne?" Şaka yapıyor olmalıydı. Sözlerinin muhattabı ben değildim ama Papaz'a kendi isteğiyle giden ilk kişiyi görmek bende biraz şaşkınlığa sebep oldu. Demir tuhaf bakışlarını üzerimde gezdirdikten sonra tekrar Serkan'a döndü.

"Onu eve sen bırak." O dediği resmen ben oluyordum. İsmimi hatırlayıp hatırlamadığını merak ettim.

Serkan hızla yerinden kalktı ve sandalyenin arkasına attığı ceketini aceleyle üzerine geçirdi. "Hayatta olmaz. Bu gece kızlara sözüm var." Çoktan kapıya vardığında Demir gözlerini kıstı.

"Onu Papaz'a götüremem."

"Sakın Yağmur'u eve tek gönderiyim falan deme Tazı. Külahları fena değişiriz," bir anda ciddileşti ama başını bana çevirdiğinde eski neşeyi yerindeydi. "Ve Yağmur, iyi akşamlar." Saniyesinde kapıyı ardından kapatıp çıktı. Kaçtı demek daha doğru olurdu.

"Piç kurusu!" Demir'in sitemi yerindeydi. Demir'in üzerinde bir yüktüm ve ikimizde bunu şu an hissediyorduk.

"Kendim giderim," dedim onu rahatlatmak amacıyla.

Demir alayla güldü. "Evinin yolunu biliyor musun?" Sesindeki iğneleyeci tavır katlanabileceğim bir şey değildi. Gruba üye olmak istemiştim, bir bakıcı değil.

"Eve vardığımda mesaj atarım," dedim sinirle ve yerimden kalktım. Tek başıma gidecektim.

"Telefon numaramı biliyor musun?" Hala dalga geçiyordu ve eline koz verdiğim için kendime de kızdım.

"Yarın akşam görüşürüz." Eğer tek parça halinde tekrar Kovan'a gelirsem başarabilmişim demektir.

Kapıyı sertçe çarptım ve gürültüyle merdivenlerden indim. Depo bomboştu ve karanlıktı. Dışarının sokak lambalarından vuran ışık girişi aydınlatıyordu sadece.

FanusHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin