24

2.7K 218 43
                                    



"Hepimiz çukurun içindeyiz ama bazılarımız yıldızlara bakıyor."
-Oscar Wilde

***

Eve geldiğimde, evin boş olduğunu gördüm. Anıl gitmişti.

Emin olmak için evi kontrol ettikten sonra salona doğru ilerledim. Battaniye katlanıp, koltuğun üzerine konulmuştu.

Dikkatimi masanın üzerinde duran küçük bir not kağıdı çekti.

Her şey için teşekkürler.

Yazan tek cümle buydu. Anıl'ın öylece gitmesi beni biraz üzmüştü. Onunla konuşmak ve başına neler geldiğini sormak istiyordum ama sanırım hayatlarımız hakkında konuşmak bizim için mümkün olmayacaktı.

Her seferinde birbirimizi zor durumlardan kurtarıyor ve bunun hakkında bir daha hiç konuşmuyorduk. Galiba, bu bizim için daha iyiydi. Ve artık ona karşı borçlu hissetmediğimi fark ettim.

2 gün sonra kampa gidecektim. Haftasonunu daha hızlı geçirmek için bir plan yapmalıydım. Ayrıca Demir sözünden caymasın diye bütün haftasonu ona iyi davranmam gerekiyordu. Ne isterse yapmaya hazırdım! Üstelik peşimde Maça gibi bir grup varken buradan uzaklaşmak benim için en iyisi olacaktı.

Demir, bu konuyu halledeceğini söylemişti ama ona hiçbir şey sormadım. Hala beni arayıp aramadıklarını merak ediyordum. Elim istemsizce ışığa gitti. Işıkları kapattım. Pekala karanlıkta da bir süre yaşayabilirdim.

Eğer o gece, o adamı öldüren kişinin ben olduğumu anlamadılarsa hala güvendeyim demektir. Ama Maça'ların veliahtı öldüğünde elleri kolları bağlı oturacak değillerdi. Çoktan kamera kayıtlarına bakmışlardır. Yüzüm görünmüş müydü? Demir'i tanımış olma ihtimalleri neydi?

Bu düşünceler arasında yatağıma girdim ama uyuyabileceğimi pek sanmıyordum. Telefonumu elime aldım ve bu konu hakkında Demir'e yazmaya karar verdim. Saat sabahın 7'siydi.

Tahminimce Demir'in işe gitmesine yaklaşık 2 saat vardı. Onun evinde kaldığım zamanı hatırladığımda, işe gitmek için evden 9 gibi çıkmıştı.

Uyuyup uyumadığını merak ettim. Telefonumu yastığımın kenarına bıraktım. Ne iş yapıyordu? Normal hayatında da zengin miydi? Yoksa benim gibi zor mu geçiniyordu? Ya da evli miydi? Belki de evlenip boşanmıştı. Hatta iki tane çocuğu bile olabilirdi.

Yatağımda rahatsız bir şekilde diğer tarafa döndüm. Onu şu an düşünüyor olmam anlamsızdı. Maça olayıyla ilgili sorularımı akşam Fanus'ta ona sorabilirdim.

Bütün bu düşüncelerden kurtulmak için başımı salladım ve gözümü sıkıca yumdum. Perdeler kapalı olmasına rağmen gün ışığı odamı hafiften aydınlatıyordu. Sokağın sesi çoktan odama geliyordu. Uyumaya çalıştığım anda telefonum birden titredi.

Gelen mesaj Demir'dendi: Arkadaşın nasıl oldu?

Kaşlarımı çattım. Gerçekten Anıl'ı mı merak ediyordu. Cevap vermemeye karar verip gözlerimi tekrar yumdum ama 1 dakika bile dayanamadım.

İyi görünüyor. Hala uyuyor.

Neden yalan söylediğim hakkında bir fikrim yoktu. Eğer Anıl'ın hiçbir şey söylemeden gittiğini Demir'e söylersem benimle dalga geçebilirdi. Böyle bir arkadaşlık yabancı biri için anlamsız gelebilirdi.

Telefonum tekrar titredi: Sen neden hala uyumadın?

Aynı şeyi ben ona sormak istiyordum. Hiç uyumadan işe mi gidecekti? Ya da hala gideceği bir işi var mıydı? Onun gün aşırı hayatını öğrenmek için neden bu kadar hevesliydim.

FanusHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin