69

522 40 3
                                    



Keyifli okumalar 🌸

Silahlar sustu. Bir süre yerde yatan bedenleri izledim. Demir silahını silah kemerine geri soktu ve yanıma geldi. Benim de silahımı elimden alıp kemerine yerleştirdi.

"Daha önce de konuştuğumuz gibi Kovan'ın lideri artık sensin. Eğer olanları Anıl'a anlatırsan seni anlayacaktır. Artık Kovan üyesi değiliz, sorun çıkacağını sanmam."

Barış sinirle saçlarını karıştırdı. "Dalga mı geçiyorsun?" dedi şok içinde. "Siz ne yaptığınızın farkında mısınız?"

Demir omuzlarımdan tutup beni cesetlerden uzaklaştırdı. "Anlaşmamızı unutma. Artık lider değilim. Kovan'ı koruma sırası sende. Daha önce bunları çoğu kez konuştuk. Bugünün geleceğini ikimiz de biliyorduk."

"Evet ama.." diyecekken Demir tekrar konuştu. "Fazla zamanın yok. Arabayı ben alıyorum. Daha sonra Kovan'a uğrarım."

Elimden tutup beni arabaya doğru yürüttü. Bir şey söylemeye hakkım var mıydı? Eğer şimdi yollarımı ayırmazsam bu yolda birlikte yürüyeceğimizin bilincindeydim. Ama onunla gitmek istiyordum. Zaten beklediğim şey yanımda olması değil miydi?

Arabanın kapısını benim için açtı ve üzerime eğilip emniyet kemerimi taktı. O da arabaya bindikten sonra alandan ayrıldık.

"Nereye gidiyoruz?"

"Bana."

Tedirgindim. "Saklanmamız falan gerekmiyor mu?"

"Kaybolmuşlardan korkmana gerek yok. Onların cesaretleri farelerinki kadardın. Peşimize düşmezler."

"Korkmuyorum," diye çıkıştım.

"Korkmadığını görüyorum ama korkmalısın," dedi bu sefer de. "Hükümet gruptan ayrıldığımızı öğrenirse peşimize düşer."

"Senin peşine düşer, benim değil," dediğim anda pişman oldum. O benim için tüm bunları göz almışken karşısına geçmiş onu mu suçluyordum. Bir şey demedi.

Eve vardığımızda gün çoktan doğmuştu. "Aç mısın?" diye sordu direkt. "Bir şeyler yemeliyiz." Ceketini ve silah kemerini çıkardı ve koltuğun üzerine attı.

Mutfak bölümüne geçip bir şeyler hazırlamaya başladı. Ben de ceketimi çıkarıp yanına geçtim. Yorgun değildim hatta dakikalar önce birini öldürmüş gibi de hissetmiyordum. Bu, sanki benim için rutin bir şey gibiydi. Bu kadar yozlaşmış olmama bile şaşırmadım.

Demir dolaptan iki yumurta ve birkaç sebzeyle meyve çıkardı. "Alışveriş yapmalıyım," diye mırıldandı.

"Burada fazla kalamayız," dedim ben de sebze ve meyveleri yıkarken.

Demir yumurtaları haşlamak için ocağa koyduktan sonra kalçasını tezgaha dayadı ve benim sebzeleri doğramamı izlemeye koyuldu. "Uzun zaman oldu," dedi gülerek.

"Ne için?" diye sordum.

"Birlikte yemek yapmayalı."

Onu terslemek istemedim. Hatta bizim hakkımızda daha çok şey öğrenmek istedim. "Eskiden birlikte sık sık yemek yapar mıydık?"

"Hayır," dediğinde güldüm. "Hiçbir zaman normal bir hayatımız olmadı."

Yüzümdeki gülümseme soldu. "Olmayacak da," dedim umutsuzca.

Sebze ve meyveleri doğradığım tabakları yemek masasına koydum. Ben de kalçamı masaya dayayarak Demir'i izlemeye başladım. İkimiz de berbat durumda olmalıydık ama o ne olursa olsun iyi görünmeyi başarıyordu.

FanusHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin