30

2.4K 208 76
                                    



Durabilir miydim?

İçimdeki öfke tam zamanında patlamışken, benden durmamı istemesi hiç adil değildi. İlk kez kendim için bir şey yapıyordum.

Özgür hissettim. Birine kendi isteğimle zarar vermemin hissi, beni inanılmaz mutlu etmişti. Kahkaha attım. Nefes nefese kalmıştım ama gülmemi durduramıyordum.

Demir şaşkınlıkla bana bakmaya devam etti. Delirmiş olabileceğimi düşünüyordu. Gözlerinden anlayabiliyordum.

"İlk kez," dedim soluk soluğa. "Birinin ölmesini istedim. Ama sen bana engel oluyorsun!" diye bağırdım.

Öne doğru eğildim ve ellerimi dizlerimin üzerinde koydum. Derin nefesler alıp veriyordum. Kalbim hala hızla atıyordu.

"Katil olmanı istemiyorum!" dedi Demir dalga geçer gibi. Ses tonu ciddiydi. Yine de kafamı yerden kaldırıp yüzüne baktım.

Bu ciddi ifadesi beni gerçekten gülmekten öldürecekti. Birinin sinirlerini yatıştırmak konusunda berbattı.

Doğruldum ve tekrar derin bir nefes aldım. Demir'e doğru yaklaştım ve hemen yanında durdum. Elimi kaldırıp omzunun üzerine koydum.

"Unuttun mu?" diye sordum. İçimdeki öfke henüz sönmemişken, yeniden alevlendi. "Ben zaten bir katilim."

Demir'in yanından geçip gittim. Buraya gelmeden önce birini öldürmüştüm çoktan. Üstelik peşimde birileri vardı. Buraya gelmemin asıl nedeni bu aptal dövüş sanatlarını öğrenmem değildi.

Kaçıyordum. Celladımdan kaçıyordum ve bir gün yüzleşmem gerektiğini biliyordum. Yine de pes etmek benim doğama aykırıydı. Bu yüzden, durmaya niyetim yoktu. Kaçacaktım. Ömrümün son nefesinde bile kaçıyor olmayı diledim.

Çalmak ve kaçmak. Yaptığım en iyi iki şeydi ve bu ikisini birlikte yapmak benim uzmanlık alanımdı. Kendimi savunmaya ya da bir insanı nasıl mükemmel öldürmem gerektiğini bilmeme gerek yoktu.

Alanın etrafından dolaştım ve çadır alanına doğru yürüdüm. Bugünlük antrenmanlar bitmişti ve hangi takımın kazandığı umrumda bile değildi. Mışıl mışıl uyuyacaktım.

Önce soğuk suyla duş aldım. Burada sıcak su bulmak gerçekten zordu. Saçlarımı güneşin son ışıklarında kuruttuktan sonra çadıra girdim ve çadırın fermuarını kapattım.

Matımın üzerine rulo yaptığım uyku tulumunu açtım ve içine girdim. Uyku bandımı da gözüme taktım. Bizim takımın kazanmasını umut ediyordum. Eğer kutlama olursa Merve geç gelirdi. Merve ne kadar geç gelirse benim için o kadar iyiydi.

Kaç dakika sonra uykuya daldığımı bilmiyordum ama uyandığımda etraf karanlıktı ve Merve henüz gelmemişti. Yine de çadırımın etrafında birkaç kişinin sesini duyabiliyordum. En azından ben uyurken bir zombi saldırısına falan uğramamıştık.

Kendimi zinde ve dinlenmiş hissettiğim için dışarı çıkmaya karar verdim. Dar alanın müsaade ettiği kadar eşofman takımımı giydim ve çadırdan dışarı çıktım.

İnsanların içine karışmak istemiyordum. Etrafıma bakındım. Birkaç çadırın dolu olması dışında pek bir insan yoktu. Karanlık ormana doğru baktım. Belki biraz yürüyüş yapmak iyi gelebilirdi.

Ormana daldım ve yürümeye başladım. Nereye gittiğimin bir önemi yoktu. Sadece sessiz bir yer arıyordum. Aklıma geçen gün Demir ile gittiğim yer gelmişti.

Yolu net olarak hatırlamıyordum. Yine de kaybolacağımı düşünmüyordum. Geri döndüğüm zaman her şekilde bizimkilerden biri ile karşılaşabilirdim. Bu yüzden iç güdülerime güvenip, yürümeye devam ettim.

FanusHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin