"Hep yeniden gelmek zorunda mıdır sabah? Hiç son bulmaz mı yeryüzünün gücü?"
-Novalis***
"Zırvalamayı kes!" diye bağırdım. "Bırak beni."
Anıl beni çocuğun kollarından çekti ve yumruğu suratına geçirdi. Buz tutmuş gibiydim. Anıl'ın ona inanma ihtimali beni korkuyordu. Ya da çocuğun yüksek sesle bunu söyleme olasılığı. Anıl tekrar çocuğa kafayı gömdüğünde ortalık karıştı. Herkes birden bire birbirinin üstüne atlamaya ve yumruk atmaya başladı.
Hemen kapıya baktım ama hala nöbetçi oradaydı. Salondan çıkıp, merdivenlerden üst kata çıktım. Buradan çıkmam gerekiyordu. Balkonu olan bir oda bulduğumda içeri girdim ve kapıyı kilitledim. Balkon yerden fazla yüksekte değildi ama yine de toprağa atlayamazdım. Yan tarafta yere daha da yaklaşan çatı ulaşabileceğim cinstendi. Çatının üzerine çıktım ve dikkatlice ayaklarımı sürüdüm. Hala biraz yüksekti ama atlamaktan başka şansım yoktu.
Ve ben de atladım. Direkt bahçenin dışına, asfalt yola çıktım. Hızlı ve dikkatli olmaya çalışarak sessizce yürüdüm. Ardından koşmaya başladım. Kalabalıktan ne kadar uzaklaşıp karanlığa çekilirsem o kadar iyiydi.
Dakikalar sonra telefonum çaldığında cebimden çıkardım. Hala koşmaya devam ettiğim için kimin aradığına bakmadan telefonu açtım.
"Efendim?" Nefes nefeseydim.
"Işıkları söndürmen çok hoş. Canının kıymetini bildiğine şaşırdım doğrusu." Bu Demir'in sesiydi ve beni kontrol etmek için evimin önüne gelmiş olmalıydı.
"Bir dakika," işte şimdi de evde olmadığımı anladığı kısma gelmiştik. "Evde değil misin? Neden nefes nefesesin?"
Kendime kuytu bir yer bulup, durdum. Biraz soluklandıktan sonra konuştum. "Sanırım biri peşimde."
"Ne demek peşinde? Dışarıdasın ve yine başını belaya mı soktun. Seni takip ediyorlar mı? Neredesin?"
"Kimse takip etmiyor. Alıç sokağında bir yerdeyim." Etrafıma bakındım. "Bir eczanenin karşısındayım. Umut eczanesi."
"Sakın bir yere ayrılma. Birazdan orada olurum."
Telefon kapandı. Sessizce etrafı dinledim. Herhangi bir ses duymuyordum. Kimse benim inci olduğumu bilmediğinden partiden ayrılmam da henüz dikkat çekmemiş olabilirdi. Zaten çıkan kavga ortalığı iyice karıştırmış gibiydi ama Furkan denen çocuk neden beni arıyordu? Daha önce onu görmediğime emindim.
Bir süre sonra tanıdık Mustang sokağı aydınlattığında saklandığım yerden çıkıp arabaya doğru koştum ve içeri girdim. Demir hiç beklemeden yola koyuldu.
"Burada ne işin var?" Sakindi ama endişesi de yerindeydi.
"Noel'e bir kala partisi," diyerek omuz silktim. "Gelenekseldir."
"Partiler genelde hava kararmadan biter Yağmur. Partiden ayrılmak için neyi bekliyordun?"
Kaşlarımı çattım. "Hesap vermek zorunda mıyım?" diye sordum sinirle. Gerçekten nankördüm ama azarlanmak hoşuma gitmiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Fanus
ActionNice ölüler, nice ölümler gördüm. Çoğu çığlık çığlığa son bulurken, pek azı sessizce olup bitti. Bazılarının ruhu bedenden ayrılıp gökyüzüne süzüldü. Kimininse ruhu yaşayan bedeninde can verdi. Gördüğüm ilk ölüm değildi bu. Sonuncusu ise hiç değild...