47#

3.2K 367 165
                                    

(Push up on this funk and give me miracles)

*

Dudakları Jimin'inkilerdeyken omega ister istemez karşılık vermeye başladı. Minik hareketlerle o da karşısındakinin dudaklarını öptü. Alfanın yüzündeki elleri, onu öpüşü içindeki fırtınaları anında susturabilse de, çözüm bu değildi.

Jungkook'un ellerini tutarak kendinden çekti, ardından geri çekildi. Alfanın bakışları hala dudaklarındaydı. Jimin duraksadı önce, sonra konuştu. "Her şeyi böyle çözemeyiz."

Jungkook'un gözleri şimdi omeganınkileri bulduğunda, gülümsüyordu. Jimin'in yorgun gözlerine karşı gülümsüyordu. "Biliyorum. Yolumuz uzun. Ama beni seviyorsun ya, o bana yeter işte."

Alfa şimdi Jimin'in elinde tuttuğu elleri çevirerek omeganın ellerini kendi ellerinin içine aldı ve kendine doğru çekti önündeki bedeni. Omeganın başı alfanın omzuna yaslandığında, Jungkook'un kolları bedenini sarmış, eliyle de saçını okşuyordu şimdi Jimin'in. Daha dakikalar önce çıldırmış bir fırtınaya dönüşen feromonları hafif bir yaz yağmuruna dönmüştü yine. Mutluydu. Jimin alfanın mutlu olduğunu hissedebiliyordu.

İyice manyak olmuştu. Ama yüzünü ister istemez göğsüne yasladı Jungkook'un. Kalbi göğsünde çok hızlı atıyordu.

Daha önce kimseye onu sevdiğini söylememişti. Daha önce hiç sevgilisi bile olmamıştı Jimin'in. Sadece arada bir tek gecelik ilişkileri olan biriydi. Hiçbir zaman bir alfanın kollarına kendini böyle savunmasız bırakabileceğini düşünmemişti. Kalbini vermeye hep çok korkmuştu. Ama kalbi sözünü dinlemiyordu işte. Ruh eşi çıktığı adam bu adamdı, tehlikesiyle, bilinmezliğiyle insanı çıldırtan türden biriydi. Ama sevdiği adam da bu olmuştu işte.

Duran gözyaşları tekrardan akmaya başlarken, küfretti. Alfanın kolları arasında bu kadar mutlu hissettiği için küfretti. Az önce çılgınlar gibi kavga etmemişlercesine bu kollara sarıldığı için küfretti.

Jungkook, iyice sarmalamıştı onu, kokusunu içine çekiyordu. Ama kokusundan olsa gerek, hala ağladığını anladığında, geri çekildi ve gözlerini Jimin'in yere bakan gözlerine çevirdi. Konuşurken sesi üzgündü.

"Seni hep üzüyorum değil mi? Bana aşık olduğunu söylüyorsun ama gururlu değilsin bu konuda. Senin için iyi bir alfa olamıyorum."

Jimin gözlerini kaldırıp alfanın kırmızı gözleriyle birleştirdiğinde, karşısındakinin hala kızgınlıkta olduğunu hatırladı. Kızgınlıktaydı, ama böyle durup konuşabiliyordu, kavga edip onu kırabiliyordu. Bir şey demedi. Sadece baktı ona. Demesine gerek yoktu zaten.

Jungkook derin bir nefes aldı, ardından bakışlarını günün doğan ışıklarına çevirirken konuştu. "Benimle gel, seni bir yere götürmek istiyorum."

Jimin alfanın birden dediği şeyi anlamaya fırsat bulamadan, Jungkook çoktan elini Jimin'inkine sarmış, asansöre doğru çekiyordu ikisini de. Jimin sonunda kelimeleri bulabildi. "Nereye gideceğiz?"

Alfa birkaç dolap açıp içinden kocaman montlar çıkarırken, birini Jimin'e uzattı. Ardından kendisininkini de giydi. Gözleri Jimin'in soru dolu gözleriyle denk gelince konuştu. "Bu hapishane gibi şehirde kendimi özgür hissettiğim tek yere."

Arabaya binip, şehirden iyice uzaklaşırlarken tek kelime etmemişti ikisi de. Jimin sadece yorgundu ve biraz da üzgün. Alfanın davranışları, kafasını karıştıyordu. Güvenden bahsediyordu, ama güvenemeyen o'ydu. Onun yanında mutlu hissediyordu ama sürekli kırılıyordu da. Ne zaman onu bu kadar aramaya ve yokluğunda acı çekmeye başlamıştı kendisi de bilmiyordu. Zordu. Kalbini birine vermiş olmak çok zordu. Kendine aşık ettin beni diyene kadar o bile anlamamıştı hissettiği şeyleri. Duygularının büyüdüğünü. Jungkook ona gözlerinin içi parlayarak bakarken her şeyi unutup orada kaybolmak çok kolaydı. Ve Jimin kaybolmaya başlıyordu.

Standing Next To You | JikookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin