Sen Ağlama

269 16 26
                                    

Keyifli okumalar

"Mehmet Bey suçu kabul etmezseniz bile kaçış yolunuz yok ben size yardımcı olmaya çalışıyorum. Eğer suçunuzu kabul ederseniz cezanız azalmış olacak." Darp suçu son derece önemli olmasına rağmen cezası bir yıl ilâ üç yıl arasındaydı.

Benim hedefim en azından iki yıl yemesi ve para cezasına döndürülmemesi konusundaydı. Mehmet Bey tekin bir adam değildi bunu tek bakışta anlayabiliyordunuz. Yakalanmış olan suçu bu darp olsa da daha fazlası da olduğu kesindi.

İnsanlara en azından iki yıl rahat vermek istiyordum ama tahminlerin doğruysa böyle bir adamın elbette ki kendi adamları da vardı. Hapishaneden görüşme sağlayabilir ve hatta adamlarından biri hapishanede görevli dahi olabilirdi.

Suçu kendisinin kabul etmesi hem başımı belaya sokmayacak hem de en ufak bir suçta daha önce de sabıka kaydı olduğu için araştırma altına alınacaktı.

"Ben ceza falan almayacağım! Ben bu davadan para cezası bile almadan çıkacağım sana bu yüzden para ödüyorum!"

"Bu dediğinizin mümkünatı yok maalesef." Desem de istersem onu kurtarabileceğimin farkındaydım. Evet belki bu mesleğime bir ihanet olarak görülebilirdi sonuçta ben kurtarmak için buradaydım.

Fakat benim mesleğim adaleti sağlamaktı ve bu adamı kurtarmak kesinlikle adil değildi.

"Mümkün kış o zaman!"

"Mehmet Bey!" Yükselen sesim ile susup derin bir nefes aldım. Sakın kalmak zorundaydım. "Suçlu olduğunuz halde size yardımcı olmaya çalışıyorum ama siz işini zorlaştırıyorsunuz. Adamı neredeyse öldürecekmişsiniz fakat bu kayıtlara sadece darp olarak geçmiş. Bu bile sizin bir avantajınız daha fazla bir şey yapamam. Ya suçunuzu kabul edersiniz ya da inkar eder üstüne hakimle kavga eder üç yılı beş belki de yedi yıla çıkarırsınız. Seçim sizin."

Sinirlendiği belli iken usulca başını salladı. "Eğer bu davada üç yılsan fazla yersem. Seni yaşatmam!" Diyerek parnağını bana doğru salladığında dudaklarım kıvrılacak gibi olsa da engelledim.

O yerinden kalkıp uzaklaşırken cebimde ki telefonu çıkarıp ses kaydını kapattım. Darp cezası üç yıldan fazla olmayacaktı evet. Ama kanıtım ve bir avukat olarak yapacağım savunma ile buradan da bir üç yıl alıp altı yılını heba edecekti.

Yerimden kalkıp hesabı ödedikten sonra küçük adımlarla kafeden çıktım. Zafer çanları benim için çalarken motora binip kaskımı taktım.

Şimdi zaferini kutlama zamanıydı.

Ekranda ki sayı gittikçe yükselirken ruhumun özgürlüğe sarılarak mutluluk çığlıkları attığını hissettim.

İçimden bolca kahkaha atmak gelirken altımda ki makine bana hayatımda olmadığım kadar özgür hissettiriyordu.

Dili yoktu belki ama benimle konuşuyordu. Kulağı yoktu ama derdimi dinliyordu. Kalbi yoktu ama acılarımı hissediyordu.

Cansızdı, tehlikeliydi ve belki de müstakbel katilimdi ama canlı insanların açtığı yaraları sarıyordu.

Bir doktor sadece bedeninde ki yaraları sarabilirdi ama bana özgürlüğü veren bu makine ruhumda ki yaraları benimle beraber taşıyordu.

...

Nefes nefese uyandığımda uzandığım koltukta dinleyip sırtımı kol kısmına yasladım. Dolan gözlerimden akan yaşlar az önce gördüğüm rüyanın emaresiydi.

Mezar.

Gözyaşları.

Çığlıkları.

Ve Aden.

İncir Ağacı Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin