Aynada elbiseme baktım. Kırmızı elbisenin bana çağırıştırdıklarıyla daha da gülümsedim.
1 hafta hızlı geçmişti. Koca bir hafta sanki birkaç gün gibi olmuştu. Bugün kınam vardı, birazdan. Yarın da düğün.
Heyecandan dizlerim titrerken yatağa oturdum hemen. Aynadaki bakışlarımı çekmedim, aksine daha da yaklaştım aynaya. Elimi aynadan yüzüme koydum, gözlerim doldu.
Her şey çok güzeldi, her şey çok mükemmeldi.
Ama benim hayatımda mükemmellik olmazdı ki. Hep bir sorun hep bir kargaşa. Şu bir haftadır içime doğan sıkıntı yine yerini belli etmesiyle kesik kesik nefes aldım. Kalbimin sıkıştığını, ciğerlerimin yanarmış gibi olduğunu hissettim.
Kötüydü, her şey mükemmelken kötü bir şey olacağı korkusunu hissetmem bile kötüydü. Ve ben bu hissi en son o orman evinde yanmadan birkaç saat önce hissetmiştim.
Ya şimdi de aynı şeyler olursa, ya tarih tekerrür ederse?
Kapının aniden açılmasıyla başımı oraya çevirmedim, aynadan baktım ona. Dedem, gelmişti. Ayağa kalktım ve ona sarıldım, istemsizce ağlamaya başladım.
"Ne oldu? Name? Güzelim?"dedi telaşla ve beni sarmaladı. "Dede!"diye hıçkırık çıktı ağzımdan. Dedem beni daha sıkı kavradı. "Ne oldu Name? Korkutuyorsun beni!"dedi ve beni kendinden ayırıp yüzümü kavradı.
"Korkuyorum dede. Ben çok korkuyorum!"dediğimde arkada bir beden belirdi. Poyraz amcamdı bu. "Name!" Telaşla yanıma gelip beni kendine çekti. "Ne oldu? Name? İyi misin bebeğim? Sorun ne?" Telaşla sorularını sıralarken aval aval ona bakabiliyordum sadece.
"Korkuyor."dedi dedem sessizce. Poyraz amcam şefkatle baktı bana ve yanaklarımı okşadı. "Korkma, korkma. Ben buradayım, dağ gibi amcan var burada. Baba yarısıyım kızım ben." Beni kendine daha da çekip göğsüne yaslayınca bende sakinleşmek adına sarıldım, soluklanmaya başladım.
"Kına kısmında ağlayacaksın hem, şimdi değil."diye alay edip saçlarımı okşamasıyla gözlerim daha da doldu. "Amca! Ben gidiyorum evden, evleneceğim."dediğimde yüzümü tutup kendine çevirdi. Onun da gözleri dolu doluydu. "Bu konuşmayı yarın yapalım yavrum, yarın."dediğinde başımı salladım ve göz yaşlarımı sildim. "Şimdi mutlu ol ve anı yaşa." Gülümsedim, gülümsememle o da gülümsedi.
"Name! Kız neredesin yine?!"diye bağırarak Cafer'in gelmesiyle hepimiz göz devirip ona baktık. "Abov! Ağladın mı sen?! Bana teşekkür et, bana! Ağlayacağını bildiğimden su geçirmez makyaj yaptırdım, nasıl ama?"dedi ve yanaklarımdan tutup sıkarak iki yana salladı. Yüzü gülüyordu ama gözlerinde endişe de vardı.
Bu Cafer'in dilinde ben buradayım demekti. Ben buradayım ve sorununu çözerim, ben buradayıp ve ne olursa olsun yanındayım. Cafer böyle derdi, sözlerle değil bakışlarla, davranışlarla.
Avni de geldi yanımıza. Ağladığımı anladığında o da kafama hafif vurdu ve saçımı çekti. "Ağlak ağlak."dediğinde kıkırdayıp ayağına bir tekme attım hafif. "Sensin ağlak be!" Avni omuz silkti hızlı hızlı çocuk gibi. "Bana ne bana ne, sensin ağlak. Ağlak ağlak."dediğinde hepimiz kıkırdadık. "Hadi çocuklar, herkes sizi bekliyor. Başlayacak birazdan."dedi dedem ve bizi itekledi, bizde hızla salona gittik.
Birçok kişi buradaydı, Numan, Çağla, Kumsal, Ufuk, babaannemler, kuzenlerim, amcamlar. Ve Tan oradaydı. Takım elbisesiyle, her zamanki şık haliyle oradaydı. Ona gülümsediğimde o da gülümsedi, yüzüme dikkatle bakınca anında kaşları çatıldı ve kollarını bana açtı. Birkaç adımda yanına gidip kollarına girdim.
Elleri saçlarımı buldu ve okşamaya başladı, saçlarımdan öptü. "Ağladın mı sen?"dedi sanki acı çeker gibi. Başımla onayladım, eli belimi daha sıkı sardı. "Yazık değil mi bu gözlerine, yazık değil mi göz pınarlarına, yazık değil mi benim yavruma, hmm?"dediğinde kıkırdadım. "Yazık yazık."dediğimle kıkırdadı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Giriş Var Çıkış Yok | Yarı Texting
Roman pour AdolescentsGiriş Var Çıkış Yok Grubuna 0572*** tarafından eklendiniz Giriş Var Çıkış Yok 0572***: Selamın Hellü gencolar 0572***: Ben benim sen sensin 0572***: Sen sensin o da o 0572***: O da o onlar da onlar 0572***: Onlar da onlar biz de biz 0572***: Biz de...