14

4.7K 383 46
                                    

Bomboş bir sokakta yürüyordum. Yağan yağmur başımı ilerlediğim asfalttan kaldırıp etrafa bakmama izin vermeyecek kadar şiddetliydi. Yağmurdan kaçmak istercesine adımlarımı hızlandırdım. Tam olarak nerede olduğumu bilmiyordum. Ulaşmaya çalıştığım yer ise bir muammaydı. Neler olduğunu çözmeye çalışmadan önce gelen bir çığlıkla zor da olsa başımı kaldırmayı denedim fakat yağmurun şiddeti o kadar artmıştı ki buna izin vermedi. Daha sonra yerdeki su birikintilerine gözüm ilişti. Rengi gitgide kızıl bir hal alıyordu. Ellerimi avuç içimin yukarı geleceği şekilde açtığımda, avucuma dolan sıvının da kıpkırmızı olduğunu gördüm. Bu kandı!

Gökten kan yağıyordu! Biraz olsun azaldığı an gözlerimi yerden kaldırabilmiştim. Burası gri duvarlarla kaplı geniş bir alandı. Alanın benim olduğumun karşı tarafında farklı zamanlardan kıyafetler giymiş bir sürü insan sıraya sokulmuş ve tüm direnmelerine rağmen zorla bir kapıdan içeri sokuluyordu. Kimin ne yapmaya çalıştığına dikkatlice bakmaya çalıştığım an, drotolar gözümden kaçmamıştı. Ellerindeki tabancalarla direnenlere ya elektrik veriyor, daha da direnen olursa ışınlarla ellerinden bir tanesini ya da ayaklarını yakıyorlardı.

Ne yapacağımı bilmez bir halde etrafıma bakındım. Ne beni fark eden ne de onlardan başka biri vardı. O topluluğa tekrar baktığımda birinin gözlerini dikmiş bir şekilde bana baktığını fark ettim. Beni gören birisi olmuştu ve kurbanların olduğu sırada sakince olacakları bekliyordu. Tüm o bağırıp çağıran insan kalabalığında sakince duran tek o vardı. Sanki başına gelebilecekleri daha önceden biliyormuş ve kabullenmiş gibiydi.

Gözlerimdeki yaşı silip görüşüm netleştiğinde, bu kişinin Thomas olduğunu gördüm. O katiller Thomas'ı yakalamıştı. Onu canım pahasına da olsa kurtarmalıydım. Çünkü... Aklımda bir süre nedenini düşünmüş olsam da sonunda bir karara varmıştım. Çünkü o da olsa bunu yapardı!

Bir adım atarak tam gücümü toplamıştım ki birinin kolumdan sertçe çekip beni duvara yapıştırmasıyla epey sarsıldım. Yakalanmış olma düşüncesiyle kapamış olduğum gözlerimi tereddütle açarken, karşımda duran kişi elini ağzımdan çekip bana doğru baktı.

"Korkma, her şey düzelecek!"

Eternus!

Gözlerimi açtığımda, kendimi tanıdık bir yatakta yatarken buldum. Burası Thomas'ın odasıydı. Daha önce birkaç kez görmüştüm. Burada ne aradığımı merak ederek yattığım yataktan kalktım. Gördüğüm rüya, hatta kabus, bende kötü bir etki bıraktığı için şimdilik onu düşünmemeye karar verdim. Kapıyı hafifçe aralayıp odadan çıktığımda, konuşma sesleri duymamla salona doğru sessiz adımlar attım.

İçeriden Thomas ile babamın sesi geliyordu. Yüksek ihtimalle sesten rahatsız olup uyanmamam için fısıltıyla konuşuyorlardı. Yine içimdeki merak duygusunu yenemeden kapıyı dinlemeye koyuldum. Hem merak insanoğlunu bu konuma ve çağdaş yaşama getirmemiş miydi? Birkaç konuşmaya kulak misafiri olmaktan da zarar gelmezdi bence.

"İkiniz de epey yoruldunuz. O kadar tehlike atlattınız." dediğini duydum babamın. Her zamanki gibi düşünceliydi.

"Ona bir şey olacak diye o kadar çok korktum ki!" Thomas'ın sesini duyduğumda şaşırmıştım. Oldukça endişelendiği ses tonundaki titreşimden bile anlaşılıyordu. Kimdi bu bahsettiği? Ben olamazdım değil mi? Ama son yaşananlar bir an deja vu gibi zihnimde tüm ayrıntısıyla canlanınca, son duyduğum iki kelime tüm bedenimin ürpermesine sebep olmuştu. "Seni seviyorum."

"Ama bir şey olmadı. Artık önünüze bakmalısınız. Hem onu bu kadar önemsiyorsan ona söylemelisin." diyen babamı duyunca daha fazla dayanamayarak salona girdim. Hiçbir şeyi duymadığımı gösterebilmek için elimden geldiğince gülümsedim.

ZAMANIN ÇİZGİLERİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin