44

2.3K 210 186
                                    

"Yaklaşık on yıl önce, soylu bir ailenin tek göz ağrısıydım. Babam, ailemize yakışır bir biçimde eğitim almamı sağlayarak beni tam bir hanımefendi gibi yetiştirmişti. Fakat ben yasak bir aşka tutularak tüm emeklerini boşa çıkardım."

Loş ışığın yansıdığı yüzünde mimiklerini pek yakalayamasam da, ses tonundan bunları anlatmanın onun canını sıktığını anlayabiliyordum.

"Her neyse, gayri meşru bir çocuğum oldu. Ailem diğer soylu ailelerin bu skandaldan haberi olmaması için çocuğumu göremeden evlatlık verdiler. Beni de okutma bahanesi ile ilk önce Amerika'ya yolladılar."

"En başından beri Londra'dasın diye tahmin ediyordum. Peki çocuğunu bile görmemişken, babaannem olduğunu nereden biliyorsun?" diye sordum. Hiçbir detayı atlamak istemiyor, her soruma yanıt bulmak istiyordum.

"Hepsini anlatacağım, sabret." dedi ve bir eliyle de çan şeklinde duran zili çaldı. Kapıdan az önceki çocuk girdiğinde, "Jack, bize bir bardak su getir lütfen." dedi ve çocuğun geldiği gibi gittiği bir oldu.

"Amerika'ya aktarmalı giderken, gemide bir adamla tanıştım. Bu kişi hepinizin aşina olduğu ünlü deha Nikola Tesla."

"İnanamıyorum, Tesla ile arkadaş mısın?!" Thomas'ın hevesle atılarak sorduğu bu soruda, ne kadar heyecanlı olduğu sorma şeklinden bile belli oluyordu. "Ben o adama hayranım." dedi ardından.

Küçük çocuk bir tepsiyle sularımızı getirdiğinde, bir süre onun hizmet edişini sessizlikle izlerken, tekrar odadan ayrıldığında sohbetimize devam ettik.

"Tesla gerçekten büyük bir dahi. Gemide tanıştığımızda cüzdanını çaldırmıştı ve gerçekten yardıma ihtiyacı vardı. Ben de öğrendiğim çat pat Fransızca ile ona yardımda bulundum. Tarihte pek geçmez ama, çünkü Edison beni o tarihten silmeyi başardı, o gün o gemiden beraber inerek Edison'un laboratuvarını aradık."

Anlattıkları ilgimi çekmekle kalmamış, eğer doğruysa büyük büyük babaannemin, Tesla'nın kankası olma ihtimali gururumu okşamıştı. Torunların torunlarına kadar, bir mitolojiye dönüştürülerek anlatılması gereken bir olaydı.

"Laboratuvara vardığımızda, Thomas Edison ile görüştük. İsim benzerliğinin yanında, görünüş olarak da birbirinizi andırıyorsunuz. "Sözünü Thomas'a gülümseyerek sonlandırırken, Thomas, "Sahi mi? Fakat Tesla'ya daha çok benzemek isterdim. Daha yakışıklı olduğunu duymuştum." dedi.

"Bu kadar ciddi konular arasında, gerçekten dert edindiğin bu mu?" diye sordum alaya alarak onu. Sözlerime göz devirmiş olsa da; Lakhesis, ya da Elif, onun konuşmasına müsaade etmeden söze girmişti.

"Tesla gerçekten yakışıklı bir adamdı. Uzun boyu ve biçimli vücudu yanında, ciddiyetin yüzüne yakıştığı nadir insanlardandı. Fakat, hiçbir kadınla ilgilenemeyecek kadar meşguldü. Ve deneylerini sevdiği kadından üstün tutacak kadar da işine aşıktı."

"Sevdiği kadın mı vardı? Kimdi ve nasıldı? Her detayını duymak istiyorum." Thomas, dedikodu bulmuş gün teyzeleri gibi masaya dirseklerini dayamış ve avuç içlerine yüzünü yerleştirerek Elif'in anlattıklarına odaklanmıştı. Anlaşılan oda iyice gıybet seansına dönüyordu.

"O kadın bendim." dediğinde ikimizin de ağzından aynı anda, "Aman Tanrım!" kelimeleri dökülmüştü.

"Edison'un yanında çalışmaya başladıktan sonra, Tesla alternatif akım teorilerini ilerletmeye başlamıştı. Ayrıca ilk başta Edison'un bu teori çok hoşuna gitmişti. Beraber çok çalışıyorlar ve bambaşka bir dünya yaratma konusunda hayaller kuruyorlardı. Ne yazık ki bu güzel günler, o malum gündeki korkunç deneyle son bulmuştu."

ZAMANIN ÇİZGİLERİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin