46

2.1K 205 70
                                    

Hayatımızı sonsuza dek adayacağımıza söz verdiğimiz insanda ne gibi özellikler ararız? Karizmatik bir duruş, etkileyici bir gülüş, akıcı bir konuşma ya da cebi şişkin olması mı? Tüm bunları düşündükçe insanların sınır tanımaz doyumsuzluklarına hayretle bakan bir ben miydim? Belki hayatımda birçok karmaşa yaşamış olabilirdim. Belki değerlerimi hatalarım yüzünden en derinden kırmış olabilirdim. Yine de buna rağmen beklentim bir çift sıcak bakıştan öteye gitmemişti. Sevgimi gözümü boyayan süslere tercih etmek aklımın ucundan dahi geçmemişti. 

Bir insanın birini gerçekten sevip sevmediğini nasıl anlayacağı hakkında bir fikri yoksa, o kişiyle göz göze geldiğinde bakışlarında neler yakaladığına dikkat etmeli. İster sizi çok uyuz ettiğini düşünün, ister yanınıza yakışmayacağı hakkında tereddütleriniz olsun, isterse en imkansızı olsun, eğer gözlerine baktığınızda kaybolduğunuzu hissediyorsanız ve korkuya kapılıyorsanız tebrik ederim nur topu gibi bir aşka sahip olmuşsunuz demektir.

Ben Thomas ile tanıştığım ilk andan beri, gözlerinin içine baktığımda bir yandan kuytu ormanda kaybolduğumu hissederken bir yandan da evimi sonunda bulmuşum gibi sımsıcak bir hisse kapılıyordum. Sanırım en başında ormanda yapayalnız kalacağım korkusuyla ondan kaçsam da, onun elf gözleriyle yolumu aydınlatacağını daha sonra anlamıştım.

Şimdi yaşanan onca şeye rağmen, her ne kadar kendisi babam olduğunu hala bilmiyor olsa da, onun koluna girmiş ve elimde pembe ve mavi çiçeklerden yapılmış minik çiçeğimi tutarak, Thomas'ın beni beklediği yere doğru yürüyordum. O kadar heyecanlıydım ki, atan kalbimin bir anda beni yarı yolda bırakıp durmasından korkuyordum. Destek alabilmek için babama daha sıkı tutunurken, onun da bana doğru rahatlatmak için samimice gülümsediğini gördüm.

Annem ise nikahın kıyılacağı yerde gülümseyerek bizi bekliyordu. Sanırım sınırsız olduğunu düşündüğüm hayal gücüm bile, bundan daha güzelini bana yaşatamazdı. Thomas'a doğru baktığımda, ciddi yüz ifadesiyle orada durduğunu görsem de, en az benim kadar heyecanlı olduğunu biliyordum.

Murat beni yerime götürdüğünde, ilk önce utandığımdan Thomas'ın gözlerine bakamadım ve davetlilere doğru başımı çevirdim. Neredeyse tamamı Thomas'ın okuldan arkadaşları ya da akrabalarıydı. Hava karardığından dolayı herkes ellerindeki fişekleri yakmıştı ve karanlıkta aydınlanan o fişekler buradan yıldızlar gibi gözüküyordu. Yıldızlarda başlayan hikayemiz, yine yıldızlarla tamamlanıyordu.

İlk evlilik yeminini benim edeceğimden dolayı cesaretimi toplayarak Thomas'ın ellerini tuttum ve gözlerinin içine baktım.

Umarım kekelemem!

"Minik bir kız çocuğuyken, küçük bir masalın içinde büyük aşkın öpücüğünü bekleyen prenses olduğuma inanırdım. Kral babasını kaybetmiş minik bir prensestim. Beni, cadının gelerek bir fanusun içine hapsettiğini ve babamdan ayırdığını düşünürdüm. Yıllarca o fanusun içinde kayboldum ben, yıllarca yalan bir hayatı sığdırmaya çalıştım o küçük camdan yere. Ama seninle tanıştığım gün, o fanusun kırıldığını ve asla eskisi gibi olamayacağımı anladım. Sen bana özgürlüğümü kazandırdın, sen bana sevilmenin, en çok da sevmenin nasıl yüce bir şey olduğunu öğrettin. Ben bu özgürlüğü senden başkasıyla paylaşamam, aynı özgürlüğün içine seninle hapsolmak istiyorum."

Sözlerim bittiğinde gözlerimin dolduğunu hissediyordum. Thomas'ın ifadesi ise biraz daha yumuşamıştı. Benim sözlerim bittiğinde sıra ondaydı.

"Tüm zamanlar boyunca aşk için savaşlar çıkmış, medeniyetler yıkılmış, insanlar ölmüş ve hatta aşk için kendini feda etmişler. Aşık maşuğuna kavuşmak için çöller aşmış, diyarlar dolaşmış. Ben bunları yapamam. Çünkü benim medeniyetim sensin. İçimdeki insanlığı bulan sensin. Benim canım, kalbim, akan kanım sensin. Sen oradayken hiçbirine zarar gelmesine izin veremem. Bu yüzden sen incinme diye aşk için savaşamam bile. Şu hayatta yitirmeyeceğimi bildiğim tek şey sana karşı olan hislerim. Eğer bir gün seni kaybedecek olursam ve buna rağmen susuyorsam, bil ki seni incitmekten korktuğumdan. Sen fırtınalara karşı sağlam duran fakat tek bir dokunuşla yapraklarını kapayarak bir daha açmayacak olan bir çiçeksin. Bu yüzden sana dokunamam. Sen yapraklarını kapatırsan, derler ya iki kişiden biri gittiğinde bir kalmaz yarım kalırsın diye, ben yok olurum."

ZAMANIN ÇİZGİLERİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin