22

4.4K 326 106
                                    

Zamanda yolculuk yaparken bize gerekli olan eşyaların bulunduğu süper gizli evimize tekrar gelmiş bulunmaktaydık

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Zamanda yolculuk yaparken bize gerekli olan eşyaların bulunduğu süper gizli evimize tekrar gelmiş bulunmaktaydık. Buraya her geldiğimde kendimi mükemmel hissediyordum. Ayrı zamanlara ait ve farklı yaşam tarzlarını yansıtan giysiler bir aradaydı. İstediğim zaman istediğim kişi olabileceğimi hissediyordum. Tıpkı şekil değiştirip başkasının kılığına girmek gibiydi ya da bir tiyatro sahnesinde herhangi bir Shakespeare ya da Sofokles gibi yazarların eserlerini sergilemek gibi.

Zaman makinesiyle olan görevimizi uzun zamandır aksatmış olsak da, özellikle son gelişen olaylardan sonra bu görevi bir an önce halletmemiz gerekiyordu. Kısacası görev bizi bekliyordu.

Zaman makinesinin üçüncü parçası ise Çanakkale'de bulunuyordu, daha doğrusu Truva kentindeydi. Son yaşananlardan sonra, milattan önce bir zamana tekrar gidecek olmak beni oldukça telaşlandırmıştı. Neyse ki tekrar köle olmayacaktık. Bu sefer imkanlarımız daha fazla olacaktı. Ayrıca daha önce büyük bir merakla gezdiğim o antik kenti, o yıkıntı taşları bir arada ve yaşayan bir şehir olarak görecek olmam da beni ayrıca heyecanlandırıyordu.

"Gülmeyeceğine söz verirsen çıkıyorum." diye seslendi Thomas.

"Mızmızlanmayı kes de cesur ol ve çık karşıma Bay Russell."

Dolabın arkasından usulca çıktığında kahkahamı patlatmama engel olamamıştım.

"Bir tek kelime edersen seni buna pişman ederim patates surat!" Kelimelerimi kendime saklamıştım fakat içimden dalga geçmemi engelleyecek hiçbir şey yapamazdı. Uzun turuncu-sarı arası renkli bir elbise giymişti ve üzerine de camgöbeği mavisi bir şalı tek omzunda birleştiren yakut işlemeli bir broş takmıştı. Soylu bir Truvalıdan çok tam bir soytarıya benziyordu.

"Bana güleceğine acele etsen iyi olur. Daha giyinmemişsin bile."

"Emriniz olur yüce kralım" diyerek önüne reverans yaptım ve tekrar gülmemek için elimle ağzımı kapayarak dolapların arkasına geçtim. Ben ne kadar gülersem onun sinirleri de o kadar bozuluyordu ve her güldüğümde yüzündeki damarlar iyice belli oluyordu. Bu da benim daha çok hoşuma gidiyordu. Ama derler ya insanlar sinirlenince daha seksi olur diye. Bu kural Thomas'ta kesinlikle geçerli değildi. Sinirlenince üzerine kaş göz çizilen bir domatese benziyordu.

Daha fazla oyalanıp Thomas'ı kızdırmamak için aceleyle giyinmeye başladım. Çünkü kızma sınırını hala kıyafetine saklıyordum. Neyse ki o beni gördüğünde dalga geçemeyecekti. Çünkü giyeceğim kıyafet tek parça olan ve giyinmesi kolay krem keten kumaştan yapılmış bir elbiseydi. O kadar hafif ve püfür püfürdü ki bu elbiseleri günümüz modasına uyarlamak yapılabilecek en mantıklı şey olurdu. Bunun yanında elbisenin bir dikişi yoktu. İkiye katlanmış kumaş vücudu soldan sağa sarıyor ve sağ tarafımı açıkta bırakıyordu. Omuz üzerineyse parlak zümrüt rengi bir taşa sahip broşla tutturuluyordu. Belime de altın rengi işlemeli bir kemer taktıktan sonra tamamıyla hazırdım.

ZAMANIN ÇİZGİLERİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin