8

5.7K 456 63
                                    

"Hoş geldiniz Leydi Emma." Yaşlılığın armağanı olan buruşuk ellerini çaldığı piyanonun üzerinden çekti ve ayağa kalkarak bana doğru yaklaştı.

"Leydi Emma?" diyerek gülümsedim. Bana karşı olan tavrı her zamankinden çok daha farklı, çok daha sıcakkanlıydı.

"Ah, zamanda yolculuğunun şu an hangi evresindesin? Sürprizi kaçırmış olmalıyım." dedi önümde reverans yaparken.

"Kısa bir Osmanlı ziyaretinden sonra babamla tanışma bölümünde kalmıştım en son. Fakat bir leydi olacağım fikri de hiç fena değilmiş. Beni heyecanlandırdı." dedim. Bana olan sıcak tavrı sayesinde yüzümden gülümsemeler bir an olsun silinmiyordu.

"O zaman..." dedi işaret parmağını şakağına koyup geçmiş anılarını hatırlamaya çalışır gibi. "Sana makine hakkında gerçekleri anlatmamış olmalıyım."

"Gerçekler? Nasıl yani, bana söyledikleriniz..." Gözlerimi iri iri açmış bir şekilde onun yüz ifadesini incelerken, o benim sözümü kesti.

"Birkaç masum yalan söylemiş olabilirim. Fakat böyle olması gerekiyordu."

Salondaki koltuklardan birine oturdu ve eliyle yanına oturmamı işaret etti. Ben de onun dediği gibi yapıp yanına oturdum. Hala yüzümdeki merak izlerini silmiş değildim.

"İlk önce zaman makinesini bulma hikayesi yalan."

"Nasıl yani?" dedim kelimeleri olabildiğince uzatarak.

"Şöyle ki, zaman makinesinin bizim elimize nasıl geçtiği hikayesi tam bir muamma. Bir paradoks. Bana gençliğimde sen getiriyorsun, ben de sana yaşlandığım zaman onu teslim ediyorum. Bildiğimiz tek şey, ki o bilginin de nereden geldiği muamma, zaman makinesinin yok edilmesi gerektiği." Duyduklarım, hala bende şok etkisi yaratmaya devam ediyordu. Bunları benden nasıl saklayabilirdi? Ve ben bunu daha önce nasıl düşünememiştim? Ben makineyi götürmeden önce Murat'ın da Thomas'ın da aklında böyle bir düşünce yoktu.

"Bunları benden neden sakladınız? Neden baştan anlatmadınız?" dedim düşüncelerimi daha fazla saklamayarak.

"Çünkü gençliğimdeki benim ve özellikle babanın, bunları bilmemesi gerekiyor."

"Babamı anlıyorum ama sen neden?"

"Çünkü ne kadar inatçı olduğunu biliyorsun. İnatçı, bildiğini okuyan ve gençliğin verdiği hırsla bürünmüş bir adam."

"Ve sinir bozucu." dedim alaylı bir şekilde gülerek. O da gülümsememe karşılık verdi.

"Bir de o var tabii ki."

"Peki, ne yapmam gerekiyor profesör?"

Elimde tuttuğum zaman makinesini kendi eline aldı ve arkasındaki bir kısmı yavaş ve dikkatli bir şekilde açtı.

"Burada sekiz bölme var. Buraya yerleştirilecek sekiz parça demek. Bu parçalar zamanın belli bölümlerine yayılmış ve her bulduğunuz parçada bir sonraki parçanın konumunu ve gitmeniz gereken zamanı öğreniyorsunuz." Benim onu soluksuz izlediğimi fark edince sözlerine ara vermeden devam etti.

"Bu parçalar tamamlandığında zaman makinesi hiçbir zarar vermeden yok olacak. Fakat yok etme konusunda sana engel olacağım. Sakın beni dinleme. Yoksa paradoks böyle sürer gider. Aileni düşün Doğa. Eğer bu zaman makinesi yok olursa belki de huzur dolu ve mutlu bir yaşamınız olur."

Düşüncesi bile o kadar güzeldi ki. Annem ve babam yanımda, normal bir aileyiz. Mutluyuz.

"Peki size nasıl engel olacağım?" diye sordum heyecanla.

ZAMANIN ÇİZGİLERİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin