35

2.9K 241 158
                                    

"Peki şimdiki planımız nedir?" dedim tabur tabur savaşçılarımızı büyük savaş uçaklarına bindirirken.

"Bu uçaklar, Taşocak'a ulaşana kadar gizliliğini koruyacak teknolojiye sahipler. Fakat bu adadan uzaklaştıkça güçleri azaldığından yüksek ihtimalle oraya vardığımız sırada fark edileceklerdir." dediğinde Aiden, tüm askerler uçaklara çoktan binmişlerdi. Biz ise yanımıza iki kişiyi daha alarak, daha küçük olan ve Bördikan'a benzer bir araca bindik.

"Bu bindiğimiz araç diğerlerinden daha yüksek teknolojiye sahip. Senedra'nın güçleri sayesinde oraya girdiğimizde bile bu araç fark edilmeyecek."

Yanındaki kumral küt kesim saçlara ve bal rengi gözlere sahip orta yaşlı kadın bana gülümsediğinde onun bahsettiği Senedra olduğunu anlamıştım.

"Savaşçılarla iletişimi Figaro sayesinde sağlayacağım. Her bir grup Taşocak'ın farklı bölgesine konumlanarak orayı kuşatacak. Tüm güçler onlarla savaşmaya başladığında biz de Riya'nın bize öğrettiği gizli geçitten geçerek mahzenlere ineceğiz ve Eternus'u kurtaracağız."

Aiden sözlerini bitirdiğinde benden bir onay beklercesine yüzüme bakmaya başladı. Benim ise içimi öyle kötü hisler sarmıştı ki bunları araçtakilere yansıtmak istememiştim. Başarısız olmaktan ölesiye korkuyordum. Korktuğum şey kendi ölümüm değildi. Daha çok Eternus'u kurtaramamaktan korkuyordum. Ona layık olamamaktan, bana yüklediği anlamları taşıyamamaktan korkuyordum.

Yüzyıllardır benim arkamı hep o kollamıştı. Ne zaman başım belada olsa tüm her şeyi hiçe sayarak beni kurtarmıştı. Beni bir çağın miti haline bile getirmişti. Şimdi ise sıra bendeydi. Onu kurtarmalıydım ve her şey için teşekkür etmeliydim.

"Plan çok fazla tek yönlü." dedim Aiden'a dönerek. "Bir pürüz çıktığı an her şey aleyhimize döner. Bir B planı da olmalı."

Araçtaki herkes soluğunu kesmiş bizi dinlerken Aiden'ın yüzü söylediklerimden dolayı düşmüştü. Bu tavrı ise benim daha çok tedirgin olmama sebep olmuştu.

"Bu savaşta ikinci ya da üçüncü seçenek yok Doğa. Ya kazanacağız ya öleceğiz. Bu bir kumar ve biz ilk elden rest çekiyoruz."

Ardından ne diyeceğimi bile dinlemeyerek gidip aracı kullananın yanındaki yerine oturdu. Ben de Senedra'nın yanındaki yerimi aldım.

Şu an umut dolu sözlere ne kadar ihtiyacım olduğunu fark eden Senedra, bana bakarak gülümsedi. "Merak etme, o şu an biraz stresli olduğundan böyle davranıyor. Oğlum her zaman böyledir. Ama emin ol tedbiri asla elden bırakmayacaktır. En ufacık bir pürüzde hemen müdahale edecektir."

Kadın kadifemsi ses tonuyla sözlerini tamamladığında şaşkınlıkla ona baktım. "Aiden'ın annesi misiniz? Size hiç benzemiyor." dedim. Başıyla beni onayladığında, "Affedersiniz!" diye ekledim biraz utanarak.

O ise yaptığım bu patavatsızlığa daha da samimi gülümseyerek cevap verdi ve ardından elini elimin üzerine koydu. "Sorun değil. Aiden tıpkı babası olarak dünyaya gelmiş. Dış görünüşüyle çok benzemesinin yanında onun gibi inatçı ve kararlı."

Babasından bahsettiğinde gözlerinin buğulandığını fark etsem de kendini çabucak toparlayabilmişti.

"Babasına ne oldu peki?" diye sordum tekrar çekingen bir ses tonuyla. O ise yerinde doğrularak, bakışlarını üzerimize kapanmış olan camdan dışarı çevirdi. Gözlerindeki hüznü kendine saklamak istiyordu. O yüzden bakışlarını bana hiç döndürmeden, "13 Mart olayında o da konsey üyelerinden biriydi." dedi.

Şimdi Aiden'ın neden bu kadar öfkeli olduğunu daha iyi anlıyordum. Bu yönetim, onun annesi dışında her şeyini elinden almıştı.

"Üzgünüm." diye cevap verebildim sadece. Senedra ise gözleriyle dışarısını izlemeye devam ederek sessizliğini korudu.

ZAMANIN ÇİZGİLERİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin