30

3.2K 272 121
                                    

Her insan güzel şeyler yaşarken kendini rüyadaymış gibi hissederdi ve uyandırılma korkusuyla tüm o mutlu anları tedirginlikleriyle gölgelerdi.

Ben de Thomas ile oldukça güzel anlar yaşıyordum. Hala birbirimizle didişmeye devam etsek de bunun yanına bir de aşk eklenmişti. Birine sarıldığında endişelerini unutup huzura kavuştuğun o an, sabahları uyandığında sana ahtapot gibi sarılmış kollar ve bacaklar, yemek yaparken omzuna kondurulan o öpücük de eklenmişti.

Thomas ile yine bir süreliğine maceralardan uzak durmaya karar vermiş ve başlayan ilişkimizi sağlam temellere oturtmadan da geri dönmemeye söz vermiştik. Ayrıca ikimizin de biraz normal bir hayat yaşamaya ihtiyacı vardı. Ben maceralardan şikayetçi değildim. Monoton geçen uzun yıllarımdan sonra böyle şeyler yaşamak bana yeni yeni yaşamaya başladığımı hissettiriyordu. Yine de fiziksel ve zihinsel olarak biraz dinlenme fikri fena değildi.

Gözlerimi açıp yeni bir sabaha uyandığımda, beni sarıp sarmalayıp konserve kutusuna hapsetmiş gibi sıkıca tutan kollar arasından sıyrılmaya çalıştım. Kurtulmayı bırak hareket dahi edemediğimden tek çarenin Thomas'ı uyandırmak olduğunu fark ettim. Adam sanki biraz daha gevşek bıraksa kaçacakmışım gibi sarılıyordu.

"Thomas!" diye birkaç kez seslendiğimde inler gibi bir ses çıkararak kollarını benden çekti ve ardından arkasını dönerek yattığı yastığa sarılmaya devam etti.

Bu kadar kolay mıydı yani? Hani kaçıp gitmemden korkarak sıkıca sarılmalara ne oldu? Adam bildiğin yastığı bana tercih etti! Şu an yastıkla aldatılmış gibi hissediyordum. Sanırım cicim ayları, hatta ilk haftasının etkisiyle hormonlarım tavan yapmış ve sevgilim olması düşüncesine beynim kendini alıştırmaya çalışırken fazla mesaiden devreleri yakmıştı.

Sinirlenerek kendi yastığımı alıp birkaç kez yüzüne yüzüne vurdum.

"Beni nasıl aldatırsın sen?"

Bu kadar darbeye hala uyuyacak kadar ayı değildi neyse ki bir gözünü yarım bir şekilde açarak, "Rüya mı gördün sen?" diye sordu.

"Hayır, bildiğin yastıkla hala aldatıyorsun beni." dedim.

Bir süre ne demek istediğimi algılamaya çalışır gibi sessiz kaldı, daha sonra ise yüzüme küçümser bir şekilde bakarak, "Bir şizofrenle sevgili olduğuma hala inanamıyorum." dedi.

Sözleri üzerine sinirlenerek yastığı birkaç kez daha vurmamla yerinden doğruldu ve kollarıyla beni yatağa çekti. Ardından doğrulup yatağa iki elini dayayarak üstümde durduğunda birbirimize bu kadar yakın olmamızdan kaynaklı nefesim hızlanmaya ve kalp atışımı kulaklarımda duymaya başladım. Onu kendime doğru çekip şu son bir haftada yaptığımız gibi, bedenlerimizle birbirimizi tamamlamamızı istesem de onun pek niyeti olmadığını görünce kaşlarımı çattım.

"Seninle şu an burada her şekilde uğraşmaya asla hayır demezdim fakat işlerim var." diyerek ve dudağıma bir öpücük kondurarak yataktan kalktı.

Bir insan kesinlikle bir insana bunu yapmamalıydı. Duygularımla oynanmış gibi hissederek yüzümü buruşturdum ve yatakta doğruldum.

"Gören de dünyayı kurtaracaksın sanacak!" dedim alayla gülerek. "Yani en azından ara verdik diye hatırlıyorum." diye ekledim.

"Orası öyle ama hala bitirmem gereken bir okulum olduğunu da biliyorsun." dedi ve daha sonra lavaboya girdi.

Ben de tripli bir şekilde yatağa geri girerek yorganı ağzıma kadar çektim. Gerçekten aşk yaşamak beni geri zekalıya çevirmişti. Ne kadar çocukça ve saçma davranışlar varsa bu hafta sanırım hepsini yapmıştım. Aşk aptallıktır demekle umarım bunu kastediyor olmalıydılar.

ZAMANIN ÇİZGİLERİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin