43

2.5K 211 112
                                    

İnsanlar yüzyıllardır yaşadıkları gerçeklikten bir an olsun kaçmak, fark edemedikleri bu el çabukluğunu sihirbazlık olarak adlandırarak mucizelere olan inançlarını tazelemek adına bu salonu tamamen doldurmuşlardı. Oysa kendileri gibi sıradan bir insandan bekledikleri mucizeleri, yüzyıllar önce gördüklerinde, büyücü sıfatı yapıştırıp kor ateşlerde diri diri yakan yine bu insanlar değiller miydi?

Geçen yıllar boyunca değişen dünya düzeni ve gelişen medeniyet karşısında, fikirler de bu değişime ayak uyduranlar arasında olmuştu. Bunu fark edebilmek için, kendi doğup büyüdüğüm yılları göz önünde bulundurursam, sadece yüzyıl önce yazılmış bir roman ile benim çağımda yazılmış bir romanı art arda okumak yeterli olacaktır. Dünya değiştikçe fikirler değişmiş, buna paralel olarak da sanat şekillenmişti.

İnsanların mucize arayışı değişmeksizin umuda duydukları ihtiyaçtan kaynaklansa da, bunları aradıkları yerler sürekli değişime uğramıştı. Buna en iyi örneklerden, eskiden mucizeleri kilisede ararken, sihirbazlıkla ün yapmaya çalışanları diri diri yakanlar; kilisenin çıkarları doğrultusunda onları ayakta uyuttuklarını ve dinlerini yanlış öğrettiklerini anlayınca da umudu yaktıklarının küllerinde aramaya başlamışlardı.

Sahneye çıkan sihirbaz ilk olarak bilindik bir yöntem olan kuşu kafesiyle birlikte yok etme ve ardından aynı kuşu havaya uçurma gösterisini sunduğunda, kopan alkış tufanı sessizliğe gömülürken Thomas'ın kulağına doğru eğildim.

"Bir filmde görmüştüm. Kafes hareket edebilecek ve katlanarak ikinci boyuta indirgenecek şekilde tasarlanıyor ve sihirbaz kafese yukarıdan vurduğunda kafes ikinci boyuta indirgenerek masanın gizli kapakları arasından alta atılıyor. Anlayacağın, içindeki kuş da pres oluyor. Çok zalimce." Bir yandan da sözlerimi pekiştirmek için avuç içlerimi birbirine bastırdım.

Thomas gerçekten sihir yaptığına inanmış olacaktı ki, sözlerim üzerine şaşkınca bana baktı. "Şaka yapıyor olmalısın! Tüm büyüsünü bozdun." dedi.

Ona bir cevap vereceğim sırada, yanımda bağırarak ağlayan bir çocuğun sesini duyduğumda başımı ona doğru çevirdim.

"Anne yalan söylüyor değil mi? Kuş ölmedi, uçtu o!"

Annesi olan kadın, elindeki yelpazeyi hızlıca sallarken bana bakarak gözlerini devirdi. "Beğendiniz mi yaptığınızı?" Ben mahcup olmuş bir şekilde ağzımda dilemeye çalıştığım özrü gevelerken ise beni dinlemeden oğluna döndü.

"James, küçük bir çocuk gibi ağlamayı kes. Bayan herkimse, sadece şaka yapıyor."

Küçük çocuk ağlamayı kesip tekrar sessizlik sağlandığında, dikkatimi bu sefer asistanını kesme gösterisi yapan sihirbaza çevirdim.

"Ah, çok basit bir numara!" dedim yine bıkkınca.

"Tamam, bunun nasıl yapıldığını ben de biliyorum fakat açıklayarak büyüsünü bozmaya gerek yok."

"Sahi mi?" diye sordum gözlerimi devirerek. Ardından sıkıldığımı belli eder şekilde kollarımı göğsümün üzerinde dolayarak aldığım nefesle yanaklarımı şişirdim.

Yine benzer numaralarla gösteri son bulduğunda, elimizde sıfır bilgiyle tiyatro kapısından çıktık. Elbisemin zarifliğine göre oldukça hantal kaçan çizmelerimle, yerde duran taşa bıkkınca tekme attım ve savruluşunu izlemeden Thomas'a döndüm. Ona ne yapmamız gerektiği ile ilgili birkaç fikir verecektim ki, ağzımı açacağımı anlayan Thomas eliyle susmam için ağzımı kapadı. Bu sefer de gözlerimle derdimi anlatabilmem için ona sorgular şekilde kaş göz hareketi yaptım.

"Çenen sussa gözlerin oynuyor be patates! Sakin ol ve arkamızdaki iki kadını dinle." dedi. Sözlerinden dolayı ona göz devirsem de, daha sonra kulaklarımı tamamen arkadaki konuşmaya kabarttım.

ZAMANIN ÇİZGİLERİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin