Sona ilk defa bu kadar yaklaşmış olmak, beni hem ürkütüyor hem de heyecanlandırıyordu. Geriye sadece tek macera, tek bir parça kalmıştı. Bu yüzden henüz nereye gideceğimize bakmamıştım, Thomas'a da söylememesi için ısrar etmiştim. Öncelikle kafamı kurcalayan bazı soru işaretlerinden kurtulmalıydım. Sonun bize ne getireceğini bilmiyorduk. Her daim en iyisini umsak da bu hayat bize istediklerimizi değil, kendi isteklerini soğuk bir yemek gibi önümüze sunuyordu.
Son yaşanan olaylardan sonra, bir süredir Sude ile Murat'ın kaldığı evde yaşıyorduk. Kendimize bir süreliğine dinlenme vakti ayırmıştık. Zihnimden emin olmasam da bedenimin dinlenme sınırına ulaştığını hissettiğim an, Thomas'a bir öpücük kondurmuş ve zaman makinesini alarak, somut olarak yaşadığım asıl yıla geri dönmüştüm. Hedefim yaşlı profesördü. Her ne kadar o küçük kızı ezdikleri haber hala gözümün önünden silinmiyor olsa da, onunla konuşup her şeyi öğrenmeliydim.
Evime girdiğimde, ilk önce ödenmemiş birkaç faturayla karşılaştım. Bu gidişle bir daha gelirsem yüksek ihtimal evden kovulmuş olurdum ve yeni kiracılar benim makineyle ışınlanarak geldiğimi görürlerse, son dakika manşetlerine uzaylı baskını olarak geçebilirdim.
Kapıyı kapatıp tam koltuğa yayıldığım an, zilin ısrarla çalmasıyla hayıflanarak yerimden kalktım. "Daha yeni eve adım attım, Rambo Berk misiniz yolumu gözlüyorsunuz?" diye söylenerek kapıya doğru yürüdüm. Gözcü deliğinden baktığımda ise, komşum Robert'ı -benim deyimimle Bay Ropdöşambr'ı- kapıda dikilirken gördüm. Adam eski filmlerden fırlamış gibi her gün balkonda üzerinde ropdöşambrı ve elinde viskisi ile oturur ve tek başına etrafı izlerdi. Karısı ilgisizlikten dolayı kendisini terk etmişti ve bir gün bile eve gelen başka birini görmemiştim. Kimseyle çok konuşmaz, sadece bakardı. Üstelik normal giyimli bir şekilde karşımıza çıksa yakışıklı sayılabilirdi. Jenn bile onunla sohbet etmeye çalışmış, onca çene yormasına rağmen -ki bu onun için bir hobiydi- Robert tamamen tepkisiz kalmıştı.
Kapıyı yavaşça açtığımda sanki uzun zamandır onu bekliyormuşum gibi, "Robert, bu ne tesadüf böyle! Hoş geldin." dedim gülümseyerek. O ise bu davranışımı hiç olmamış varsayıp, "Sana vermem gereken bir not var." dedi.
Bir anlığına içine Lakhesis kaçmış olabileceğinden korkarak temkinli bir şekilde kapıyı tuttum. "Kimden bu not?" diye sordum. Tedirginliğimi belli etmemek adına ses tonumu olağanca düz tutmaya çalışıyordum.
"Yaşlı bir adamdan. Gelip kapıyı birkaç kez çaldı fakat açan olmayınca kendisine ben seslendim. Sizin bir süredir eve uğramadığınızı ve boşuna beklememesi gerektiğini söyledim." Bunları derken bir yandan da utanıyor gibi yüzüme bakamıyordu. "Kusura bakmayın, böyle söyledim çünkü adam epey yaşlıydı ve sizi de uzun zamandır görmemiştim."
"Sorun değil, nerede not?" diye sordum hızlıca. Aklıma tek gelen seçenek profesördü fakat yine de emin olamazdım.
Robert, elindeki küçük zarfı uzatarak bana verdi. "Sizi bulamayınca bir kağıda bir şeyler karaladı ve daha sonra zarfıyla bana verdi. Önemli olduğunu söyleyince, sizi görür görmez hemen buraya geldim. Kaçırmak istemedim." dedi. Robert ilk defa bu kadar çok konuşuyordu ve hatta ilk defa sesini duyduğumu söyleyebilirdim. Belki de benim sabrım kalmamıştı ki kendisi şu an gözümde bir Jenn kadardı.
"Teşekkür ederim." dedim. Ardından bir şey söylemesine fırsat bırakmadan, "Hoşça kalın!" diyerek kapıyı kapattım. Sonuçta bu zamana kadar bana tepkisiz kalan oydu ve bu tavrımın onu kıracak olması çok da umurumda değildi.
Koltuğa geçerek zarfı hemen açtım. İçinden küçük bir kağıt çıkmıştı ve bir adres yazıyordu. Adresin sonunda ise, "Seni her gün saat üçte burada bekleyeceğim, Profesör T."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ZAMANIN ÇİZGİLERİ
Science FictionOldukça sıradan bir hayatınız varken dünyanın en önemli görevi size verilseydi ne yapardınız? Hem de bu görevi hayatınızın büyük kısmını zindana çevirmiş bir adamın gençliğiyle üstlendiğinizi öğrenseniz? Zamanda yolculuk yaparken aynı anda yaşadıkla...