İnsan her şeye her daim alışır diyorlar. En derin acılar bile zamanla sarılır ve iyileşirmiş. Kabuk tutanın ardından yepyeni bir sen doğarmışsın. Fakat tüm bunlar çaresi olmayan yaralar için derman arama yöntemi. Benim derdimin dermanı varken gidip onu bulamamam, elimi kolumu her yandan bağlıyor oluşları yüzünden aradan ne kadar zaman geçerse geçsin, kalbimdeki bu derin kesiğin kabuk bağlamayacağını ve her güne aynı derin acıyla başlayacağımı biliyordum.
"Belki de Lakhesis'in dediği doğrudur. Eğer Lena gerçekten insanlık ve dünya için gerekliyse, onu ölmüş gibi kabul edemez misiniz?"
Eve döndüğümüzde her zamanki gibi Murat'a giderek tüm olan biteni anlatmış ve dışarıdan bir kişinin de fikrini almak istemiştik. Ve Murat yaptığı yorumla benim damarıma basmayı başarmıştı.
"Can evimden eksilen en değerli üyenin nasıl bir canavara dönüştüğünü gözlerimle gördüm Murat. Zaten Lena'nın olduğu karakterde, benim çocuğum çoktan ölmüştü. Ben, benden bir parçayı yokmuş gibi varsayarak unutamam. Ondan ayrı yaşayamam, anladın mı? Ben babasız büyüdüm. Nasıl bir boşluk yarattığını asla bilemezsin. Annemi kaybedeli ise birkaç yıl oluyor ama onun acısı ve yokluğu da benden büyük bir parça götürdü. Sen Murat, güvende tutmak adına bile olsa çocuğundan kolaylıkla vazgeçebilirsin. Ama ben bunu asla yapmayacağım!"
Ona başparmağımı doğrultarak söylediğim sözler bittiğinde odada büyük bir sessizlik hakim olmuştu. Thomas şaşırmış ve biraz da kızgın bakıyorken, Murat hala dediklerimi sindirmeye çalışıyor olmalıydı.
"Sen neden bahsediyorsun Emma? Ben çocuğumdan mı vazgeçiyorum? Nasıl?"
"Bravo patates. Gerçekten bravo!" Thomas sinirle ayağa kalktığında Murat'ın yanına gitti ve onun omzunu dostça tuttu.
"Bak dostum, sana bu zamana kadar her şeyi eksiksiz ve dürüstçe anlattık. Fakat bu konuda, şimdilik bazı şeyleri bilmemen gerekiyor."
"Hangi dürüstlükten bahsediyorsun? Benimle ilgili en önemli şeyi biliyormuşsun ve bu zamana kadar gizlemişsin. Her şeyi bilmek istiyorum Thomas." Murat hiddetle Thomas'ın elini omzundan itti. Gözlerinde beliren öfke, yerimde sinmeme sebep olacak kadar ürkütücüydü.
"Dostum..." Thomas karşı çıkacağı sırada onun sözünü kestim. "Thomas, o haklı. Bazı şeyleri bilmeye hakkı var. Hem bizim amacımız olanları değiştirmek değil mi?"
Uzamaya başlayan kumral saçlarının gözünün önüne gelmesinden rahatsız olmuş gibi eliyle onları arkaya atıp yeşil gözlerini bana diktiğinde, o gözlerle her karşılaştığımda olduğu gibi, kaybettiklerim listesinin başına onu ekliyor, o bakışların yasını kalbimde tutmaya başlıyordum. Aslında onu kaybettiğimde kalbimin de cenaze namazını çoktan kılmıştım.
"Emin misin? Bu o kadar basit bir şey değil."
"Eminim Thomas. Daha fazla sır istemiyorum. Hele ki bu sırlar bir kişiyi daha kaybetmeme sebep olacaksa..."
Sözlerimdeki ima yerini bulmuştu. Thomas'ın da o an orman yeşili gözleri yağmur yağmış gibi buğulanmıştı. İşte tam da şu an gözlerine yağmur ormanları diyebilirdim.
"O zaman bu gerçeği söylemek sana düşer." diyerek geri çekilip koltuğuna geri oturdu. Ben de yerime oturacağım sırada Murat'a da oturması için işaret ettim.
"Senden bu gerçekleri saklamak istemezdik, fakat bunun yol açacağı durumlardan korktuğumuz için söyleyemedik. Zaten bu çocuğa on yıl sonra sahip olacaksınız."
"Annesinin bana Sude olduğunu söyle lütfen."
Sanırım bir erkeğin ağzından duyulacak en güzel şey, doğacak çocuğunun senden başka bir kadından olmasından dolayı hissettiği korkusudur. Aralarındaki kilometrelerce mesafeye rağmen bu aşkı nasıl koruyabiliyorlardı bilmiyordum fakat bana hala aşkın gerçek olduğunu hatırlatıyorlardı. Keşke ben de arzularıma yenilmeseydim ve onlar gibi aşkıma sahip çıkabilseydim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ZAMANIN ÇİZGİLERİ
Science FictionOldukça sıradan bir hayatınız varken dünyanın en önemli görevi size verilseydi ne yapardınız? Hem de bu görevi hayatınızın büyük kısmını zindana çevirmiş bir adamın gençliğiyle üstlendiğinizi öğrenseniz? Zamanda yolculuk yaparken aynı anda yaşadıkla...