Hala benimle zihinden bağlantı kurabiliyordu. Konuşmuştu. Yıllar sonra ilk kez benimle konuşmuştu. Defalarca denemiştim ona zihin yoluyla ulaşmayı ama her seferinde boşa çıkmıştı çabalarım.
Noah ve diğerlerine bunu söylememekle iyi mi yaptım kötü mü yaptım bilmiyorum ama zaten başımızda tonlarca sıkıntı vardı. Andela evi terk etmiş çemberle bağlantısını koparmıştı. Bunun tek sebebi bendim. Adras ve Noah her an birbirlerini öldürme girişiminde bulunabilirdi. Bunun da sebebi bendim. Logan o kadar sinirliydi ki yanımdan geçerken suratıma bile bakmıyordu ve bunun da tabiki tek sebebi bendim.
Tek başıma basamaklarda otururken art arda yaptığım hataların yükünün altında eziliyordum. Benimde bu hataları yapmamdaki tek sebep o'ydu. Sadece o.
"Nasılsın Alison?" omzuma dokunan el ürkütmüştü. Yerimde irkilip "Hı... Riddle hey. Bildiğin gibi sen ?" diye sordum. Kyro'nun soğuğu Andela gittiğinden beri aynı sertlikte devam ediyordu. "Tüm öğrencilerimin birbirine girmesi dışında gayet iyiyim." dedi. Dalga geçermiş gibi bir hali vardı. "Yapma Riddle." diyerek başımı yere eğdiğimde kolunu omzuma atıp. "Hey hey. Bana bak bakalım. Sana öğretmeyi unuttuğum bir şey var galiba. Hatalarından pişmanlık duyma Alison. Sonuçta onlar da sana ait. Herkes hata yapar tatlım. Önemli olan onları kabullenip yola devam etmek. Andela bunu yapamadı. Sadece geçen sefer olan olay değildi. Andela sizin Noah ile Aristo'nun önünde damgalanmanızı da kaldıramıyordu. Bilmediğin şeyler var ve çoğuyla alakan bile yok. Geçen sene Noah ile Andela ayrılmıştı hatırlıyor musun ?" dediğinde başımla onayladım. Riddle sakalını kaşıyarak gülümsedi. "Ayrılma nedenleri aralarındaki damganın kopmasıydı. Ben odaya girdiğimde Andela Noah'tan özür diliyordu. İşin aslını hiçbir zaman sormadım. Zaten Noah onu affettiyse bu beni ilgilendirmez de ama onların ilişkisi zaten bitmişti. Zorluyorlardı. En sonunda ellerinde patladı. Ayrılırken ikisi de yorgundu. Noah ona , Andela da Noah'a zarar veriyordu. Ama tabiki senin yaptığın hareketi de desteklemiyorum ki sen Andela'nın dostluğunu kaybederek yeterince bedelini ödüyorsun güzelim. Bir de omuzlarına vicdan yükleme. En ağır yüktür o. Yapma bunu." diye gülümsedi. Saçlarımı karıştırıp ayağa kalktığında konuştuklarının beni rahatlattığını fark ettim. "Riddle ? Şey peki Adras ?" diye sorduğumda Riddle kaşlarını kaldırıp güldü "Hahah klişelerden gidelim ; zirve yalnızdır Alison. Bu her zaman böyle olmuştur. Sevenlerinden çok senden nefret edenlerle doludur eteklerin." dedi. "Nefret" demişti. Bu beklediğim bir şeydi ama bu kadar canımı yakacağını düşünmezdim. Riddle içeri girdiğinde Kyro'nun soğuğu parmaklarımı acıtmaya başlamıştı. Ellerimden destek alarak bende kalktım. Kimseyle karşılaşmak istemediğim için son hızla odama çıkıp kapıyı kilitledim. Yavaşça kendimi yatağa bıraktım. Bir süre gözlerimi dinlendirmek için kapatsam da sonra uykuya yenik düştüm.
"Güzeller güzeli Alison... Uzun zaman oldu değil mi sevgilim ?" diye tısladı. Bu sesi tanıyordum. Her şeye neden olan bu sesi çok iyi tanıyordum. "Dard ?" diye dudaklarımı araladığımda gözlerim açıldı. Bir anda tüm ışığın hızla gözlerime dolmasıyla kafamı çevirdim. Gözlerimin ışığa alışmasını bekleyip bakışlarımı sesin geldiği tarafa çevirdim. Gülümseyerek bana bakıyordu. Tuhaf bir yer altı mağarasındaydık ve ben dikitlerden birine sıkıca bağlanmış durumdaydım. Kollarımı gevşetebilmek için hareket etmeye çalışsam da Dard'ı güldürmekten başka bir işe yaramadı. "Kendi ellerimle bağladım seni." dedi. Midemi bulandırıyordu. "Ne var ? Ne istiyorsun ?" dediğimde Dard birkaç adım bana yaklaşarak "Ben değil senin benden büyük bir isteğin olacak." dedi. Sinirle suratına bakmaya devam ediyordum. Ne dediğini anlamamıştım bile. Dard kendinden emin bir şekilde gülümsemeye devam ederken sağ elini havaya kaldırıp "Getirin." diye bağırdı. Mağaranın loş tarafından iki adam aralarında kafasına siyah torba geçirilmiş birini sürükleyerek getirdi. O her kimse Dard onu bana karşı kullanacaktı. "Sen benim isteklerimi ben senin isteklerini... Şimdi misafirimizin kim olduğunu öğrenmek ister misin ?" dedi. Sinirle son bir kez ipleri zorlasam da çabalarım boşa çıkmıştı. Dard gülümseyerek çuvalı tuttuğu gibi çekip çıkardı.
Nefesimin kesildiğini hissettim. Sanki tüm duyguları bir anda hissediyordu bedenim. Sarı saçlarına bulaşmış kan damlaları , kollarını boynunu kaplayan morluklar... Dard kahkahalar atarak "Sevenleri kavuşturmak... En sevdiğim." diyerek saçlarından tuttuğu gibi yüzünü bana çevirdi. Gözlerinden birisi şişti. Dudağı ve kaşı patlamış yüzünün yarısı kan içindeydi. Gözyaşlarım istemsiz bir şekilde aksa da öfkeyle iplerden kurtulmaya çalışıyordum. Dard'ın kahkahaları odada yankılanıyordu. Ellerinin arasındaki saçları daha kuvvetli bir şekilde çekince gözlerini açtı. Masmavi gözleriyle direkt bana bakıyordu. Dudaklarımın arasından çaresizce ismini fısıldadım :"Jason..."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ARİÇEM 2
Fantasy3 yıl. Jason gideli tam 3 yıl oldu. Ares ve Eldoris'in öldürülmesinin üzerinden 3yıl geçti. Artık Jason'ın ismini kullanmıyorum. Kimse kullanmıyor. Sesini , kokusunu hatırlayamıyorum. Sadece bazen laciverte dönen gözlerini hatırlıyorum. Ve benden...