Sanki sonu yokmuş gibi üstümüze akın ediyorlardı. Amarande'yi sallayan bileğimin ağrısını hissedebiliyordum. Sırtlarımızı birbirimize vermiş nefessiz dövüşüyorduk. Suratım , kıyafetlerim terden ıpıslak olmuştu. Amarande kabzasına kadar kanla kaplanmıştı. Bir an için bakışlarımı Elaina'ya çevirdiğimde olan biteni fark etmem uzun sürmedi. Uriana kayıp boyut olarak geçiyordu. Hakkında pek bir şey bilmiyorduk. Ama Athos'tan farkı burada düşüncelerimizi kendimiz yönlendirebiliyorduk. Girişte gördüğüm halüsinasyonlarda Percy'e Jason olmadan gitmeyeceğimi kendi irademle söylemiştim. Bilincim yerindeyken. Arenaya girdiğimizde Percy dördümüzün zihninin bu görüntüyü oluşturduğunu söylemişti. Haklıydı da. Çünkü biz her an savaşa hazırlıklı olarak yetiştirilmiştik ve dördümüzün anlaşamadığı çok konu vardı. Sonuç olarak bir arenaya gelmiştik. Elaina'ya bakarken anlamaya başladım , bize tüm bunların gerçek olduğu hissini vermişti ve kendi zihninde oluşturduğuna bizi inandırmıştı. Tartarus yaratıklarına bizi inandırmıştı. Ve biz şu an ardı arkası kesilmeksizin onlarla savaşıyorduk. Elaina'nın zihninin üstünlüğünü kabul ettiğimiz için. O istediği için. "Beni koruyun !" diye bağırarak diğerlerinin arasına geçtim. Hareketimdeki farklılık Elaina'nın da anında dikkatini çekti. Kaşlarını çatmış beni izlerken çok fazla vaktimin olmadığını biliyordum. Hiç düşünmedim. Benliğime güvenerek hareket ettim. Avcumdaki kesik hala duruyordu ve kan henüz taze sayılırdı. Avuç içimi Elaina'ya çevirip havada bir sembol çizmeye başladım. Ben elimi hareket ettirdikçe Elaina'nın ifadesinin değiştiğini görebiliyordum. Çevresini bir anda Arisler kapladı. "Durdurun şunu ! Size diyorum aptal yaratıklar ! Durdurun şu kızı !" diğer elimi de havaya kaldırıp sembolün dışına bir çember çizdim. Büyüyü serbest bıraktığım anda tüm yaratıklar kumdan kaleler gibi parçalanıp arenanın toprağına karıştı. Bizimkiler de dahil herkes bana bakıyordu. Her şeyin birkaç saniyede yok olmasını izlemişlerdi. Elaina'nın nefret dolu bakışlarını görebiliyordum. Çevresindeki Arisleri iterek balkonun duvarına yaklaştı. "Burada bitmedi Yaratılmış. Ölüm senin için gelecek. Ve o geldiğinde ben hakkım olanı alacağım." pelerini kaldırıp savurduğunda arkasında siyah tüyler bırakarak yok oldu. Yandaşları da onunla birlikte ortadan kaybolmuştu. Jason , Dard ve Percy'e döndüğümde nefes nefese ama şaşkın bir halde olan biteni izlediklerini gördüm. "Şu hareketlerini sona saklamasan da baştan yorulmasak Ally." Percy omuzlarını silkerek kılıcındaki kanı pantolonuna sildi. "Kayıp sayfa ne olacak peki ?" bakışlarımı Dard'a çevirip istemsizce gülümsedim. "Bunların hepsi bir zihin oyunuysa ve Athos bölgesinden farklı olarak zihnimizi de biz kontrol edebiliyorsak sayfa nerede olmasını istersek orada olacak. Girdiğimiz andan itibaren bu böyleydi. Biz farklı açıdan bakamadık ve gerçekliğin ortasındaymış gibi yaklaştık olaylara. Elaina'nın zihninin üstünlüğü kabul ettik ama Uriana'da benim anladığım kadarıyla tüm zihinler eşit. Yani sayfayı istediğimiz yerde bulacağız." boş boş bakmaya devam etseler de nefesimi verip odaklanmaya çalıştım. Sadece bir kitap sayfası hayal ettim ve elimi cebime soktum. Çıkarıp avuç içimi açtığımda az da olsa yıpranmış bir parşömen parçasını tutuyordum. "Zihnin gücü. Bu yüzden Uriana'ya bilinmez bölge diyorlar. Çünkü zihnimizin sınırı yok ve herbirimizin ki birbirinden farklı ve sonsuz."
***
"Evet şimdi Alison günü kurtardığına göre buradan nasıl çıkıyoruz ?" Percy omuzlarını silkerek tek tek hepimize baktı. Jason ellerini beline koymuş bir şekilde etrafı inceliyordu. Saçları dövüş esnasında karışmıştı. Yüzü kir içinde olsa da bu hali bile fazla iyiydi. "Alison'ın dediği gibi yine zihin yoluyla. Tek yapmamız gereken bir kapı hayal etmek ya da Alison'ın bir kapı hayal etmesi. Yapabilir misin ?" diye bana döndüğünde başımla onayladım. Bir anda hepsi geri çekildi. Sanki bomba patlatacakmışım gibi bakıyorlardı. "Hey ? Neyiniz var sizin ?" diye sorduğumda Percy gülerek "O şeyleri çizerken sana yakın olmak istediğimi sanmıyorum." diye cevapladı. Derin bir nefes alıp iki elimi de omuz hizamda kaldırdım. "Güvenli bir yere değil mi ?" diye sorduğumda Percy yine lafa atlayıp "Yok mümkünse bir kaos ortamı , savaş , yanardağ... O tarz bir yere ışınla bizi Ally." gözlerimi çıkararak ofladım. Biraz önce yaratıkların çıktığı kapılar şuan kapalıydı. O tarafa dönerek sembolü çizmeye başladı. "Bunları nereden biliyor ? Ben ölümsüzüm ben bile bu sembolleri anlamıyorum daha önce de görmedim." Dard'ın dediklerini duyabiliyordum. "Sakin ol dostum. Bende ölümsüz sayılırım. Bu kız sıradan olmaktan çok çok uzaklarda bir yerde. 25 yaşımda olduğuma bakma Afrodit'in Minevra'yla kavgasına bile şahit oldum ama böyle semboller daha önce görmedim." Minevra ile bizzat tanışmıştım ama Afrodit'in gerçekten bir Yunan efsanesi olduğunu düşünmüştüm hep. Sembolü çizmeye devam ederken bir yandan da onları dinliyordum. "Büyü yapıyor değil mi ? Yani başka bir açıklaması yok. Banshee olduğu için mi büyü yapabiliyor ?" Dard'ın sorusuna bu sefer Jason yanıt verdi. "Büyü yapabilen bir Banshee gördün mü ya da duydun mu ?" yok demeye çalışmıştı. Neden bu sembolleri çizebiliyordum ? Nasıl çizebiliyordum ya da nasıl o anki duruma göre farklı farklı sembolleri kullanıyordum bende bilmiyorum. Ama tek bildiğim bir anda zihnimde canlanıp sanki beni bunu yapmaya zorlamaları. Ben çizmeyi bitirdiğimde sembol bu sefer çemberin içinde ters bir "V" harfi ve harfin ortasından geçen küçük bir çemberden oluşuyordu. Sembol kızıl ışıltılar saçarak tam karşımdaki kapıya doğru gitti. Tam ortaya yerleştiğinde kapının iki kanadı da yavaşça açılmaya başladı. Arena bir anda masmavi bir ışık şeridine maruz kaldı. Birkaç saniye geçtikten sonra gözlerimi açıp kapıya döndüğümde Jason ile ilk kez karşılaştığımız seraya bakıyordum. İlk eğitim evimizdeki seraya... Gülümseyerek bizimkilere döndüğümde Percy "Dünyada sizin gibilere çilingir mi deniliyordu ?" diye dalga geçti. Omuz silktiğimde geçmeleri için referans yaptım. Kehaneti katlayıp Jason'a uzattım. "Sende kalsın Ally." diye fısıldadı. Percy ve Dard çoktan kapıdan geçmişti. "Kehanet tam olarak bana gelmedi Jason. Bir kısmını da sen duydun. Sende kalması daha güvenli olur." diye fısıldadım. Katlayıp cebine koyduğunda ikimiz birlikte kapıdan geçtik ve geçit kapandı.
***
Seraya adımımızı attıktan hemen sonra Percy ve Dard mahzene çıkan basamaklara yürümeye başladı. Bir an için bakışlarımı arkaya çevirdiğimde kapının ardına kadar açık olduğunu gördüm. Seradan koridora açılan kapı ardına kadar açıktı ve kilidi kırılmış bir şekilde sallanıyordu. Anında durup Jason'ın koluna dokundum. Sessiz olmasını işaret ederek kapıyı ona gösterdiğimde Percy ve Dard'ın peşinden gitmemi işaret etti ki tabiki ben onun sözünü tutmayıp olduğum yerde durdum. Jason kapıya yaklaştığında tekrar eliyle gitmemi işaret etti. Sakin adımlarla yanına gittiğimde şimdi apaçık sesleri duyabiliyordum. "...asıl çocuklar dağılmış. Kimseyi konuşturamadık sadece genç bir Aris göreve gittiklerinden bahsetti. Bu dönenlerden biri. Yanındaki arkadaşlarını kurtarmaya çalışırken yakalandı ki kurtardı da." öksürerek tuhaf sesler çıkardıktan sonra konuşmaya devam etti. "Sen beyaz çocuk bize neye mal olduğunu biliyor musun ?" zemine vurulan bir sopa sesi geldi ardından. Jason hızla bileğimi tutup beni duvar yapıştırdı. Başka birisi konuşmaya başladı. Daha insancıl bir sesi vardı. "Gerizekalı ahmak yaratık ! Karşındaki çocuk Banshee'nin kardeşi. Yaratılmışlardan diğeri. Efendi Walter onu görünce bizi hediyelere boğacak." son cümleleri duymam yetmişti. Jason'ın tuttuğu bileğimi çekerek salona doğru koşmaya başladım. Öfkem kontrol edilmez düzeye gelmişti. Logan'dan bahsediyorlardı. Merdivenlere ulaştığımda onu gördüm. Ağzını bantlayarak koltuğa oturtmuşlardı. Kollarında , bacaklarında kesikler vardı. Biri tipinden anladığım kadarıyla ödül avcısı olan bir Aris'ti. Diğerine Aris demek için birçok şahide ihtiyacım olurdu. Kafası neredeyse bir öküz büyüklüğündeydi ve yüzü kıldan gözükmüyordu. Vücudunda tuhaf şişlikler ve yumrular vardı. O şekilde salona girmemin ardından Logan anında beni fark edip çırpınmaya başladı. Yaratığa benzeyen bana doğru koşmaya başladığında diğer Aris kılıcını Logan'ın boynuna dayadı. Daha ben yaratığa herhangi bir şey yapamadan Jason peşimden gelmişti. Yaratığın yanında hızla geçip Logan'a koşarken Jason diğerinin icabına bakmıştı bile. "Iıı... Hayır hayır Yaratılmış. Kardeşini istiyorsan iki adım uzakta dur." Logan'ın göz kapakları kıpkırmızıydı. "Eğer ona dokunursan..." diyerek dişlerimi sıktığımda kahkaha atmaya başladı. "Ne yaparsın Yaratılmış ? Banshee olup beni mi korkutursun ? Eğer bir adım daha atarsan kardeşinin boynunu tek hamlede keserim." kılıcı Logan'ın boynuna bastırarak beni kışkırtıyordu. "Efendi'nin oğlu ve sen , şimdi üçünüz benimle şehre geliyorsunuz. Tabi kardeşinin kanında boğulmak istemiyorsan Yaratılmış ?"
***
Dışarıda neredeyse otuza yakın adam daha vardı. Ellerimizi arkamızda bağlayıp silahlarımızı aldıklarında çaresizce şehre yürümeye başladık ama etrafta bir tuhaflık vardı. Ormanlık alan tamamen yakılmıştı. Eğitim yaptığımız yerde tek bir ot bile kalmamıştı. Her yer kömür karasıydı ve yol boyunca da bu şekilde devam etti. Gerçeği şehre girerken anladık. Her yerde dövüşen Arisler vardı. Her tarafta... Yaratıklar ve Arisler... İyiler ve kötüler... Bakışlarımı Jason'a çevirdiğimde "Geç kaldık... Savaş çoktan başlamış." diye fısıldadı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ARİÇEM 2
Fantasy3 yıl. Jason gideli tam 3 yıl oldu. Ares ve Eldoris'in öldürülmesinin üzerinden 3yıl geçti. Artık Jason'ın ismini kullanmıyorum. Kimse kullanmıyor. Sesini , kokusunu hatırlayamıyorum. Sadece bazen laciverte dönen gözlerini hatırlıyorum. Ve benden...