Nemfler

6.3K 531 86
                                    

"...Ölümsüz değillerdir ama tanrısal içecek olan ambrosia ile beslendiklerinden çok uzun yıllar yaşarlar ve hep genç ve güzel kalırlar. Ambrosia balımsı bir maddedir ve uzun yıllar yaşamı sağlar doğurganlık ve zariflik simgesidirler." diye anlatmaya devam ediyordu. Dionysos nemflerden yani Dünya'daki ismiyle "peri" olarak adlandırılan canlılardan bahsediyordu. Nedenini bilmesem de bizi onlara yönlendiriyordu. Jason'a sorduğumda onlarda işimize yarayacak bir şey olduğunu söylemişti ama konunun geri kalanını açmamıştı. Dionysos , Elaina'nın lanetine uğradıktan sonra çok fazla Ariçem'de barınamamış ve anlattığına göre de nemfler tarafından büyütülmüştü. Haklarında çok fazla şey biliyordu ve anlaşılan nemflerin de Dionysos'a karşı bir zaafı vardı. Eğer Dionysos'un yanından geldiğimizi söyleyip bize verdiği özel şarabı onlara ikram edersek her türlü dileğimizi gerçekleştireceklerini söylemişti."Çok sayıda nemf türü vardır ve bunlar yaşadıkları yerlere göre ayrı adlar alırlar. Sizin gitmeniz gerekenler ise Hesperidler yani güneşin battığı yerin nemfleri. Gecenin yani Nyks'in kızlarıdır. Aralarında en tehlikeli ve yetenekli olan türdür. Bahçeleriyle ünlü Hesperidlerin bahçeleri İber Yarımadası'nın güneyinde Tartessos'da bulunur.

Hesperidler dört nemften oluşur. Gece Tanrıçası yani Nyks ile Karanlık Tanrısı yani Erebus'un çocuklarıdır. Hesperidlerin bahçesi altından elmalar veren ağaçlar ile bilinmektedir. Elaina bu ağacı Zaman Koruyucusu'nun kendisine düğün hediyesi olarak verdiği meyve ağacı dallarından yetiştirmiş, Hesperidlere de bu ağaçlara bakma görevini vermiştir. Hesperidlerin bu ağaçlara yeterince sahip çıkamayacağını düşünen Elaina ayrıca 13 başlı ejderha Ladon'u da bahçeye bekçilik yapması için buraya getirmiştir. Ladon'un bir diğer özelliği ise pençelerinin zehirli olmasıdır. Size tüm anlatabileceğim bununla sınırlı üzgünüm. Bildiklerimin tamamı bu. Jason, Ladon hafife alınacak bir düşman değildir. Hesperidlerin bahçeye girmenize izin vermeleri taktirinde Ladon ile karşılaşmak zorunda kalıcaksınız. Sakın unutmayın her kestiğiniz baş yerine..." diye devam ederken Jason araya girip "...iki baş çıkar." diye tamamladı. "Teşekkür ederim Dionysos." diyerek ona sarıldığında Dionysos önemli değil gibisinden başını salladı. "Sadece dikkat edin. Eğer savaş kışın başlarsa... Kış sonuna yetişirim mutlaka. Yanınızdayım ve güzeller güzeli Yaratılmış..." diyerek bana döndü. Önümde hafifçe eğilerek selam verdi "Söylediklerimi lütfen unutma. Tekrar görüşmek umuduyla." diyerek bana sarıldı. "Unutmam. Lütfen sende dikkatli ol." diye fısıldadım kulağına. Ondan ayrılmak beni üzüyordu ama bir an önce saraydan ayrılıp Jason ile yalnız kalmak istiyordum. Nemflerin yanına neden uğradığımızı merak etsem de Dionysos'un yanında sormak istememiştim.
***
Ne kadar ısrar edersem ediyim Jason yol boyunca nemflere uğrama nedenimizi anlatmadı. Kesinlikle sonucunda kızacağım bir şey vardı ki Jason tüm sempatikliğini kullanarak konuyu sürekli geçiştirmişti. "Alison seninle ilgili bir durum değil." diye önünü kesmişti en son. O cümlesinden sonra ağzımı açmadan oturmuştum. Yine her zaman yaptığı gibi beni olayın dışında bırakıyordu. Tepkimi fark etmiş olmalı ki "Gittiğimizde öğreneceksin Alison." diyerek ortamı yumuşatmaya çalışmıştı.
***
Her taraf minik rengarenk çiçeklerle kaplıydı. Üstlerine basmaya kıyamasam da yürüdüğümüz yolda sadece bu minik çiçeklerden oluşuyordu. Jason hiç sessizliğini bozmadan yanımda ilerlerken farklı bir huzursuzluk yansıtıyordu etrafa. Çevremiz tamamen çiçeklerle oluşan bahçelerle kaplıyken bu kadar gergin olmayı nasıl başardığını anlayamamıştım. En son iki tarafı dallarla kaplı bir geçite geldiğimizde Jason elini uzatarak "Ne olursa olsun , sana ne gösterirlerse göstersinler isteklerini kabul etme. Sana ne vaatte bulunurlarsa teşekkür et ve kabul etme." diye fısıldadı. Dediklerinden bende tedirgin olup başımla onayladım. "Uyandığında yanında olacağım bu sadece küçük bir ön sınav. Unutma sakın dediklerine inanma Alison." diye tekrarladı. Ne dediğinden ne yapmaya çalıştığından bir anlam çıkaramayarak "Tamam anladım." diye cevap verdim. Tekrar girişe döndüğümüzde elimi sıkı sıkı tutuyordu. Girişin bir tarafı çiçeklerle diğer tarafı kuru dallarla ve dikenlerle kaplıydı. Hizasına gelip içine adım attığımızda eğer Jason beni son göreceğim güzel şeyin bu girişteki çiçekler olacağı konusunda uyarsaydı belki de giriş dışında beklemeye karar verebilirdim.
***
Gözlerimi açtığımda bataklık tarzı bir yerdeydim. Hatta bataklık demek buraya iltifat sayılabilirdi. Alice Harikalar Diyarı'nın cehennem versiyonuyla bire bir karşı karşıyaydım. Bir taşın üstünde durmuş bataklığı ve çevreyi seyrediyordum. Suyun tuhaf yeşilimsi bir rengi vardı ve iğrenç de bir kokusu. İçinden çıkan kabarcıklar patlayıp havada koyu renk minik toz bulutları bırakıyordu. Etrafındaki taşlar tamamen yosun kaplıydı. Çevremde yığınla ağaç ve o ağaçların kat kat misli etrafa yayılmış kökleri vardı. Aşırı derece ürkütücü ve sanki canlı gibiydiler. Hareketsiz kalıp birkaç dakika Jason'a seslensem de hiçbir geri cevap alamadım. Hafif bir sis vardı ve bu zaten berbat olan çevreyi daha da kötü gösteriyordu. Kıpırdamadan burada beklememin daha mantıklı olduğu kanısına varsam da merakıma yenik düşüp ilerleyeceğimden emindim. Çevreme son bir kez bakıp diğer taşa adım atacakken tam karşımda bir silüet belirdi. Bataklığın öbür tarafında , tam karşımdaydı. Beni gördüğünden emin olsam da ben onu seçemiyordum. Hareket ettiğini görebiliyordum. Yavaş adımlarla tam hizamda bana doğru yaklaşıyordu. Aramızda sadece bataklık vardı ve sanki bataklığı umursamıyormuş gibi direkt bana doğru yürüyordu. "Hey ! Hey sen dikkat et !" diye bağırdığımda tepki vermesini veya durmasını bekledim ama o ikisini de yapmadı. Artık bataklığın kıyısına iyice yaklaşmıştı. Sisten dolayı görüşüm kısıtlı da olsa erkek olduğunu vücut yapısından az buçuk çıkarabilmiştim. "Sana diyorum ! Bataklığa dikkat et !" diye tekrar bağırsam da ya beni duymuyordu ya da diğer ihtimal tuhaf da olsa umursamıyordu. Son birkaç adım kala korkuyla tekrar bağırmak için dudaklarımı araladım. İyice sisin içinden çıkıp karşı kıyaya gelmişti. Yavaşça bir taşın üstüne çıktı ve bakışlarını bana çevirdi. Kelimeler dudaklarımda mühürlendi. O an hissettiğim sayısız duygu tüm bedenime yayıldı. Vücudumun bir anda titremeye başladığını fark etsem de durduramıyordum ve başka hiçbir tepki veremiyordum. Olduğum yerde kaskatı kesilmiş sadece onun bakışlarına cevap veriyordum. Boğuk ve hırıltılı bir sesle "İlk seferinde beni kurtaramadın ! Bu sefer ölmeme izin verme !" diye bağırdı. Sesi , gözleri... Yanaklarımdan akan gözyaşlarına aldırmadan sadece ona bakıyordum. Dedikleri karşısında ne adım atabildim ne de ona cevap verebildim. Yaptığım tek şey ismini fısıldamak oldu : "Noah...".

ARİÇEM 2Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin