Amarande

5.2K 465 83
                                    

"Sağ ! Sol ! Eğil Alison ! Alison odaklanmayı dener misin !" diye bağırdığında kendime gelmiştim. Yataktan kalktığımdan beri Riddle ile eğitimdeydim. "İyi misin sen ?İstersen biraz dinlen. Sabahtan tekrar başlarız." gerçekten buna ihtiyacım vardı. Başımla onayladıktan sonra merkeze doğru yürümeye başladım. Elyssa'nın çok güzel bir yerleşkesi vardı. Başka bir zamanda buraya gelmiş olsam tadını çıkarabileceğimden emindim. Küçük iki katlı ağaç evler her tarafa yayılmıştı ve uzun zamandır da sahipsizlerdi. Asıl merkez yerleşkenin uç noktasında ağaçların arasına saklanmış Antik Yunan mimarisini yansıtan göz alıcı bir şatoydu. Aristo'nun elinden çıktığı aşikardı. Duvarlarında işlemeler , harfler , çember sembolleri , elementlerin tarihleri , soy ağaçları... Her koridorda farklı bir bilgi gizli gibiydi. Şu an tek sorun tüm kasabayı geçip oraya ulaşacak olmamdı ve bu yorgunlukla gözümde büyüyordu. Riddle diğer Arislerden ayrı bir açıklıkta eğitim yapmamın beni rahatlatacağını söylemişti ama pek de bir ilerleme kaydettiğim söylenemezdi. Sırt çantamı alıp girişe doğru yürümeye başladım. Jason ve Logan şatonun avlusunda baş savaşçılarla eğitimdeydi. Adras , Theron ve Dard ise Diana'nın savaşçıları ile çalışıyordu.
"Gece şeklini aldığında
Anahtar kehaneti duyacak
Tayfun kaostan gelecek
Yaratılmış , Triptolemus'a güç verecek
Çiğ et yiyenler yeryüzüne çıktığında
Masumlar bilinmeyeni çözemeyecek
Anahtar en güçlüye boyun eğecek
Pandora armağanı emanet edecek
Aldara karar verdiğinde
Ay tamamlanacak
Ya kayık batacak ya nehir kaybolacak." Son kehanet ezberimdeydi ama herhangi bir şey çıkarttığım söylenemezdi. Sadece Anahtar diye bahsi geçen şeyin Jason olduğunu biliyorduk. Pandora kısmı ise... "Eğitimin bitti galiba ? Yani bugün için ?" diyerek yanıma geldiğinde tişörtünün bir kısmı yırtılmıştı ve omzunda da kesikler vardı. İstemsiz bir şekilde geri çekilip sadece "Evet." diyerek cevapladım. Dard ile konuşmak , onunla aynı ortamda bile bulunmak yeterince rahatsız ediciydi. "Alison... Seninle konuşmam lazım." ellerini cebine sokup tam yolun ortasında durdu. Yolun kenarındaki ağaç evlerin bahçelerinde Arisler eğitimlerine devam ediyordu. Konuştuklarımızın duyulmasını istemesem de Dard işimi fazlasıyla zorlaştırıyordu. "Ne konuşacağız ? Noah'u nasıl öldürdüğünü mü yoksa zihnime girerek beni nasıl tehtit ettiğini mi ?" dişlerimi sıktığımı yeni fark etmiştim. Dard tekrar adımlarını hızlandırıp peşimden gelmeye başladı. "Noah için... Alison senin canlı kalman için Elaina'nın isteklerini yapmam gerekiyordu. Tehtit kısmına gelirsek seni tehtit etmedim sana bir teklifte bulundum." dedi. Yine o bilindik sinir bozucu tavrıyla. Çok fazla bile konuşmuştuk eğer Jason bizi yan yana görürse sonuç felaket olurdu. "Beni rahat bırak." diye tısladım. Konuyu değiştirerek "Herkesin kendine ait bir silahı varken sen neden belirgin bir silah kullanmıyorsun ?" diye sordu. Sadece elementleri kullanırsak bir yerden sonra savaşa devam edemeyecek kadar enerjimizi tüketirdik ve bunu önlemek için de tüm Arislerin silah kullanmayı öğrenmesi gerekiyordu. Logan çift hançer , Adras neredeyse benden büyük bir balta , Theron dokunduğu anda deriyi yakan uzun bir zincir -yakmadığı tek kişi Theron'du ve bu babasının ona bir hediyesiydi- Jason ise normalde ok kullanıyordu. Anaklusmos onu seçmeden önce çok iyi ok attığını hem Apollon olmasından biliyordum hem de gözlerimle görmüştüm. Dios uzun asa biçimli bir mızrak kullanıyordu. Sanırım bir kez eğitimde görmüştüm. Tanrı dövüşü dedikleri buydu sanırım. Dios alanda resmen devleşiyordu ve mızrak sanki içinden canlı damarlar geçiyormuş gibi altın rengi , mavi elektriksel renklerle göz alıcı oluyordu. Havayla ve şimşeklerle etkileşime geçtiğindeyse... Riddle ise yakın dövüşte neredeyse hepimizden daha iyiydi. Asıl kullandığı ise Abellone isimli elflerin dövdüğüne inanılan bir kılıçtı. "Ben kullanmıyorum. Yani belirgin bir silah kullanmıyorum." diye fısıldadım. Bunun üstüne hiç düşünmemiştim dövüşte pek de iyi olduğum söylenemezdi. "Seni neden ilgilendiriyor bu ?" diye sorduğumda biraz duraksayıp bakışlarını şatoya çevirdi. "Sizi buraya getirmem tesadüf değil Alison. Elaina sana ait olan bir şeyden korkuyor ve senin eline geçmesinden. Ariçem'in her yerinde bulundum. Defalarca bu kılıçtan bahsedildiğini de duydum. Ama Anaklusmos gibi yıllar önce tarihe karışmış ve bir daha gören olmamış. Elaina onun senin eline geçmesinden korkuyor. Tarihi hakkında tam bir bilgim olmamasına rağmen Ariçem geçmişinin en büyük kahramanı tarafından yapıldığını ve kullanıldığını biliyorum : Herakles , Herakles'in kılıcı Amarande. Perseus'un kılıcı Anaklusmos ile aynı yerde dövüldüğü söylenir. Amarande'yi aramadığım tek yer burası." bunları bana neden anlattığını anlamasam da sessizce dinliyordum. Biraz duraksayıp "Kehaneti tekrarladığını duydum. Anlamını bilmediğini düşünüyorum ama "Aldara" kelimesi Ariçem'de kanatlı hediye anlamına gelir." diyerek bitirdi. Aklıma anında Alcander gelse de Dard bakışlarımdan anlamış olmalı ki elini uzatıp bileğimi ters çevirdi. Neredeyse 3-4 yıl önce bileğime bıraktığı dövme. İz gibi yıllardır oradaydı.
"Aldara karar verdiğinde
Ay tamamlanacak
Ya kayık batacak , ya nehir kaybolacak." parçalar bir bir aklımda şekillenirken Dard bakışlarını benden ayırmıyordu. "Yaptıklarım kehanetin bir parçası Alison. Bana güvenmiyor olabilirsin ama seni tehtit etmedim. Kehanet bunu gerektiriyor."
***
Bazen yaşadığımız bazı olaylar yüzünden anlıkta olsa hayattan koparız. Evet her ne yapıyorsak yapmaya devam ederiz ama sanki orada bulunan biz değilmişiz gibi devam eder her şey. Tam şuanda attığım her adımda sanki ben değildim. Çevremde beni işaret edip birbirlerine fısıldayan Arisler , inançlı bakışlar bazen de güvensiz kelimeler... Çoğunun bana güvenmediğini hissedebiliyordum. Ama şuan bunun pek de bir önemi yoktu. Sadece akışına uygun yaşanıyordu her şey ve ben zamana asla tutunamıyordum.
***
Yerleşkeden uzaklaşıp şatoya geldiğimde baş savaşçıların eğitimi hala devam ediyordu. Uzaktan birkaç saniye onları izledim. Jason bir eliyle Anaklusmos'u kullanırken diğer yandan neredeyse göremeyeceğim şekilde hızlı hareket edip her bir savaşçıyı ateşten hortumlar içinde bırakıyordu. Logan ise iki hançerle ellerini ustalıkla kullanıp adımını atan herkesi ya toprağa saplıyor ya da onları toz bulutlarıyla metrelerce uzağa fırlatıyordu. "Alison bir saniye bakar mısın ? Sanırım seni görmek isteyen birisi var ?" Riddle'ın peşinden merkeze girerken hala onları izliyordum. Kendilerinden emin bir şekilde ortalığı kasıp kavurmalarını... Adımlarımız taş duvarlarda yankılanıyordu ve garip bir şekilde bu ayak sesleri benim hoşuma gitmişti. Birkaç kez köşelerden dönüp ortak salonun işlemeli kapısına geldik. Riddle durup "Tek başına girsen galiba daha iyi olur." diyerek geri çekildiğinde "Peki." diyip sırt çantamı bıraktım. Kapıyı açtığımda önce net bir şey fark etmesem de köşede camdan dışarıyı izleyen kişi benim için çok tanıdıktı. "Andela..." diye fısıldadım. Bana döndüğünde beklediğimin aksine yüzünde suçlayıcı bir ifade yoktu. Belki kırgındı ama asla suçlar gibi değildi bakışları. "Konuşmamız gerek Alison. Hem olanlar hakkında hem de bunun hakkında." diyerek kolyeyi kaldırdı. Noah'a verdiğim kolyeydi. Ava'nın gücünü içinde barındıran kolye. Noah'un ölümüyle elementlerin ortadan kaybolduğunu düşünsem de kolye hala duruyordu. "Onu nereden buldun Andela ?" diyerek adımlarımı ona yönelttim. "Nereden bulduğumun pek bir önemi yok aslında. Sorun şu ki eğer bir element büyüyle bir nesneye bağlanıyorsa ve bir çember üyesi o elementi kulanıyorsa nesne var olmaya devam eder. Ama çember üyesi elementi kullanmıyorsa ya da Noah'un ölümü gibi element bedenden ayrılıyorsa... Nesne yok olur. Su ve hava Alison. Ya Noah hala hayatta ya da... Ya da daha kötüsü elementlere başkası hükmediyor."

ARİÇEM 2Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin