Uçurum

5K 456 101
                                    

"Dard bana Aldara'nın kelime anlamının "kanatlı hediye" olduğunu söyledi. Bunun dışında da sadece Amarande'den haberi vardı." Andela uzun zamandır aramızda olmadığı için Dard'ın bizim tarafımızda olması onu şaşkına çevirmişti. Ağaç evlerin arasında yürürken hem savaşçıları izliyorduk hem de ben olan bitenleri özetliyordum. En sonunda ise tabiki konu Noah'a gelmişti. Bakışlarımı ona çevirmekten çekinsem de onun da anlatacak bir şeyleri olduğunu düşünüyordum. Riddle bana damgayı Noah'un değil Andela'nın bozduğunu ardından toparlanmak için ikisinin de çok çabaladığını anlatmıştı. Noah'u öperek yaptığım hata ise ikisinin arasındaki ilişkinin sonu olmuştu. "Sana çok kızgındım evet ilk başlarda... Belki de evden ayrılmak yaptığım en iyi şeydi. Alison aksi takdirde kendime gelemezdim. Noah'tan ayrı gittiğim bir görevde... Hayatımdaki en büyük hataydı ama o an öyle gelişti işte. Adı Dolius'tu ve biz fazla vakit geçiriyorduk..." sesinin titremesinden ve cümleleri zorlukla telaffuz etmesinden pişmanlığını anlayabiliyordum. "Ben özür dilerim... Noah ile aramızda yaşananlar hiçbir zaman bizim kontrolümüzde olmadı. Ava'yı kurtarmak içindi her şey. Özür dilerim Andela." gözlerinin dolduğunu görebiliyordum. Gülümsemesi aynı masumluğuyla karşımdaydı. "Hayatta olma ihtimali bile beni buraya getirmeye yetti." diye fısıldadı. Sonra beklemediğim bir şekilde "Nasıl gerçekleşti ? Yani nerede gerçekleşti ? Yanında kim vardı ?" diye sordu. Gözlerimin önünde öldüğünü , Noah'u öldüren kişiyle aynı tarafta savaştığımızı... Bunları dışımdan hiç bu şekilde dile getirmemiştim. Onu kurtaramadığımı...
"Dard'ın ordusu tarafından... Yani Dard tarafından. Yanındaydım ölürken yani gördüm." diye fısıldadım. Andela olduğu yerde kaskatı kesilmişti. Rüzgar hafif dalgalı uzun saçlarını yüzüne yapıştırıyordu. "Alis... Peki onun burada ne işi var !?" diye bağırdığında başımı sağa sola sallamakla yetindim. "Başta anlamsız gelecek biliyorum aynı şeyleri düşündüm aynı şekilde sorguladım. Ama Logan'ı o kurtarmış. Dios ve Logan'a yol boyunca yardım etmiş. Karşı taraf hakkında bizim bildiğimizin kat kat fazlasını biliyor. Bunun hiçbir şeyi değiştirmediğini biliyorum ama bu savaşı kazanmazsak tek kaybımız Noah olmayacak Andela." sessizce beni dinliyordu. Bazen istemediğiniz şeylere katlanmak durumunda kalırsınız. Bu sıralar Dard "istemediğim ama katlandığım şeyler" listesinde ilk numaradaydı.

***

"Odaklanman lazım Alison." Kendi elementimi kullanamayacak kadar dikkatim dağınıktı çünkü Dios hangi akıl mantıkla yaptıysa Jason ve Dard'ı aynı eğitim saatine koyması yetmemiş gibi eş olarak seçmişti. Jason tam yanında Anaklusmos ile patlamaya hazır bomba gibiydi. Öfkesini hissetmek için zihnine girmeme gerek yoktu. Dard ile en son karşı karşıya geldiklerinde Dard aylarca yüzünün yarısı yanık bir şekilde gezmişti. Aralarındaki gergin enerjiyi hissetmek için Ruh elementini yönetmeme de gerek yoktu apaçık ortadaydı. "Alison ! Alison hey napıyorsun ?" Riddle'ın bağırmasıyla kendime gelsem de Theron boğulmaktan son anda kurtulmuştu. Adras , ona yalvaran gözlerle bakmamdan anlamış olmalı ki Dios'a dönüp "Jason'ın karşısına ben çıkabilirim çocukken de bu şekilde çok eğitildik." dedi. Jason'a sırıtarak boynunu kesiyormuş gibi bir hareket yaptı. Jason başını sağa sola sallayıp gülmekle yetinse de Dard benim Adras'tan istediğimi anlamıştı. "Bence de iyi fikir bende Alison ile çalışırım." dediğinde istemsiz bir şekilde korkuyla başımı Jason'a çevirdim. Logan'ın oturduğu yerden kalktığı görebiliyordum. Dard Jason'ın pimini çekmiş patlamasını bekliyordu. Nasıl kışkırtacağını çok iyi bildiği apaçık ortadaydı ama sanki bunu normal bir şeymiş gibi de göstermeyi başarıyordu. Jason'ın çenesinin kasıldığını ve yumruklarını sıktığını görebiliyordum. Dard'ın sırıtarak bana bakması gerilimi daha da üst seviyeye taşıyordu. Uzun zamandır Aristo'dan bir şey istemediğimi fark ederek tam sırası diye düşündüm... Lütfen yalvarırım Jason yerinde kalsın. Logan yardımıma yetişerek "Hey hey tamam Alison'ı ben alıyorum. Erkek kardeşini özlediğinden eminim. Dard sanırım Andela'nın yakın dövüş konusunda sıkıntıları var ilgilenirsen sevinirim. Kas yığını sende Jason'ı al." diyerek Adras'ı işaret etti. Dard bakışlarını bu sefer Jason'a çevirerek "Bana uyar." diye dudaklarını oynattı. Jason'ın Anaklusmos'un kabzasını sıktığını fark ettiğimde hızla yanına gittim. "Herkes bizi izliyor lütfen." diye fısıldadım. "İstediği bu Jason lütfen..." bakışlarını bana çevirip "Sorun yok Ally." dudaklarını oynatmamıştı. Zihin yoluyla iletişim kurup kurmamamız konusunda kararsız kalmıştık. Dios bunun avantaj olduğunu ve büyüyü uygulamamamız gerektiğini söylüyordu. Riddle ise hiçbir şekilde Dard'a tam olarak güvenemeyeceğimizi , eğer zihnimi yine kontrol etmeye çalışırsa böyle bir zamanda bunun sorun yaratacağını söylemişti. Dard bizim tarafımıza geçtiğini söylediğinden beri ise ne halüsinasyonlar vardı ne de rüyalar. Daha doğrusu kabuslar. Kabataslak zihnimi kontrol etme şeklini anlatsak da Dard'ın teklifinden bahsetmemiştik. Aslında bunu yapanın Dard olduğunu değil de Elaina olduğunu düşünüyorlardı. Logan'ın yanında yürürken bir yandan da arkama bakıp sürekli ikisini kontrol ediyordum. "Bu şekilde herhangi bir şeyi önleyemezsin Alison." "Efendim ? Yok öyle bir şey yapmıyorum. Sadece..." "Sadece her an birbirlerini boğmalarından korkuyorsun tabi haklısın." "Logan !" gülsem de haklılık payı vardı. Dard'ın üç karakteri vardı : Sahip olduğu karakter , belli ettiği karakter ve sahip olduğunu sandığımız karakter. Hangisine inanacağımı şaşırmış durumdaydım. Dard ile yaşamak uçurumun kenarında beklemek gibi. Düşmeyebilirsiniz ama itiledebilirsiniz. Paramparça olmak üzere...

***

Göl evindeydim. Eski sağlam haliyle tam karşımdaydı. Üstümdeki kıyafetlerin Andela'nın olduğundan şüphe etsem de yürümeye devam ettim. Pudra renkte kısa bir şort , beyaz kalın askılı bir tişört ve sandaletler. Tam olarak Andela'ydı. Fısıltılar duyuyordum ama evden değil aksine göl tarafından geliyordu. Ben adımlarımı hızlandırdıkça havanın karardığını ve suyun dalgalandığını hissetsem de devam ettim. Kenara geldiğimdeyse ayağımı hafifçe suya soktum. Ben adım atmaya devam ettikçe su çevreye dağılıyormuş gibi açılarak bana yol açıyordu. Ayağımın altındaki taşları hissedebiliyordum. Gölün ortasına iyice yaklaşmıştım ki etraf iyice karardı. Suyun bulanıklaşmasına ve bacaklarıma değen yosun parçalarına aldırmadan suya daldım. Sürükleniyordum ama fısıltılar gittikçe artıyordu. Nefes alamadığımı , tüm ağzımın su dolduğunu hissettiğimde çırpınmayı bıraktım. Birkaç saniye gözlerimi kapattığımda dibe çok yakındım. Hafifçe gözlerimi araladığımda ise taşların üstünde morarmış parmakları ve beyaz teniyle yatıyordu. Son bir kez çabalayarak yanına yüzdüğümde herhangi bir canlılık belirtisi yoktu vücudunda. Omuzlarından tutup yüzeye doğru çekmeye çabaladım. Bakışlarımı yüzeyden ona çevirdiğimde masmavi gözleri bana bakıyordu.

"Yaşıyor." diye fısıldadım.

ARİÇEM 2Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin