Yapboz

9K 686 23
                                    

"İnsanlar da parçalardan oluşur Alison. Her parça farklı bir anıyı , kişiyi , olayı hatta özel bir nesneyi temsil eder. Biri olmazsa , herhangi biri kaybolursa kişi bunu mutlaka hisseder." derdi babam hep. Haklıymış. Şimdi anlıyorum. Birçok kez yara aldım , birçok kez savaştım. Jason olmadan 3 yıl nefes aldım. Hep başımda bir sıkıntı ve bela vardı. Kayıplar verdim. Parçalarımdan eksilenler olmuştu. Ama bu sefer yapbozum alt üst oldu.
***
 "Hey , selam çocuklar. Nasıl gitti ?'' dedi Riddle. Biz yere ayak basalı yaklaşık 1 dakika olmuştu. "Gayet iyiydi." dedi Jason. Her zamanki ciddi haliyle. Bakışlarım Adras ve Theron'u aradığında Riddle bana bakarak "Önden gittiler." diye dudaklarını oynattı. Tebessüm edip başımla onaylayarak Logan'ın yanına geçtim. Riddle hepimize birden bakarak ellerini göğsünde kavuşturdu. "Yapmamız gereken onlardan uzaklaşmak. Ama uzaklaşırken de yapmamız gereken küçük bir şey var. Jason geri kalanını sen anlatmak istersin diye umut ediyorum." dedi. Jason bakışlarını yerden kaldırıp direkt gözlerime baktı. Her zamanki kendinden emin , soğuk surat ifadesiyle karşımdaydı. "Hepinizin bildiği bir şeyden bahsedeceğim aslında." dedi. Dikkatle suratını incelemeye devam ederken onun da tepkimi merakla beklediğini fark ettim. Jason tek tek hepimize baktıktan sonra derin bir nefes alıp "Anaklusmos nerede biliyorum." dedi.
Herkes birkaç saniye sessizliğini koruduktan sonra Logan ve Noah sevinçle beşlik çaktı. Anaklusmos'u alabilirsek , o kılıcı herhangi birimiz kullanabilirsek avantajımız katlanırdı. Kehanetle birlikte adı geçen bu kılıç güce güç katmasıyla nam salmıştı. Ve yanlış kişinin elinde azabı Ariçem'e kolayca getirebilirdi. Jason tebessüm ettikten sonra ellerini cebine sokup "Onu almamız lazım. Zor olsa da imkansız değil." dedi. Riddle'a dönüp gözleriyle onay aldı. "Riddle ile konuşup bir plan yaptık. Kılıç doğru kişiye kendini gösterir ve doğru kişi tarafından ele alınabilir. Kılıç sadece Ruh'un çocukları tarafından kullandığından ben , Alison ve Logan kılıç için ayrılacağız. Alison sen Noah ile Logan sen Riddle ile ve ben ... diyip duraksadı. Kaşlarını çatıp bakışlarını benden çevirdi. "... Adras ile gideceğiz. Theron herhangi bir tehlike durumunda uyarmak amacıyla çan kulesinde saklanacak." dediğinde olanları kafamda oturtuyordum ki istemsiz bir şekilde ayrıntı kafama takıldı. "Çan kulesi derken ?" diye sordum. Jason tebessüm ederek "Anaklusmos , Ariçem meydanındaki saat kulesinin altında. Yer altı mahzeninde gömülü. Oraya giden tek yol ise Sonsuz Çember Kurul'undan geçiyor." dedi.

***

Yaklaşık 2 saattir kurula doğru yürüyorduk. Noah sürekli tetikte ve hızlı hızlı nefes alarak yürüyordu. Ona ayak uydurabilsem de bir süre sonra yavaşlayarak Ariçem'in duvarlarına yaklaşık 10 metre kala durdu. Dönüp bana gülümsediğinde "Hazır mısın ? Bu sefer daha eğlenceli bir baloda kavalyen olacağım." diyerek göz kırptı. Kıkırdayıp omzuna vurdum. "Seve seve." dediğimde duvarlara yürümeye başladı.
Sırtımızı yaslayıp yan yana gitmek daha güvenli olsa da buna vaktimiz olduğu söylenemezdi. Noah ile beraber duvarın üstünden atlayıp tuhaf kıyafetler satan bir dükkanın arkasına saklandık. Noah avcunun içi gibi biliyordu meydanı. Hızla binadan binaya geçerken ben de ona ayak uyduruyordum. En son zırh satan bir dükkanın arkasında durup bana döndü. Yukarıyı işaret ettiğinde ne dediğini anlamıştım. Elini tutup diğer avcumu açtığım anda Noah havaya emretti. Hafifleyip havalandığımızda etrafımızda dumansı bir bulut kümesi oluşturup bizi hızla yukarı taşıdı. Çatıdan kurul gayet net görülüyordu. Ama bulunduğumuz yer ile kurul arası mesafe apaçık ortadaydı ve bizim görülmeden oraya geçmemiz neredeyse imkansızdı. Noah'unda bunu düşündüğünden emindim. "Sayısız okçu bulunduğundan eminim Alison." diye fısıldadı. Dikkatle etrafa baktığımda birkaçını ben bile seçebiliyordum. "Fikri olan ?" diye sorduğumda Noah gülerek "Yaratıcı prenses." diye fısıldadı. "... Hey yeni mallar kuzeyden gelen yeni zırhlar !" diye gür ve boğuk bir ses yükseldi. Hafifçe başımı eğip aşağı baktığımda göbekli uzun bıyıklı bir adam elinde bir savaş başlığıyla  sokaktan geçen halka sesleniyordu. Noah bir anda başını tekrar bana çevirip "Hadi gel biraz saklambaç oynayalım." dedi gülümseyerek.
"Hey bir tane daha başlık lazım." diye seslendi Noah satıcıya. Adam kafasını sallayarak "Savaş için ordu yeni gitti. Elimdeki son mallar bunlar ve elimdeki son başlıkta senin hatunun kafasında." dedi. Başıma geçirdiğim başlık berbat koksa da başka çaremiz yoktu. "Benimkini sen al." diyip çıkarsam da Noah itiraz etti. "Sana daha çok lazım saçın uzun." dedi. Parayı ödeyip dükkandan çıktığımızda son bir kez başlığımı düzeltip "Hadi bakalım. Gerilim başlıyor. Diğer tarafta görüşürüz." diyerek gülümsedi.
Attığımız her adımda hem rahatlıyor hem de korkum giderek artıyordu. Yolu yarılamıştık ki hava yavaş yavaş bulutlanmaya başladı. Biraz ilerimizde kurulun arka duvarına inen bir yokuş vardı. Bakışlarımı kurulun duvarlarından ayırmasam da Noah'un ayaklarını hızlandırdığını hissedebiliyordum. Bakışlarımı bir an için arkamıza çevirdiğimde "Alison yere yat !" diye bağırdı Noah. Hızla sırtımdan beni yere itmesiyle yuvarlanmaya başlamam bir oldu. Durmaya çalışsamda eğim gittikçe artıyordu ve ben hızlanmaya devam ediyordum. En sonunda duvara çarpmamla durabildim. Başım dönüyordu. Kollarım çizikler içindeydi. Ayağa kalkıp arkama döndüğümde Noah'un geride bana doğru koştuğunu gördüm. Dudaklarından bir şeyler okunuyordu ama başım o kadar dönmüştü ki kulaklarım çınlıyordu ve ne dediğini duyamıyordum. "Noah ?" diye bağırdım.
Noah artık bana iyice yaklaşmıştı. Bakışlarımı tekrar ona çevirdiğimde birisi arkamdan beni sıkıca tutup duvarın üstüne oradan da iç tarafa çekti. "İyisin değil mi ? Bir şeyin yok ?" dedi Jason. Başımla onayladım. Tekrar bakışlarımı Noah'a çevirdiğimde artık son sürat bize koşuyordu. Jason'ın da onu bırakıp gitmeye niyeti yoktu. Noah son kez dudaklarını aralayıp "Dard !" diye bağırdığında bir an için gözlerinden bir ışık geçti. "Noah ? Jason ne oldu ?" diye dönsem de Jason da tepki veremiyordu. Dard'ın arkadan "Senden daha fazlasını alacağım Jason !" diye yükselen kahkahaları Jason'ı kendine getirmiş gibi beni sıkıca tutup sürüklemeye başladı. Bakışlarımı Noah'dan ayıramıyordum. Defalarca Jason'ın elinden kurtulmaya çalışsam da beni sakinleştiremeye bile çalışmadan sadece sürükledi.

Bir seferinde okuduğum bir kitapta yazar "Sesini duyuramıyorsan bağır , çığlık at. Mutlaka bir an seni duyan olur." demişti. Hıçkırıklarım arasında defalarca bağırdım. Defalarca yalvardım. Onu kaybetmemek için defalarca... Ne sesimi duyan oldu ne de yapboz parçamı bana geri getiren.

ARİÇEM 2Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin