7 bölge 13 gün... Herkes hazırlanmak için odalarına çıktığında Riddle bir süre daha kalmamı işaret etti. "Zor bir geceydi sanki ?" başımla onaylayıp tebessüm ettiğimde nihayet yalnız kalmıştık. Yanına oturup "Sanırım daha zor gecelerle karşılaşacağız o yüzden takma kafana Riddle." dedim gülerek elini omzuma koydu. "Sana güveniyorum Alison. Bunu söylemek için geç mi kaldım bilmiyorum ama başaracağına olan inancım tam. Daha fazla yardım edemediğim için üzgünüm ama Uriana hakkında bir şeyler bilen son Ruh çocuğu delirerek Walter'ın emrine girdi ve şuan Tanrı bilir nerede. Sizi nasıl bir belaya bulaştırdığım hakkında en ufak fikrimin olmaması beni gerçek anlamda korkutsa da başka çarem yok. Orada neyle karşılaşacağınızı bilmiyorum. İşkenceye maruz kalabilirsiniz , katlanamayacağınız acılar yaşayabilirsiniz , ölülerle konuşup , yaşayanların ölümlerini görebilirsiniz... Korkularınla yüzleşmek zorunda kalabilirsin ve buna hazırlıklı olmanı istiyorum. Pozitif düşünmek belki Dünya'da hayat kurtarabilir ama Ariçem'de en kötüsüne hazırlıklı olmak zorundasın. Sadece baştan sona kadar kendin ol. Eminim sonunda bir yolunu bulursun." Jackson'ın benimle yaptığı konuşmaları anımsatmıştı Riddle'ın bu hali. "Teşekkür ederim Riddle. Benim için anlamı çok büyük. Eğer geri dönemezsek bunun suçlusu olmadığını bilmeni isterim. Her zaman çok iyi bir eğitmen ve arkadaş oldun."
Odama çıkıp hazırlanmaya başladım. Koridordan gelen kahkahaların ardından Noah ve Logan ikisi birlikte odama girdiler. Birbirlerinin üstünde olmaları dışında pek bir tuhaflık yoktu ortada ama bu halleri diğer Arisleri güldürmeye yetmişti. "Yarıştık ve ben kazandım." "Neyden bahsediyorsun ? Hile yaptın ! Kapıya ilk varan bendim üstüme atlayan da sendin Logan !" Anysia girişte durmuş suratında hiç görmediği bir şeyle karşılaşmış gibi bir ifadeyle onları izliyordu. "Hanginiz aptal olduğuyla ilgili yarış yapsak açıkcası hanginizin kazanacağına dair bahis bile oynayamam. Sana veda etmeye gelmiştik. En azından ben düzgün geldim Ally." gülümseyerek boynuna sarıldığımda henüz aramızda yeni olsa da Anysia'ya cidden alıştığımı fark ettim. Dönüp tekrar yerde amaçsızca yatan ikisine baktığında "Elaina veya ordusuna gerek yok aslında bunlar yakında kendini öldürür." Logan suratını buruşturup kalktığında Noah da Anysia'nın taklidini yapıyordu. "Hey beni çok özleme böyle bir kardeşin olduğu için çok şanslı olduğunu düşünüyorsun biliyorum. Gel buraya !" o kadar sıkı sarılmıştı ki neredeyse nefes alamıyordum. "Logan ! Logan nefes... Ne-fes..." kucaklayıp beni kendi çevresinde döndürürken Noah "Eğlenceye hazır mısınız ?" diyerek kollarını serbest bırakıp avuçlarını zemine çevirdi. Bir anda tüm yer çekimi kalktı ve hepimiz havada asılı kaldık. Kıkırdamalarıma engel olamıyordum. Anysia'nın Noah'a vurup onu yere indirmesini işaret ettiğini görebiliyordum. Logan'ın ise hiç umrunda değildi. Bizi nelerin beklediğinden habersizdik belki ama en azından birbirimize sahiptik. Büyük bir aileydik ve en güzel şeye sahiptik. Her iki evrendeki en önemli şeye : Sevgi.
***
Hepimiz avluda toplandıktan sonra herkes kendi gruplarıyla şatodan ayrılmıştı. Noah'a dönüp baktığımda gözlerini kırparak dudaklarını oynattı : "Kendine dikkat et."
Jason ile daha öncede gittiğimiz mahzen tarafına doğru yürümeye başladığımız sırada Amarande ve sırt çantamı tüm yol boyunca böyle taşımamın zor olacağını düşünüyordum. Canace ve Candance ile karşılaştığımız yere doğru ilerlemeye devam ettikçe Jason'ın bir planı olduğunu fark ettim. "Biz... Biz eski eğitim evine mi gidiyoruz ?" Jason'ın cevap vermemesinden doğru tahminde bulunduğumu anlamıştım. "Güvenli olduğundan ne kadar eminsin ?" Jason ilk kez karşılaştığımız odaya adımını attığında bana bakarak "Defalarca kontrol ettim. Neredeyse her gün. Herhangi bir iz , büyü ya da işaret yok. Ve Ariçem'in merkezine daha yakın bir noktada." arkasından yürümeye devam ettim. Kapıyı açıp koridora çıktığımızda artık eski evimizdeydik. Hiçbir şey değişmemişti koridordaki tablolar , parkelerin döşemeleri... Her şey eski halini koruyordu. Jackson'ın beni bu kapıya getirdiği anı sanki üstünden hiç zaman geçmemiş gibi hatırlıyordum. "Buradan ormana geçeceğiz. Kapıları kullanmamız tehlikeli olabilir. Yürüyerek ulaşmak zorundayız. İlk önce Athos'un girişiyle ilgili bilgi bulabilir miyiz diye kütüphaneye bakalım. Belki Jack işimize yarayabilecek bir şeyler bırakmıştır." hızlı adımlarla kütüphaneye yöneldiğinde adımlarını takip ettim. Toz kaplı olması dışında kütüphanede de değişen hiçbir şey yoktu. Jason sanki ne aradığını biliyormuş gibi Jack'in çalışma masasına yöneldi. "Böyle bir bilgiyi elinin altında tutmak ister." diye fısıldayarak çekmeceleri karıştırmaya başladı. Elini attığını siyah deri kaplı bir kitabı tutup masasının üstüne bıraktığında toz tanecikleri havalandı. "Ariçem Tarihi." başlığını okuduğumda Jason sayfalarını karıştırmaya çoktan başlamıştı. "Her bölge başlıklar altında toplanmış ve Jack birçok not yazmış kenarlara. Ama Uriana hakkında yazan tek şey "Bilinmeyen özden başlar." sayfaları yanımıza alalım. Vakit kaybediyoruz." hızlıca Athos ve Uriana hakkında yazılar bulunan kısımları kopardı. Katlayıp çantasına koyduğunda kütüphaneden çıkıp salona yöneldik. Her yere sanki son kez görüyormuş gibi bakıyordum. Yangından sonra düzelmiş olmasına hala bir neden bulamıyordum ama bu beni mutlu etmişti. Hava tamamen kararmıştı. Evden uzaklaşıp patikaya çıktığımızda eğitim alanımızdaki otların büyüyüp tüm alanı kapladığını görüyordum. "Umarım buraya tekrar dönebiliriz." diye fısıldamamın ardından Jason elimi tutarak gülümsedi.
***
Eski cüppeleri alıp dükkandan çıktığımızda etrafımızdaki herkesin Elaina yandaşı olması dışında hiçbir sorun yoktu. Cüppelerin şapkalarıyla yüzümüzü gizlemeye çalışarak yürümeye başladık. Arka sokaklarda ilerlemeye devam ediyorduk. Jason bir saniye olsun bileğimi bırakmasa da dikkat çektiğimizi düşünmüyordum. Köşeyi dönüp çıkmaz bir sokağa girince Jason beni durdurdu. Çantasından sayfaları çıkardığında Athos bölümünü açtı. Jack hiçbir not almamıştı ve Athos'un girişi ile ilgili de en ufak bir bilgi yoktu. Sayfayı çevirdiğinde Jack bir çember çizip iki ucuna Ruh elementinin sembolünü karalamıştı. Çemberin tam ortasında da Ateş elementinin sembolü vardı. Jason bakışlarını birkaç saniye sayfada gezdirip kafasını kaldırdı. Sokağı kontrol ettikten sonra "Sanırım anladım ama hızlı olmamız lazım. Ateş sembolü Ateş Meydan'ı simgeliyor. İki Ruh ise biziz. Meydana gidip yerimizi aldığımızda bizi fark edeceklerdir Alison. Sadece dikkatini girişe ve meydandaki heykele vermelisin. Giriş açıldığında sadece birkaç dakikamız olacak." başımla onayladım. Yürümeye başladığımızda Jason beni meydana giren sokağın başında tekrar durdurdu. "Karşı tarafa gidip yerimi aldığımda seninle iletişime geçerim. Zihnini boşalt Alison. Tek bir şansımız olacak. Ateş Meydan en kalabalık yerdir." beni bırakıp kalabalığın içinde kayboldu. Sessizce çevremi izlemeye başladım ve herkesin silahlandırılmış olduğunu fark ettim. Bir yandan da Ateş Meydan'a gözümü odaklamış Jason'ın işaretini bekliyordum. Derin bir nefes alıp bakışlarımı Jason'a sabitlediğimde "Şimdi Alison." diye fısıldadı. Kelimeler zihnimde şekillenirken adım atmaya çoktan başlamıştım. Bakışlarımı olabildiğince zemine odaklayarak Ateş Meydan'a yürümeye devam ettim. Meydan'daki heykel , taş dört sütun üstünde kristal bir kadeh ve kadehten yükselen alevlerden oluşuyordu. Jason görüş alanıma girdiğinde tam karşısına geçip sabit durdum. Ayaklarımın altındaki sembolü fark ettiğimde ise doğru yolda ilerlediğimizi anlamıştım. Bakışlarımı tekrar Jason'a odakladım. Başımla işaret verdiğimde aynı anda kollarımızı iki yana açıp Ruh'u emrimize çağırdık. Jason'ı ilk kez Ruh'u kullanırken görüyordum. Alev bir anda harlandı ve Jason ile benim çevremde bir çember oluştu. Kadeh ağır hareketlerle dönmeye başladığında hafifçe havaya yükseldi. Kadeh dönmeye devam ettikçe Jason ile bizi çevreleyen çember yükseliyordu. Herkesin kaskatı kesilip bize baktığını görebiliyordum. "Bu Jason Craft ! Size diyorum aptallar ! Durdurun şunları ! Yaratılmışı getirin bana !" kılıç sesleri ve Walter ile Elaina'nın askerlerini de duyabiliyordum. Kadeh dönmeyi bıraktığında Jason bana bakarak "Çok kısa bir zamanımız var kadeh kapanmadan sütunların arasına atlamalıyız." bakışlarımı sütunlara çevirdiğimde birbirlerine yaklaşıp birleştiklerini fark ettim. "Şimdi Alison !" sesi zihnimde yankıladığı anda heykele doğru adım atıp tırmanmaya başladım. Kollarımdan destek alarak sütunların üstüne çıktığımda Jason hemen yanımdaydı. Sütunların arasındaki devasa deliğe adım attığında ise bende peşinden atladım.
***
Gözlerimi açtığım gibi kapatmak zorunda kalmıştım. Tüm duvarları ve zemini beyaz bir odada yerde yatıyordum. Toparlanıp ayağa kalktım ve arkamı döndüm. Logan tam karşımdaydı. Art arda açılan kapıların önünde durmuş soluk bir tenle ve ifadesiz bir yüzle beni izliyordu. "Logan ? Hey iyi misin ?" hızla yanına gittiğimde görüntüsü bir anda kayboldu. Kapıların sonsuzluğuna bakakalmıştım. Adımlarım tüm duvarlardan yankılanırken ben yürümeye devam ediyordum. Köşeyi döndüğümde ise tekrar Logan ile karşılaştım. Bakışlarını bana odaklayarak sol taraftaki odaya girdi. Hızla ve nefes nefese peşinden gittim. Bir hastane sedyesi , bir kadın ve bir çocuk... Çocuğun kollarında ve bacaklarında morluklar vardı. Kollarındaki iğne izleri ve kesikler çok kötü durumdaydı. Berbat bir haldeydi. Minicik bedeninin bu kadar şeye maruz kalmış olması dayanılacak bir manzara değildi. Kadın bakışlarını bana çevirdiğinde her şey bir anda netleşti. "Elaina..." mavi gözleri ve soğuk ifadesiyle bana gülümsüyordu. "Erkek kardeşine yaptıklarımı izlemek ister misin ? 4 elementini nasıl kaybettiğini izlemek ister misin ?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ARİÇEM 2
Fantasy3 yıl. Jason gideli tam 3 yıl oldu. Ares ve Eldoris'in öldürülmesinin üzerinden 3yıl geçti. Artık Jason'ın ismini kullanmıyorum. Kimse kullanmıyor. Sesini , kokusunu hatırlayamıyorum. Sadece bazen laciverte dönen gözlerini hatırlıyorum. Ve benden...