Her yerden patlama sesleri geliyordu. Bağırışlar , haykırışlar... Jason bizi Kurul'un bahçesine indirdi. Hiçbir şey söylemeden hızla bileğimi kavradı ve koşmaya başladı. Peşinden sürüklenirken sormaya fırsatım olmasa da Simon'ın cesetini son gördüğüm mahzene doğru ilerlediğimizi fark ettim. Aristo ile son kez orada karşılaşmıştım. Jason bileğimi bırakıp avuçlarını kapıya çevirdi. Ellerini bir anda alevler kapladı. Avuçlarını birbirinden uzaklaştırılıp ateşi büyüttü ve hızla kapıya çevirdi. Kapı büyük bir gürültüyle geri savrulup parçalara ayrıldı. Hızla mahzene yöneldiğinde ben de peşinden koşmaya başladım. "Jason ! Hey hey Jason diğerleri ne olacak ?" dediğimde Jason bana dönmeden "Onlar nereye gideceklerini biliyorlar. Dikkati dağıttıkları sürece bizim daha fazla zamanımız olacak." dedi. Hızlı adımlarla merdivenleri indiğimizde Jason hala avuçlarından yayılan alevle etrafı aydınlatıyordu. Koşar adım kapılardan geçip sürekli yön değiştiriyorduk. Son olarak geniş bir birleşim noktasına açıldı koridor. "Sakın arkamdan ayrılma." dedi nefes nefese. Tavana bakarak etrafa göz gezdirdi. "Ne yapıyoruz ?" diye mırıldandığımda dürüst olmak gerekirse pek de cevap vereceğini düşünmemiştim. Jason sessiz olmamı işaret ederek sağ tarafa doğru ilerledi. Parmaklarını duvara yasladı. Elini bir şeye bulaştırıp kokladıktan sonra "Bu taraftan." dedi. Hızlı adımlarla koridoru takip ediyorduk. Aldığım nefes ciğerlerime yetmiyordu artık. Jason elini hiç duvardan ayırmadan koşmaya devam etti.
Son kez yön değiştirdikten sonra çıkmaza geldik. Önümüzde bomboş bir duvar vardı. "Hadi ama ! Şimdi ne yapacağız ?" dediğimde içinde bulunduğumuz durumun tam tersi bir tavırla gülümsedi. "Sadece bir aldatmaca." dedi. Elini duvara yaslayıp "πραγματικό κάτω αποκάλυψε." diye mırıldandı. "Açığa çıkar altındaki gerçekleri." demişti. Zemin bir anda sarsılmaya başladı. Duvarın alt kısmından tavana kadar çatlaklar oluşuyordu. Kapı adeta yarılarak ikiye ayrıldı. Jason bileğimden tutup yine beni sürüklemeye başladığında duvarlardaki karışık işlemeleri fark ettim. Koridorda ilerledikçe hava soğumaya başlamıştı.
"Geldik." dediğinde ise daire şeklinde kocaman bir mahzene girdik. Tüm duvarlar raflarla doluydu ve her rafta kristal semboller asılıydı. Binlerce ışık saçan kristal... "Bunlar..." dediğimde Jason başını sallayarak "Hepsi güç kaynaklarımızı temsil ediyor. Herbiri tek tek... Savaşçılar için." dedi. "Peki , Ariçem düştüğünde buraya neden..." diye sormama gerek kalmadan Jason "Anahtar dışında kimse bu odaya giremez. Kehanetteki Anahtar dışında kimse Güçler Çember'inin kapısını açamaz." diye fısıldadı. Bakışlarından bu konuyu sonra konuşmak istediği anlaşılıyordu. Bakışlarımı odanın ortasındaki dev kristale çevirdim. 7-9 metre boyundaydı ve mor ışıklar yayıyordu , sanki evrenin enerjisini taşıyormuş gibiydi. Kurul'a daha önceki gelişimde bir benzerini Kurul salonunda görmüştüm. Çevresinde çakıl taşı boyutunda kristaller dönüp ana kristalden yayılan ışığı kırıyordu. Kırılan ışıklar duvarda farklı yansımalar oluşturup mahzeni aydınlatıyordu. Başka zaman olsa buraya bayılabilirdim. Jason'a dönüp "Anaklusmos nerede peki ?" dedim. Jason elini ana kristale çevirdi. "İçine dikkatlice bak." dedi. Yaklaşıp kristali incelediğimde içinde ince uzun metalin yansımasını fark ettim. Etkileyici olduğu kadar ürkütücüydü de. "Nasıl onu oradan alacağız ?" diye sordum. Jason yanıma gelip elimi avuçlarına aldı. "Korkma tamam mı ?" dedi. Bakışlarımla onaylasam da tedirgin bir şekilde onu izliyordum. Baş parmağımı nazikçe tutup kristale çevirdi. Tekrar bana baktığında "Jason..." diye fısıldadım. Jason korkmamam gerektiğini tekrarlamak istermiş gibi gözlerini kapatıp açtı. Baş parmağımı kristale değdirdiğinde hiçbir şey olmadı. Jason şaşkın bir şekilde kristale bakmaya başladı. "Ama... Ama olması lazımdı. Kehanetteki... Sen açabilirdin. Başka bir Ruh'un çocuğu... Yok. Yani Logan'ın diğer elementleri yok. Kılıç sana gelmeliydi." diye fısıldadı. Afallamış gibiydi. Elimi bırakıp birkaç adım geri attı. "İşe yaramalıydı. Bu... Nasıl olur ? Kahretsin !" diye bağırdığında tüm sesi odada yankılandı. İrkilip gözlerimi zemine çevirdim. Yerdeki su birikintilerine bakışlarımı odakladım. Jason'ın yüzü suya yansıyordu. Suratındaki öfke ve yıkılmışlık... Dudaklarını aralayıp "Son şansımızdı..." diye fısıldadı. Ruh'un çocuğu Anaklusmos'u alacaktı. Logan yeteneklerini kaybetmişti ve tek şans bendim. Jason'ın yüzüne tekrar baktığımda her şey bir anda zihnimde belirdi. "Jason o sensin ! Ben değilim , Logan değil ! Ruh'un diğer çocuğu sensin ve Anaklusmos sana ait !" dedim. İçimdeki umut bir anda tekrar alevlenmişti. Jason bakışlarını bana çevirip dediklerimi kafasında oturtmaya çalışıyordu. "Ama sen..." diye mırıldandığında "Jason hadi bırak beni şimdi hadi !" diye bağırıp kolundan tuttum. İkimiz birlikte yine kristale bakıyorduk. Jason elini kaldırıp kristale yaklaştırdı. Bakışlarını bana çevirip "Ya işe yaramazsa ?" diye fısıldadı. Suratındaki ciddiyet ve umutsuzluk anlık da olsa içimi parçalamıştı. Tüm o özgüveninin altında minik ve masum bir erkek çocuğu vardı. Bu sefer o benim değil ben onun yanında olmalıydım. "Babam her zaman geri gidemezsen ileriye git. Mutlaka ileride geriye dönebileceğin bir kapı bulursun derdi." diye fısıldadım. Elimle elini tutup kristale yaklaştırdım. Baş parmağının ucu kristale değdiğinde gördüğüm son şey Jason'ın mavi gözleriydi. Okyanus mavisi gözleri...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ARİÇEM 2
Fantasy3 yıl. Jason gideli tam 3 yıl oldu. Ares ve Eldoris'in öldürülmesinin üzerinden 3yıl geçti. Artık Jason'ın ismini kullanmıyorum. Kimse kullanmıyor. Sesini , kokusunu hatırlayamıyorum. Sadece bazen laciverte dönen gözlerini hatırlıyorum. Ve benden...