Kasabanın sokaklarında yürürken gözlerimi etraftaki çiçeklerden alamıyordum. Girişe yaklaştığımızda çiçek kokuları rüzgarla beraber bizi karşılamıştı. Pan bahsedildiğinden de daha etkileyiciydi. Jason yürüdüğümüz süre boyunca bana Pan'ın birazcık çapkın olması nedeniyle başına çok dert aldığını , defalarca Ariçem'den atıldığını ve tekrar kabul edildiğini , en sonunda sıkılarak kendisinin Dünya'ya yerleştiğini anlattı. Dünya'da anlatılan Tanrı Pan değildi anladığım kadarıyla ama en az onun kadar eğlenceliydi. Sola dönüp patikadan aşağı doğru inmeye başladık. Bir metre yüksekliğindeki duvarlar beyaza boyanmış , hepsinin üstünden yerlere kadar renkli çiçekler sarkıyordu. Evler en fazla bir katlı, tahtadan yapılmaydı ve onlarında çoğu yeri çiçekler ve sarmaşıklarla kaplıydı. Bahçelerde veya sokaklarda gördüğümüz insanlar bir iki kez dönüp dönüp baksa da Jason hiçbirine aldırış etmeden yürümeye devam etti. Tam ona Pan'ın boynuzlarının olup olmadığını soracaktım ki sokağın sonundaki evden birisi çıkıp bize doğru koşmaya başladı. Kahkahalar atarak koşuyordu. Jason da gülümseyerek ona doğru adım atmaya başladı. Çocuk Jason boylarında kıvırcık sarı saçlı sevimli bir tipti. Hızla Jason'ın üzerine atlayıp "Neredesin sen ?" diye sarıldı. Ben olan biteni dışarıdan izlerken Jason da çocuğun sarılmasına karşılık verdi. Çocuk "Yaşlanmışsın." diyerek Jason'a takılmaya devam etti. Elini Jason'ın omzuna attıktan sonra bana döndü. İlk başta hiçbir tepki vermeyip beni incelemeye başladı. Hatta bir ara kaşlarını çattı. Jason'a baktığımda utandığımı hissederek bakışlarımı tekrar çocuğa çevirdim. Elimi uzatıp "Ben Alison , Alison Grace." dedim. Jason dudağını ısırıp gülmemeye çalışırken ben ne olduğunu anlamaya çalışıyordum. Çocuk ifadesini bozmadan "Demek Alison Grace ? Hımm... Sanki bu adı biliyorum." dediğinde Jason bariz gülüyordu. Sinirlenmeye başlasam da bozuntuya vermeyerek elimi indirdim. Tam o sırada çocuk kahkahayı basarak beni kucakladı. Daha ne olduğunu anlamadan beni hızla döndürmeye başladı. "Bayan Grace ! Alison Grace !" diye bağırarak kahkahalar atıyordu. O anki şokla çırpınsam da beni bırakmak gibi bir niyeti yoktu. Yavaşlayıp durduğumuzda yüzümü avcuna alarak yanaklarımı öpücüklere boğdu. "Ben Pan. Hatırlamadın mı Ally ?" dediğinde gözlerimi kırpmadan ona bakmaya devam ediyordum. Jason gülümseyerek "Pan hafızası... Biliyorsun." dediğinde Pan alnıma küçük bir öpücük kondurup "Önemi yok beni unutman imkansız." diyerek Jason'a göz kırptı. "Hadi bakalım gelin peşimden." dediğinde Jason hem dalga geçen bakışlarıyla sabrımı ölçüyor hem de gülmeye devam ediyordu. "Keser misin şunu !" diye bağırdığımda ellerini kaldırıp suçsuzmuş gibi Pan'ı takip etmemizi işaret etti. Üstümü başımı düzeltip önden gittim. Jason'ın arkamdan güldüğünü hissetsem de sinirle yürümeye devam ettim.
***
"Evet , hadi bakalım nerede kalmıştık ? Hı hafızan ?" dedi. Jason şehirdeki diğer arkadaşlarıyla konuşmaya gideceğini söyleyip beni Pan'ın yanında bırakmıştı. Garip biriydi ama ondan hoşlanmıştım. "Imm... Hafızam silinmiş , yani çocukluğumdan hatırladığım hiçbir şey yok. Gösterilenler hariç." dedim. Uzun kirpiklerini kırpıştırarak "Ama hatırladığın bazı şeyler var değil mi?" dediğinde tanıştığımızdan beri ilk kez ciddi olduğunu fark ettim. Birkaç saniye çaresizce yüzüne baksam da bir umut benden cevap bekliyordu. "Malesef bunu bende isterdim." diyerek bakışlarımı ondan çevirdim. Hatırlamıyordum. Onunla ilgili hiçbir şey hatırlamıyordum. "Üzgünüm Pan." dediğimde elini omzuma atarak "Sorun değil Ally. Yeniden tanışırız." diye sırıttı.
***
"Jason neden bana hiçbir şey anlatmadın?" diye sordum. Pan'ın kasabası gece güzelliğini son noktaya ulaştırıp nefes kesici bir hal alıyordu. Rüzgar ılık ve yumuşacık esiyordu. Kokuları özel paketlenmiş gibi taşıyıp insanı rahatlatıyordu. Çimenlerin üzerine uzanmış gökyüzünü izlerken ilk kez olan bitenin hem bu kadar içinde hem de bu kadar özgür olduğumu hissettim. "Sadece belki , yani bir ihtimal hatırlarsın onu diye düşündüm." dedi. Yavaşça doğrulup dirseklerini dizlerine dayadı. Acaba onu ilk gördüğümde hatırlamamam ona ne hissettirmişti ? Bunu merak etsem de sormamayı tercih ettim. Jason duygularını dile vurmaktan hoşlanmazdı. "Pan bizimle birlikte o evde miydi ?" dediğimde Jason yavaşça bana döndü. Dirseklerimden destek alıp bende oturdum. "Jason ben..." diye söze başladığımda Jason'ın zihnime girdiğini hissettim. Hatıralarımdan bir kırıntı arıyordu. Herhangi bir şey , Pan ile ilgili herhangi bir şey , bir umut. Jason tam olarak odaklandığında kulaklarımın çınladığını hissettim. Boynumu hafifçe çevirip Jason'ın devam etmesine izin versem de birkaç saniye içinde burnum kanamaya başladı
Jason anında durup koşarak Pan'ın evine girdi. Geri döndüğünde elinde beyaz bir bez ve kahverengi ahşap bir şişe vardı. Beze şişeden saydam bir sıvı damlatıp burnuma tuttu. Pan da yanımıza gelmişti. Sıvının kokusuyla gözlerim kapanmaya başlasa da elimi Jason'ın koluna koyup ayağa kalkmaya çalıştım. Beni kucakladığında bir an gözlerim Pan'a odaklandı. Gözlerinde endişe vardı. Benim için endişe. "Ally , Ally bana bak." dediğinde yarı baygın son verdiğim cevap: "Bu kokuyu hatırlıyorum , ben..." oldu.
***
"Onu bulana kadar burada kalması daha iyi." dedi Dios. İç odadan konuştuklarını duyabiliyordum. "Tamam ama kız olanların hepsini hatırlayacak. Her birini." dediğinde Jackson'ın sesini yıllar sonra ilk kez duyduğumu fark ettim. "Daha çok küçük. Bunu kaldıramaz." diye fısıldadı. Jackson'ın odada turladığını tahmin edebiliyordum. Bir şey düşündüğünde her zaman büyük adımlarla ileri geri yürürdü. "Çocukların isimleri değişmeli. Kimlikleri her şeyi. Apollon benimle kalacak. Doroteo , Kurul'da tedavi görüyor. Sonrasında eğitimi ile ilgilenilmesini sağlayıp yakından takip edeceğim. Ama Dorena ? Burada seninle ne kadar kalabilir. Yer değiştirmen gerekecek Dios. Kız uzaklaşmalı. Bu güç Ariçem'de kalamaz. Şuan olmaz." dedi Jack. Söylediklerini anlamaya çalışsam da kafamda oturtamıyordum. Kişilerin hiçbirini tanımıyordum. O sırada odada olduğunu şimdiye kadar anlamadığım biri konuştu. "Kız benimle kalabilir. Zarafetle büyülenmiş. Gördüğüm en büyük enerjiye sahip. Onu gözden uzak tutarım." dedi. Pan'ın , Dios ve Jack'i o zamanlardan tanıyor olması yeterince tuhaf olsa da ben orada bulunmasını daha garip karşılamıştım. "Kasabada mı ? Kimliklerinin hafızalarından silinmesi lazım. Ariçem'in bu 3 çocuğu unutması lazım." dedi Dios. Pan'ın kıkırdayarak "Orasını bana bırak ortalığı karıştırıp yok olmak en iyi yaptığım şey. Bundan birkaç yıl sonra herkes onu merak edecek. Herkes o kızdan ve o isimden bahsedecek. Alison Grace." dedi. Birkaç saniye sonra yavaşça kapı açıldığında Dios ve Jack odanın karşı tarafında dikkatle beni inceliyordu. Pan ayağa kalkıp gülümseyerek yanıma geldi. Diz çöküp ellerimi avuçlarına aldığında "Merhaba Dorena , yeni hayatına hoş geldin canım." dedi.
***
"Adım Dorena mı ?" dediğimde koltukta bacaklarımı kendime çekerek ikisine bakmaya başladım. Jason tepkisiz bir şekilde yüzüme baksa da Pan atlayarak "Hatırlıyor musun ?" dedi. Bakışlarımı ondan çevirip Jason'a odakladığımda "Sen Apollon musun ?" diye sordum. İlk başta ne diyeceğini bilmiyormuş gibi dudaklarını aralayıp kapatsa da başıyla onayladı. "Dünyada anlatıldığı gibi değil Alison." diye fısıldadı. İsmim bile bana ait değildi. Sinirle ayağa kalktığımda Pan da benimle birlikte fırladı. "Senin iyi olman için elimizden gelen her şeyi yaptık Ally." dediğinde çoktan kendimi dışarı atmıştım.
SlaKrlang ❤
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ARİÇEM 2
Fantasy3 yıl. Jason gideli tam 3 yıl oldu. Ares ve Eldoris'in öldürülmesinin üzerinden 3yıl geçti. Artık Jason'ın ismini kullanmıyorum. Kimse kullanmıyor. Sesini , kokusunu hatırlayamıyorum. Sadece bazen laciverte dönen gözlerini hatırlıyorum. Ve benden...