En Ölüm En Yaşam

5.7K 513 94
                                    

"... Arka bahçemde dur... Duran şey... siz ne... o şeyin 13 başı var... şey değil mi..." diye kekelerken Jason daha fazla dayanamayarak Pan'ın sözünü kesti. "Ta kendisi. Başka getirebileceğimiz bir yer aklıma gelmedi ve sen canavarlarla iyi anlaşırsın Pan." diyerek güldü. Jason'ın bilincinin açılmasını bekledikten sonra Ladon'un sırtında Pan'ın bölgesine kadar uçmuştuk. Alcander'den sonra tanıdığım en inanılmaz yaratıktı. Sanki kendi kanatlarınız varmış gibi... Özgürlüğün tamamıydı.

Jason şimdi daha iyi gözüküyordu. Pan'ın sırtına yaptığı büyülerle bilinci tamamen açılmıştı. Pan birkaç dakika önce bahçeye çıkıp Ladon'u görmesiyle neden buraya kaçtığımızı anlamıştı. Yine kapıları kullanmak durumunda kalmıştık ve mutlaka Ladon'un yokluğu hem Hesperidleri kızdıracaktı hem de Arisler tarafından dikkat çekecekti. "Ciddi olamazsın Jason ? Arka bahçemde bir kuzu yok arka bahçemde yatan yaratık Ladon'un ta kendisi." dediğinde hala olayın şokunu üstünden atamamıştı. Jason sadece ona gülmekle yetinmişti. "Hey hey , sakin ol Alison'ın emrinden çıkacağını sanmıyorum Pan." dediğinde Pan bakışlarını bana çevirdi. "Pan başka şansımız yoktu. Ona senden daha iyi kimse bakamaz. Lütfen." diyerek gülümsedim. Jason hala gülmeye devam ediyordu. Pan karşımızda durmuş ikimize de şaşkın şaşkın bakarken gerçekten de komik gözüküyordu. Birkaç dakika aynı şekilde bizi izlemeye devam ettikten sonra ciddi olduğumuzu anlayıp ellerini belinde birleştirdi. "Ee... Peki tamam ama ne yiyor Ladon ? Yani emin misin sen onu tutabileceğimizden ?" dediğinde Jason kahkahalarını daha da arttırdı. Dayanamayıp bende kıkırdamaya başladım. Pan gerçekten korkmuş gözüküyordu. Aslında normaldi ama nedense bir Tanrı'yı bu şekilde görmek bana komik gelmişti. Uzun zamandır beraber bu kadar güldüğümüzü hatırlamıyordum. Ladon'dan canlı kurtulmak yeterli bir mucizeydi gerçi. Bundan sonra için ise planlarımız aşağı yukarı belli sayılırdı ama Pan'ın bunlardan haberi olduğunu sanmıyordum.

***

Nefes nefese kalsam da durmak dinlenmek gibi bir şansımız yoktu. Son seferi kaçıramazdık. Bir şekilde geri dönmeliydik ve bu son şansımızdı. Arkamızdan gelen gürültüler , yanımdan bir toz bulutu şeklinde geçen ölüler , Jason'ın kana bulanmış yüzü... Odaklanmadan sadece koşmaya devam ettim. Styx'i bu kadar görmek isteyeceğim asla aklıma gelmezdi. Girişimizin aksine Tartarus zangır zangır titriyordu. Üstünde koştuğumuz ince taştan yolun iki kenarı uçurumdu. Uçurumların dibinden köpüren lavlar boyumuzu aşıp Tartarus'un devasa tavanına ulaşıyordu. Hades'in öfkesi etrafı kasıp kavuruyordu. Koşmaya devam etsem de umutsuzluk tüm bedenimi kaplamıştı. Jason'ın yüzünden de tüm endişesi belli oluyordu. Styx'e ulaştığımızdaysa neden daha önce Tartarus'tan canlı çıkan olmadığını anlamıştım. Styx yok olmuş ve çıkış kapanmıştı. Çıkışın tam önündeki Ariçem canavarını ise adım gibi biliyordum. Cerberus , üç başıyla ve keskin dişleriyle Hades'in tam yanında duruyordu. Hades iki elini birleştirip bakışlarını Jason'dan bana çevirdiğinde "Dard ile durumunu sirenlerin dedikoduları sayesinde duymuştum. İki Yarı Tanrı bir Yaratılmış'a aşık. Kehanetlerin kızına. Bahsedildiğinden daha güzelsin Yaratılmış. Jason ile küçük bir anlaşma yapabilirim. Sen benim Persephone'mi aldın ben ise senin canını bağışlayacağım. Ama bir şartla sen çıkabilirsin Ruh'un oğlu , buradan sadece canlı olarak sen çıkabilirsin. Ve Persephone..." dediğinde beni işaret etti. "Yaratılmış benim yeni Persephone'm olacak." diye haykırdı.

***

13 saat önce

"Emin misin Jason ?" dediğimde elinde Anaklusmos ile Tartarus'un girişinde duruyordu. Sırtı bana dönüktü ve kapının üzerine kazınmış büyüleri inceliyordu. Bana döndüğünde "Ποιος ήξερε ότι ο θάνατος από τη ζωή και το θάνατο της ζωής ... Κάποτε άκουσα, ήμασταν η ζωντανούς νεκρούς, και το σώμα μας είναι το φέρετρο." diye fısıldadı. "Kim bilirdi yaşamın en ölüm olduğunu, ölümünde en yaşam... duymuştum bir kez, yaşayan ölülerdik biz, ve bedenimiz en tabutumuz." demişti. Ürkütücü sayılabilecek kadar doğruydu. Her yaşam en ölüm ve her ölüm en yaşam... Yutkunarak yanına gittim. "Emin değilim Ally. Ama elimden başka hiçbir şey gelmiyor. Savaş başladıktan sonra senin açık hedef olman hepimizin sonu demek. Logan , ben veya babam... Hepimiz Ruh'tan bir parça olabiliriz ama o parçanın en büyük kısmını sen oluşturuyorsun. Sen Ariçem'in tek şansısın ve benim için de şuan tek şans bu. Seni koruyabilmem için tek şansım bu." dedi. İlk tanıştığımızda aslında ilk kez tanışmamıştık. O beni hatırlıyordu hatta hiç unutmamıştı. Ömrüm boyunca hep yanımda her anımda her üzüntümde , sevincimde uzakta da olsa hep beni korumuştu ve belki de beni terk ettiğinde bile gerçekten dediği gibi bunu sadece beni korumak için yapmıştı. Olanları unutmak zor gelse de şuan beni korumak için içinde bulunduğu bu çaresizlikte bu derece çırpınması... Sadece buradan çıktığımda tek bir şey istiyordum. Tek bir şey. Bir kez olsun bizim için bir şey... Tüm zihnimi Jason'a açtığımda fark edip izlediğini ifadesinden anlayabiliyordum. Gözlerini kapıya odakladı. Ben hayalimi ona izletirken ilk başta şaşırsa da sonra dudaklarını hafif bir gülümseme kapladı. Bakışlarını bana çevirip elimi tuttuğunda "Sadece bu mu... Böyle bir güce sahip olan kızın tek hayali, bu mu ? Bu çok az Ally." dediğinde omuzlarımı silktim : "Ne kadar büyük bir şey istediğin değil ki , ne kadar çok istediğin önemlidir her zaman." dedim. Bakışlarımı tekrar girişe çevirdiğimde hazırdım. Ölümle yüzleşmeye hazırdım.

ARİÇEM 2Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin