Oyun Arkadaşı

6.7K 561 42
                                    

Jason , Diana ile vedalaşırken bile oldukça gergin gözüküyordu. Az buçuk ifadesinden anladığım kadarıyla olanları Diana'ya hızlıca anlatmıştı. Diana bir Jason'a bir bana bakıp dikkatle dinlemeye devam ediyordu. Arabaya oturmuş çaresiz bir şekilde Jason'ı bekliyordum. Yola çıktığımızdan beri Jason ile ayrı geçirdiğimiz zaman toplam yarım saati geçmezdi. Ne zaman almıştı kolyeyi , bana ne zaman o kadar yaklaşmıştı...
"Sirenlerin Capreae'de yaşadığından söz edilirdi. Capreae , Ariçem'in okyanusa kıyısı olan tek bölgesiydi. Arislerin okyanus üstünde yolculuk yaptıklarında Sirenlerin söylediği şarkıları duyduklarından hatta bazılarının etkilenip onlara yem olduğundan bahsedilirdi. Achelous'un kızları olarak da çağırılırlardı. Dünya'da anlatılan deniz kızı masallarının aksine Sirenlerin çift kuyruğu vardır. Senin gördüğün aralarında en kıdemli olan üç kız kardeşten birisi. İsmi Ceysi. Sesinin büyüleyici olduğu aynı zamanda dişlerinden akan zehrinde bir Aris'i saniyesinde Tartarus'a göndereceği anlatılır. Sirenlere bire bir denk gelip kurtulan sadece üç kişi tanıyorum. Jason , Argo ve artık teknik olarak sen. Sirenler ile bir kez karşılaşanlar genellikle ölümün kollarına buz gibi sarılırlar. " diye sözlerini bitirdi Pan. Jason olanlardan sonra Diana'nın yanından ayrılıp yolculuğa bir süre ara vermemiz gerektiğini söylemişti. Pan'ın yanına gelmek beni ne kadar rahatlatsa da anlattıkları fazlasıyla korkutucuydu. Jason Pan'ın anlattıklarını gözünü kırpmadan dinlemişti. Son derece ifadesiz suratından bir şey anlamak için bilge olmam gerekirdi. "Ayrıntı lazım Pan. Bunlar genel bilgi bana ayrıntı lazım. Dard madem o kolyeyi aldı neden geri getirdi üstelik bir Siren kızıyla. Diana'nın alanına o kadar kolay girmesi imkansız , Dard'ın yardımı olmadan girmesi imkansız. Kendi işine yarayacak bir kozu en güçlü savaşçılarından birini ulak olarak kullanarak neden geri versin. Ceysi'nin şuana kadar karşılaşıp öldürmediği hiçbir Aris yok." dedi. Fazlasıyla sinirliydi. Pan sakin bir şekilde ona hak verircesine başını salladı. Birkaç saniye sonra "Atladığın bir şey var ki sanırım bu Dard , Alison'ı öldürmek peşinde değil hatta aksine onu gayet canlı istiyor. Elaina'nın emrinde olabilir ama aşkın kural tanıyacağını sanmıyorum Jason." dedi. Yüzündeki tebessüm yeterince imalıydı ki Jason'ın sinirli kalkıp eve geçmesine yetti. "Üstüne gitme." diye fısıldadım ve biraz önce Jason'ın kalktığı banka adeta yığıldım. Art arda o kadar fazla şey yaşıyorduk ki ben tam merkezinde olmama rağmen olayları kesinlikle takip edemiyordum. "Herkes hata yapar Alison. Ama bazılarımız diğerlerine oranla daha kusursuzuzdur. Jason bu yaşına kadar neredeyse her şeyi hatasız yaptı. Onun ortalıkta koşturup daha bir kılıcı yerinden kaldıramazken ne kadar mükemmel olduğunu görebiliyordum. Her zaman kendi doğrularıyla hareket etti , içindeki güç onu her zaman daha yukarı taşıdı ve önünde hiçbir engel yoktu. Ta ki seni tekrar bulana kadar. Seni korumak için kendisinden vazgeçti , aranızdaki bağdan hatta senden vazgeçti. Jason ilk kez bir kararından geri döndü. Kehaneti duyduktan sonra senin için en iyisinin bu olacağını düşündü ve seni bıraktı. Seni bıraktığında bunun sadece maddi kalacağını fark edemedi. Manevi yanı senin ondan koptuğunu gösterdiğinde Jason yapamadı. Ariçem tarihini hiçe saymak adına sana geri döndü. Bunun bir hata hatta bencillik olduğunu düşünse de yaptı. Birileri hislerini yüzüne vurmalı ki Jason bunların üstünü örtmesin. İleride tercih yapmak zorunda kalırsan..." dedi. Elini uzatıp avcunu kalbimin üstüne getirdi. "... sadece ve sadece burayı dinle. Üzülmezsin bundan sakın şüphen olmasın." diye fısıldadı. Sonra gülerek ayağa kalktı "Gidip somurtkanı bulsam iyi olur." dedi. Gülümseyerek başımı salladım. Haklıydı ama Jason'ın beni bıraktığı gerçeğini değiştirmiyordu. Birisine sonsuz güvenip emin olduktan sonra içinizden "O hep var ne koşulda olursa olsun" diye geçirdiğinizde o kişiye kendinizi , tüm duygularınızı güvendiğinizde artık ona ait sayılırsınız. İki bedende bir ruh hesabı. Ve o bir gün sizi bırakıp gittiğinde arkasından bakarsınız. Giden diğer yarınıza bakarsınız. Hissettiğiniz tek şey ise eksiklik olur. Eksik kalırsınız ve asla bütüne ulaşamazsınız. İlk önce sesini , ardından kokusunu ve en son yüzünü unutursunuz. Bunların hepsini sırayla unuttuğunuzda ise geriye anılar kalır. Siz eğer o anılara bakıyorsanız artık "biz" kelimesi yani "siz ve o" için çok geçtir. Çünkü eksiksinizdir. Jason bana bunu 3 yıl yaşattı. Her şeyi unutup eskisi gibi olmak için belki şuan sahip olduğum her şeyi verebilirdim. Ama bu imkansız. Hiçkimsenin yapamayacağı şeyleri yapabilir belki de tüm Dünya'ya ve Ariçem'e bir gün hükmedebilirim. Ama zamanı asla kontrol edemem ve o acımasızca akmaya devam edecek ben ne yaşarsam yaşayayım ilerleyen saatler , günler ve haftalar el sallayarak benden uzaklaşmaya devam edecek. Jason geri dönüşü olmayan bir şey yaptı ve ben tekrar birbirimizi tamamlayabileceğimizi düşünmüyorum. Ne onun buna gücü var ne de benim inancım.
***
Rüzgarın suratımı okşamasıyla irkilip ayağa kalktım. Pan'ın tamamen ahşaptan olan evine girip mutfağa yöneldim. Jason elinde Pan'ın hazırladığından emin olduğum rengarenk bir içecekle köşedeki koltukta oturuyordu. Tezgaha uzanıp herhangi bir bardağı aldım. Geri döndüğümde çoktan ayağa kalkmıştı. "Denemek ister misin ?" diye sorduğunda gülümseyip reddetmeye çalıştım. Boş olan bardağı elimde hızla çekip aldı ve muhtemelen asla sevmeyeceğım rengarenk içeceği elime tutuşturdu. "Bayılacaksın." diyerek geri döndüğünde Pan içeri girmişti. Kaşları çatık bir vaziyette "Sanırım atladığım bir detay var. Sirenler ile alakalı... Şey yanlış bilmiyorsam... Onlar Persephone'nin oyun arkadaşlarıydı. Evet evet Persephone'nin." dediğinde istemsiz bir şekilde bardağı elimden düşürdüm. Birkaç adım gerileyip ellerimle ağzımı kapattığımda Jason'ın bakışlarında da aynı şey vardı. Aynısı...

ARİÇEM 2Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin