"Bazen aradığınız şeyler tam burnunuzun ucundadır."
Jason hızla ilerlerken bende aynı tempoda tam arkasındaydım. Persephone hızlıca olan biteni anlatmıştı. Hades'e elmayı verdiğinde ilk tepkisi tam da bizim tahmin ettiğimiz gibi olmuştu. Persephone'den elmayı ısırmasını istemişti. Bu kısma kadar planımızda ters giden hiçbir şey olmamasına karşılık tam o sırada Dard devreye girip her şeyi alt üst etmeyi başarmıştı. Elmayı aldıktan sonra geçitleri fazla kullanmamızın ve Ladon gibi bir canavarın yokluğunun dikkat çekeceğini biliyorduk. Ama bu kadar hızlı yerimizi bulacaklarını tahmin etmemiştim. Persephone çıkışın yerini öğrenememişti ve üstüne üstlük elmayı da Dard'a hediye etmiştik. Hızla merdivenleri ikişer ikişer atlarken nefesimi kontrol etmeye çalışıyordum. Persephone yanımda eteklerini tutarak bize ayak uydurmaya çalışsa da eğitimden uzak kaldığı fazlasıyla belliydi. En son köşeyi dönerken yavaşladı. "İki dakika nefes almama izin verin lütfen." dediğinde yüzü kıpkırmızıydı. "Jason çıkış hakkında en ufak bir fikrimiz yok. Nereye gidiyoruz bu şekilde ?" dediğimde Jason eğilip koridora göz gezdirdi. "Çıkış hakkında bir fikrimiz var aslında. Nasıl girdiysek öyle çıkacağız görünüşe göre." dedi.
***
Sonuncusunu da üstümden çekip aldığında Jason'ın şakağından akan kanı gördüm. Ellerimi havaya kaldırıp birleştirdiğimde Jason kenara çekildi. Melenia tam karşımdaydı. Yaklaşık on tane Aris'i canlı canlı yaktıktan sonra Jason Melenia'yı bana bırakmıştı. Noah'un ölümünü izlediği an tekrar zihnimden geçiyordu. Melenia ellerini havaya kaldırıp ağlamaya başladığında daha da midemi bulandırmıştı. Benden bir parçayı almıştı. "Jason Craft. Efendi'nin oğlu..." diye yalvarmaya başladığında Jason sinirle bağırdı "Kes sesini !". Nefretin tüm vücudumu kapladığını hissedebiliyordum. Melenia yavaşça bana dönerek "Yaratılmış bağışla canımı..." dediğinde nefesimi toplayıp ellerimi yavaşça paralel duruma getirdim. Melenia gözlerini korkuyla açtığında kendimden emin bir şekilde büyüye başlıyordum. Sağ elim yukarıda sol elim tam hizasında aşağından başlayacak şekilde daireyi başlattım. Yavaşça çevirerek büyüyü serbest bıraktım. "Τα πάντα εξισώνει το θάνατο!" diye fısıldadığımda havada çizdiğim çember ışıklar saçmaya başladı. Melenia'nın çığlıkları koridorda yankılanırken bir anda bedeni bembeyaz kesildi. Sanki damarları dışarı fırlayacakmış gibi ortaya çıktığında Melenia kaskatı kesildi. Ellerimi indirip bakışlarımı Jason'a çevirdiğimde ise şaşkınlıkla beni seyrediyordu. "Sen sen şey dedin... Ally bunu nasıl yaptın ? Ölüm her şeyi eşitler... Bu ne demek ?" dediğinde ne dediğim hakkında en ufak bir fikrim bile yoktu. "Sen sadece dört elementi yöneten bir Ruh değilsin. Sen Ölüm'ün Habercisi'sin. Sen ölümün ta kendisisin Alison." dediğinde Persephone yeterince korkmuş gözüküyordu.
***
Nefes nefese kalsam da durmak dinlenmek gibi bir şansımız yoktu. Son seferi kaçıramazdık. Bir şekilde geri dönmeliydik ve bu son şansımızdı. Arkamızdan gelen gürültüler , yanımdan bir toz bulutu şeklinde geçen ölüler , Jason'ın kana bulanmış yüzü... Odaklanmadan sadece koşmaya devam ettim. Styx'i bu kadar görmek isteyeceğim asla aklıma gelmezdi. Girişimizin aksine Tartarus zangır zangır titriyordu. Üstünde koştuğumuz ince taştan yolun iki kenarı uçurumdu. Uçurumların dibinden köpüren lavlar boyumuzu aşıp Tartarus'un devasa tavanına ulaşıyordu. Hades'in öfkesi etrafı kasıp kavuruyordu. Koşmaya devam etsem de umutsuzluk tüm bedenimi kaplamıştı. Jason'ın yüzünden de tüm endişesi belli oluyordu. Styx'e ulaştığımızdaysa neden daha önce Tartarus'tan canlı çıkan olmadığını anlamıştım. Styx yok olmuş ve çıkış kapanmıştı. Çıkışın tam önündeki Ariçem canavarını ise adım gibi biliyordum. Cerberus , üç başıyla ve keskin dişleriyle Hades'in tam yanında duruyordu. Hades iki elini birleştirip bakışlarını Jason'dan bana çevirdiğinde "Dard ile durumunu sirenlerin dedikoduları sayesinde duymuştum. İki Yarı Tanrı bir Yaratılmış'a aşık. Kehanetlerin kızına. Bahsedildiğinden daha güzelsin Yaratılmış. Jason ile küçük bir anlaşma yapabilirim. Sen benim Persephone'mi aldın ben ise senin canını bağışlayacağım. Ama bir şartla sen çıkabilirsin Ruh'un oğlu , buradan sadece canlı olarak sen çıkabilirsin. Ve Persephone..." dediğinde beni işaret etti. "Yaratılmış benim yeni Persephone'm olacak." diye haykırdı. Persephone tam arkamda yavaşça bileğimi tuttu. Omzumun üstünden ona baktığımda "Su Alison. Cerberus ateşten yaratıldı. Suyu kullan." dediğinde zihnimden Jason'a aynı şeyleri tekrar ettim. Jason yavaşça öne doğru adım attı ve "Dard zamanı geldiğinde Alison buna kendisi karar verecek." dedi. Hades bedeninde gördüğümüz Dard'ın ifadesi bir anda değişti. Sinirle Cerberus'un tasmasına bağlı demir halatı serbest bıraktı. "O zaman bizimle kalıyorsunuz." dediğinde Jason "Şimdi Alison!" diye bağırdı. Sesi zihnimde çınlıyordu. Ellerimi avuçlarımı açarak birleştirdiğimde saf berrak su damlası ortaya çıktı. Avuçlarımı uzaklaştırdığımda genişledi. Cerberus bize doğru koşarken Jason'ın Anaklusmos'u eline aldığını gördüm. Dard onun üstüne atladığında Anaklusmos'un etrafında ateşten bir spiral oluşmuştu. Suyu şekillendirip hortuma çevirdiğimde Cerberus'a yönlendirdim. "Persephone çıkışı aç!" diye bağırdığımda hortum Cerberus'a çarptı.
***
Nefesimiz kesilene kadar koştuk. Kapıları kullanabilirdik ama şuan bu çok dikkat çekerdi. Dard mutlaka peşimize muhafızlarından takardı. Toprak yolda ilerlerken bir anayolun kenarına denk geldik. Jason adımlarını yavaşlatarak "Dinlenin biraz. Yol boyunca yürümeye devam edelim. İnsanlar tarafından dikkat çekmemiz iyi olmaz. Büyü etkisinde değiliz kendimizi gizleyebileceğimizi sanmıyorum. Dikkat çekmemeye çalışın. Şehir merkezine kendimizi atarsak Pan'a bir şekilde ulaşabilirim." dedi. Bunu derken şakağındaki kanın tüm tişörtünü ıslattığını ve Persephone'nin kraliyet ailesinden fırlamış gibi giyindiğini galiba hesaba katmamıştı. "Jason sen ?" diye sorduğumda Jason da aynı anda benim dikkat ettiğim şeyleri incelemişti. "Tamam unutun gitsin. Şimdi bana tutunabilir misiniz ? Alison aynı anda havayı kontrol edip bizi biraz da olsa görünmez kılmanı istiyorum." dediğinde Persephone ikimize de şaşkın şaşkın bakıyordu. O kadar yorgundum ki açıklamaya halim yoktu."Jason uçabiliyor. Biz çember üyeleriyiz. Hakkımızda hiçbir şey bilmiyor musun ? Hades'in eşi sayılırsın bunlar tuhafına gitmemeli bence." dediğimde Jason tavrıma gülmüştü. Tak tak kısaca her şeyi anlatmıştım. Ariçem de tuhaf diye nitelenebilecek pek bir şey yoktu. En azından şuan için.
***
Sessizce Pan'ın bahçesinde otururken Pan'ın rengarenk içeceğinin bu derece güzel olacağını hiç tahmin etmezdim. Hafif esen rüzgar yüzümü okşarken birkaç saat önce Tartarus'tan kaçtığıma kendim bile inanmıyordum. Jason teras kapısını açarak bahçeye çıktığında elinde toz pembe bir battaniye vardı. İstemsiz bir şekilde kıkırdadım ve o da gülümsedi. "Hey ne var ?" diyerek yanıma geldi. "O renk ve sen bilemedim." dediğimde Jason battaniyeyi yavaşça üstüme bırakıp yanıma oturdu. "Konuşabildin mi ?" dediğimde Persephone'yi kast ettiğimi anlamıştı. Başını iki yana sallayarak "Pan biraz dinlenmesi gerektiğini söyledi. Sabahı beklememiz gerekecek." dedi. Derin bir nefes alarak "Bekleriz." dedim. Kolunu yavaşça omzuma attığında gülümseyip ona yaklaştım. Şuan başka bir şey düşünmek istemiyordum. Dikkatimi çeken üç şey vardı. Dikkatimi çekmesini istediğim üç şey : Pan'ın bahçesi , hafif esen rüzgar ve Jason'ın kokusu.
***
Pan "Emin misin ?" dediğinde Persephone söylediklerini bir kez daha tekrarladı. "Alison'ın zihnini Dard kontrol ediyor. Ama bunu direkt Alison'a ulaşarak değil Jason üzerinden yapıyor. Jason senin zayıf noktan Alison ve Dard bunun çok iyi farkında. Sen Alison ile Dard arasındaki bağsın. Korunması gereken zihin seninki. Alison anlattığın o halüsinasyonlar hepsi senin hayalin. Kolyeyi kendi ellerinle çıkarıp sirenlere verdin. Ama bilincin hiçbirinde yerinde değildi. Senin zihnini Jason aracılığıyla kontrol ediyorlar. Jason'ın zihnine tek giriş ise ateş dışında herhangi bir elementi kullandığında oluyor. Walter'ın kanıyla bu özellikleri kazandığı için kan bağıyla Ruh'a sahip olduğu için Walter'ın onun zihnine girmesi kolaylaşıyor. Sirenler bana sizin... Sizin göl evinde birbirinizi öpmenizi anlattı. Jason'ın oluşturduğu su damlası... Jason'ın hatası su elementini kullanması oldu ve Walter bunu sirenlerden duydu. Şimdi ise bunu kullanıyor." dediğinde Jason sinirle ayağa kalktı. Persephone'nin bahsettiği anı ikimizde net hatırlıyorduk :"Ayağa kalkarak 'Yüzmek ister misin ?' dedim. Jason gülümseyerek 'Olabilir.' dedi. Koşarak yukarı çıktım. Hava soğuk olsa da umursamayarak eski yatak odamda kalan şortlarımdan birini altıma geçirdim. Yüzmek için uygun sayılırdı. Hızla aşağı indiğimde Jason çoktan dışarı çıkmış üzerini çıkarıyordu. Yanına gittiğimde 'Hasta olursan bir daha asla izin vermem. Bunu bil.' dedi. Sonra bugün olanlar aklına gelince sanki duraksadı ama bir şey demedi. Onu rahatlatmak için 'Tamam.' diyerek gülümsedim. 'Bak üçe kadar sayıyorum. Birlikte atlıyoruz tamam mı ?' dediğimde Jason hazırdı. 'Bir... İki... Üç !' diye bağırdım. İkimiz bir buz gibi suya atladık. Aslında kendime gelmiştim. Su ne kadar soğukta olsa bilincimi açmıştı. Dibe kadar gidip tekrar çıktığımda Jason birkaç kulaç ilerimdeydi. 'Alison senden bir şey istesem ?' dedi. Merakla ıslak saçlarımı geri atarak 'Söyle Jason.' dedim. 'Büyük bir su damlası oluşturur musun ?' dedi. Başımla onaylayarak ellerimi iki yana açtım. Su elementi en kolay hükmettiğim elementlerden biriydi. Anında en ve boy olarak bizim iki katımız büyüklüğünde bir damlacık oluşturdum. Jason bunu kendisi de yapabilirdi ama Walter'ın onun yerini öğrenmesine sebep olabilirdi güçlerini kullanması. Benim ardımdan Jason ellerini havaya kaldırarak alevler oluşturup damlaya yöneltti. Su ısındıkça buhar halini aldı ve havadan oluşan kocaman bir topa döndü su damlası. Jason hava elementinde pek başarılı olmadığımı bildiği için suyu kendi yöntemiyle havaya çevirmişti. Ardından benim yanıma yüzerek beni kabarcığın içine kaldırdı. Uçabilmesi bizim için büyük şanstı. 'Ne yapıyorsun Jason ?' dediğimde gülümsedi sadece. Sıkıca belime sarılmıştı. Kabarcığın içinde asılı duruyorduk. 'Hazır mısın ?' dediğinde evet anlamında başımı aşağı yukarı salladım. Bir anda kabarcıkla beraber gölün dibine inmeye başladık. Kabarcık sayesinde rahat nefes alabiliyorduk. Gerçi su elementini kontrol edebildiğimiz için su altında nefes alabilirdik ama Dünya'da güçlerimiz çoğu etkisini kaybediyordu. Dibe iki üç metre kala kabarcık durdu. Jason'a baktığım anda yüzümü avuçlarının arasına alarak beni öpmeye başladı. Sanki hiçbir zaman bırakmayacakmış gibi... "
"Ama su damlasını ben oluşturdum Jason değil." dediğimde Jason araya girerek "Sen oluşturdun ben ateşle havaya çevirdim ve sonra... Sonra sabit tutan bendim. Dengede tutan bendim. Kahretsin ki kontrol eden bendim !" diye bağırdığında yemek masasının üstünde ne varsa yerle bir etti. Persephone yavaşça "Walter ve Dard o anı kullandı. Jason , zihnini kapatmanın bir yolunu bulmalısın. Alison'ı Dard'a bağlayan sensin. Dard onu sana karşı kullanacak." dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ARİÇEM 2
Fantasia3 yıl. Jason gideli tam 3 yıl oldu. Ares ve Eldoris'in öldürülmesinin üzerinden 3yıl geçti. Artık Jason'ın ismini kullanmıyorum. Kimse kullanmıyor. Sesini , kokusunu hatırlayamıyorum. Sadece bazen laciverte dönen gözlerini hatırlıyorum. Ve benden...