Her insan seçimlerinde özgürdür fakat her seçimin mutlaka bir bedeli vardır. Aslında bizi biz yapan , özümüz olan şey belli başlı yol ayrımlarına geldiğimizde , belki kritik noktalarda hatta hayatımızın kırılma anlarında yaptığımız seçimler ve tercihlerdir. Annem her zaman "Hayatın boyunca öyle seçimler yap ki ; sona ulaştığında kazandıkların kaybettiklerine değsin." derdi. Şuan yapacağım herhangi bir seçimle kaybettiğimin yerini asla dolduramazdım. Bu seçimde benim hiçbir kazancım yoktu. İki seçenek de benim için kayıp demekti. Bazen bir seçim yapmamak da aslında seçimin ta kendisiydi.
***
Hiç iki seçenek arasında kalıp asla tercih edemeyeceğinizi bildiğiniz halde kendinizi bir seçim yapmaya zorladığınız oldu mu ? Şuan yaşadığım tam anlamıyla bu. Noah'u tekrar bırakamazdım. Onu yeni bulmuşken tekrar vazgeçip tekrar tekrar kaybedemezdim...Jason'ı da bırakamam , asla yapamam böyle bir şeyi... Nemf'in çirkin suratına bakmaya devam ederken yaklaşık yarım saattir dikkatimi çekmeyen bir şeyi fark etmiştim. "Hey bir saniye siz dört kardeş değil miydiniz ?" dediğimde diğer iki nemf sivri uzun dişlerini göstererek hırıltılar çıkarmaya başladı. Baştan beri tüm olay apaçık ortadaydı. Anlaşılmayacak hiçbir şey yoktu ama en duygusal anlarınızda gözlerinize inen bir perde , tüm kalbinizle hareket etmeniz , mantığınıza engel olur. "Sınav bu. Sınav baştan beri Noah'tu. O aslında Noah değil aksine dördüncü kız kardeşinizin ta kendisi." diye fısıldadığım an en büyük kız kardeş üstüme yürümeye başlamıştı. Bakışlarımı Noah'a çevirdiğimde yüzünün şekilden şekile girip değiştiğini , dişlerinin ve saçlarının uzadığını , derisinin tuhaf bir renk almaya başladığını fark ettim. Geri geri adım atmaya başladım. Arkamın bataklık olduğunun farkındaydım. Jason ne demişti :'Ne olursa olsun , sana ne gösterirlerse göstersinler isteklerini kabul etme. Sana ne vaatte bulunurlarsa teşekkür et ve kabul etme.'. Hafifçe tebessüm ederek geri geri adım atmaya devam ettim. Omzumun üstünden arkaya baktığımda son birkaç adımım kalmıştı. Yavaşça dudaklarımı aralayarak son bir kez dört kız kardeşe döndüm. 'Teşekkür ederim. Ama isteğinizi kabul edemem.' diyerek kendimi bataklığa bıraktım.
***
Her neredeysem sıcacıktı. Güneş ışınlarının yüzüme dokunduğunu hissedebiliyordum. Hafifçe gözlerimi araladığımda birbirine karışıp dağılmış sarı saçları ve masmavi gözleriyle üstüme eğilmiş uyanmamı bekliyordu. "Günaydın. Dediklerimi unutacağından emindim ama bu kadar geç kalmanı beklememiştim yine de." diye gülümsedi. Hafifçe doğrulduğumda bir ağacın altında uzanıyordum. Elini bana uzattı. "Sana ne gösterdiler ?" diyerek kalkmama yardımcı oldu. Üstümü silkeledikten sonra zihnimi okuması için düşüncelerimi serbest bıraktım. Birkaç saniye içinde o olan biten her şeyi zihnimden öğrenirken benim en sevdiğim kısım ifadesinin vereceği tepkilere göre değişmesiydi. "Tahmin edilebilir. İkinci bir seçenek de Logan'dı zaten." dedi. Omuzlarını silkerek huzursuzluğunu belli etmişti. Çevreye göz gezdirmeye başladım. Ağaçlar ve elmalar o kadar sağlıklı gözüküyordu ki kimsenin bu elmaları reddedebileceğini düşünmüyordum. Hava ışıl ışıl ve sıcacıktı. İnsanın içini ısıtacak kadar güzel ve huzurlu bir ortamdı ama bir tuhaflık vardı. Biraz önce altında uzandığım ağaç...Ağacın gölgesi yoktu. "Jas... Jason güneş nerede ?" diye fısıldadım. Jason gülerek "Hesperidler ; güneşin battığı yerin perileri. Burada hiçbir zaman güneş doğmaz. Hesperidlerin bahçelerine hoşgeldin." dedi.
***
Uçsuz bucaksız bir alanda hayatımda gördüğüm en güzel elmaların yetiştiği binlerce ağaç vardı. Jason hızlı adımlarla yürümeye devam ederken ben bir yandan hem bu kadar sıcak olmasını hem de güneşin olmamasını düşünüyordum. "Peki bu sıcakta ağaçlar kurumuyor mu yani tamam güneş yok ve evet ortalık kavruluyor ki bu Ariçem'de karşılaştığım en tuhaf olay değil ama yağmur falan yağıyor mu yani ?" dediğimde Jason derin bir nefes alarak "Bu sıcakta bunu mu düşündün Ally? " diye sitem etse de anlatmaya başladı. "Diğer Perilerin aksine Hesperidler kardeşleri gibi güzellikle ödüllendirilmemişti. Tabiki bu da kardeşler arasında kavgalara ve hatta yanlış hatırlamıyorsam içlerinden birisinin ölümüne yol açmıştı. Durum böyle olunca Nyks daha fazla dayanamadı ve kızlarını bölgelere dağıttı. Bir süre herkes birbirini unutup ortam sakinleşse de daha sonra farklı bir sorunla karşılaştılar. Diğer Periler kendilerine bahşedilen güzellikleriyle dikkatleri üzerlerine toplarken Hesperidlerin yanına hayvanlar bile uğramaz oldu. Yine ortalık kızıştığında bu sefer Nyks Zaman Koruyucusu'ndan yardım istedi. Zaman Koruyucusu Nyks' in isteğini bir şartla kabul etti. Nyks'in dileği kızlarının yalnız kalmaması iken Zaman Koruyucusu bu dileğini yerine getireceğini fakat karşılığında ona bir çocuk emanet edeceğini söyledi. Anlaşmaya vardılar. Zaman Koruyucusu Hesperidlere bu eşsiz elma bahçelerini verdi. Nyks 'in kızları da çocuğu sahiplendi ve büyüttü. " diye sözlerini bitirdiğinde "Dionysos o çocuk. " diye gülümsedim. "Peki yani sadece elma bahçeleri karşılığında mı ? Kim sadece elma bahçesi görmek hatta Ladon ile karşı karşıya kalmak için Hesperidlerin yanına uğrar ?" dedim. Jason adımlarını yavaşlatıp benimle aynı hizaya geldi. "O kısım aslında isteğe bağlı olmuyor. Yani kimse buraya isteğiyle gelmez Alison. Eşsiz derken elmaları kastetmiştim. Arisler buraya sadece çaresiz durumlarda gelirler. Tüm ağaçların değil ama kuzey yakasındaki Ladon'un koruduğu ağacın elmaları özel bir büyüyle yetiştirilmiş. Tek bir ısırık bile yeterli oluyor..." diye anlatırken takıldığım tek şey "çaresiz durumlar" kısmıydı. "Hangi durumdan bahsediyorsun Jason?" dediğimde sanki bunu sormamı bekliyormuş gibi duraksadı. "Alison o elmalar Tartarus'a giriş biletimiz. Hades'in tarih boyunca isteyip alamadığı tek şey. Zaman Koruyucusu tarafından Tartarus'a hapsedildikten sonra yeryüzüne bir daha çıkmadı fakat elmalardan bir tane olsun almaları için birçok Aris hatta neredeyse bir ordu bile yolladı. Ama Ladon'u daha önce yenen bir Aris yok. Kuzey yakasından sağ çıkan hiç kimse olmamış. Elmaların suyunda saf aşk var. Tek bir ısırık bile ilk gördüğün kişiye seni ömür boyu aşık eder. Persephone için istedi." diye bitirdi. Yavaşça durup bana döndüğünde aslında olmayan güneşin ışıkları saçlarına çarpıyordu. Cevabını bilsem de sormaya korktuğum bir şey daha vardı. "Peki biz neden Hades'e böyle bir iyilik yapalım ?" dediğimde korktuğum cevabın tam üstüne bastı:"Persephone'yi kaçırmak için.".
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ARİÇEM 2
Fantasy3 yıl. Jason gideli tam 3 yıl oldu. Ares ve Eldoris'in öldürülmesinin üzerinden 3yıl geçti. Artık Jason'ın ismini kullanmıyorum. Kimse kullanmıyor. Sesini , kokusunu hatırlayamıyorum. Sadece bazen laciverte dönen gözlerini hatırlıyorum. Ve benden...