Aristo'nun aksine her zaman hakikati seçtiğim söylenemezdi. Gerçeğe evet her zaman önem verirdim ama belki de kaybettiğim onca dostumdan herhangi birini geri alabilmek için tüm gerçeklerimden vazgeçerdim. Bunun tercihini veya sorgulamasını kendi benliğimde hiç yapmamıştım. Sürekli bir döngü içerisindeyken , tüm hayatımın bir anda değişmesi , yaşadıklarım... Bu süre içerisinde sürekli kendime tutunacak bir dal aradım. Her zaman destek bulabileceğim , güvenip kendi içimi şeffaf olarak açabileceğim , mutluluğumu , sevincimi ve üzüntülerimi sonuna kadar paylaşabileceğim , bazen kahkahalarıma karışacak kahkahalar bazen de gözyaşlarımla ıslanacak omuzlar yani sevginin can bulduğu bedenler aradım. Ava'nın sarı saçlarını savurarak tüm güzelliğiyle hayatıma ışık olması , Eldoris'in karanlıktan kaçarak samimiyetiyle bize sığınması , Ares'in ne pahasına olursa olsun sürekli koruyucu tavrıyla saçtığı güven , Jackson'ın hiç gerçek anlamda sahip olamadığım babam gibi saçlarımı karıştırması ve Noah... Şuan karşımda tüm ifadesiz yüzüyle bir buz dağından daha dondurucu olan Noah... Masmavi gözleri ve her sabah birbirine giren saçlarıyla , ilk gördüğüm andan beri hayatımdaki mavi nokta. Tam kalbimde asla duygusunu isimlendiremediğim o nokta. Onunla kavgalar ettim , kahkahalar attım , eğitimlere ve görevlere gittim , dans ettim... Ona aşık oldum , onu dostum bildim. Onunla o kadar çok şeyi o kadar kısa süreye sığdırdım ki Noah'u tanımlamak için dost kelimesi az kalırdı belki de. Her ne yaparsam yapayım nasıl bir belaya bulaşırsam bulaşayım o her zaman tam arkamdaydı. Gücünü her zaman omuzlarımda hissetmiştim. Şimdi hayatınızdaki en çok "siz" olan insanı düşünün ; her şeyiyle en çok size benzeyen insanı... En çok siz olan insanı... Ve sonra onun nefes almayan haliyle karşılaştığınızı... Donuk bakışlarını , buz gibi tenini , morarmış dudaklarını... Aristo belki haklıydı her koşulda hakikat size en iyisini getirirdi. Ama en iyisinde gözüm olduğu da söylenemezdi. Şimdi neden her zaman hakikati seçemediğimi anlıyordum. Çünkü benim için dostluk hakikat demekti.
***
"Ne yapmam gerekiyor ?" dediğimde Noah hafifçe bataklığa giden yola çevirdi bakışlarını. "Geldiğimiz yolu hatırlıyor musun Alison ?" dedi hırıltılı sesiyle. Başımı aşağı yukarı sallayarak onayladım. "Şimdi seninle küçük bir oyun oynayalım. Sonuçlarına katlanacağın bir oyun. Bir tercih gibi düşün. Geri aynı yoldan bataklığa döneceksin. Ben yanında olmadan. Bataklığa ulaştığında tek yapman gereken bir tanesini seçmek. Unutma Alison sadece tek bir seçim hakkın var. Kanıtla Alison bana beni sevdiğini kanıtla." diye fısıldadı. Yavaşça geri dönüp ormanın içine doğru yürümeye başladığında tedirgin olsam da tepki vermedim. Yapacaklarından ve beni sürüklediği şeyden korkuyordum. Bakışlarımı geldiğimiz patikaya çevirdim. Umarım her zaman yaptığım tercihlerin aksine bu sefer doğru karar verirdim.
***
Nefesimi kontrol etmeye çalışarak koşmaya devam ettim. Yavaşlamanın ya da yürümenin bir mantığı yoktu. Olay tamamen ilerlemesi gereken seyrinden çıkmıştı. Jason'dan hiçbir iz yoktu. Zihnine ulaşmaya çabalasam da şuan bulunduğum ortamda güçlerimi kullanabileceğimden bile şüpheliydim. Bataklık görüş alanıma girdiğinde koşmayı bıraktım. Stresten mi yoksa hızlı koştuğum için mi kestiremesem de bacaklarım titriyordu. Yavaş adımlarla ilerlemeye devam ettim. Son patikayı geçtiğimde bataklığın değiştiğini fark ettim. Eskisinden daha geniş ve daha kötü gözüküyordu. Benim tarafımda eski bir iskele vardı. Adımlarımı tekrar hızlandırıp o tarafa yöneldiğimde iki kişinin tam iskelenin uç tarafında ayrı ayrı bileklerinden bağlı durduklarını fark ettim. Adım attıkça iskelenin tahtaları gıcırdıyordu. İkisinin de arkası bana dönüktü ama az buçuk yüzleşeceğim şeyi anlamıştım. İki üç adım gerilerinde durduğumda yavaşça bana döndüler. Noah ve Jason... Fazlaydı bu kadarı benim için bile fazlaydı. Ellerimi saçlarımdan geçirip nefesimi kontrol etmeye çabalasam da başaramadım. "Noah... Noah saçmalıyorsun." dediğimde hiçbir tepki vermediler. "Çözebilir miyim ellerinizi ? Bırakır mısın şu saçmalığı yeter artık !" diye bağırdığım anda iskelede ayak sesleri yankılanmaya başladı. Hızla arkamı döndüğümde neredeyse benim iki katım boyunda bir kadın iki yana açılan şeffaf kanatları , yerlere uzanan örgülü saçlarıyla bana doğru adım atıyordu. O adım attıkça bataklığın hareketlendiğini hissedebiliyordum. Olduğum yerde sabit bir şekilde durup bana yaklaşmasını izlemekten başka çarem yoktu. Kadın iyice yaklaştığında belki de hayatımda gördüğüm en çirkin yüze bakıyordum. Tükürürmüş gibi konuşarak "Merhaba Yaratılmış , bizde seni bekliyorduk." diyerek arkamı işaret etti. Tam ensemden gelen kahkahalarla geriye dönmem bir olmuştu. Aynı çirkinlikte iki kadın Noah ve Jason'ın önünde durmuş ellerindeki devasa çatallara benzer silahları onlara doğrultmuşlardı. Nemfler olmalılar diye düşünsem de Dionysos'un anlattıklarının aksine kadınlar olağan dışı çirkinlikteydi. "Siz nemflersiniz." diye fısıldadım. Kadın tekrar kahkaha atarak "Ne oldu galiba Yaratılmış bizi beğenmedi." dediğinde bakışlarımı yüzünden çevirerek Jason'a odakladım. "Bizim gitmemiz lazım. Yani üçümüzün." dedim. Pek hoşlanmadıkları her hallerinden belli olsa da aralarında sözü geçen nemf biraz daha yaklaşarak "Tabiki , sizi burada tutmak gibi bir niyetimiz yok. Yakışıklıyı da alıp gidebilirsin ama o hariç." diyerek neredeyse bir hayvan pençesini andıran tırnağıyla Noah'u işaret etti. "O benim arkadaşım ve yeri burası değil." dediğimde sesimi fazla yükselttiğimi fark ettim ama pek geri adım atmaya niyetim yoktu. Dionysos'un verdiği şarap bende değildi onun beni gönderdiğini söylesem de bu işe yaramazdı. "Noah benimle geliyor." diye tekrarladım. Kadın birkaç adım geriledi. Verdiğim tepkilerin hoşuna gittiği aşikardı. "Emin misin Yaratılmış ?" dediğinde bakışlarımı bakışlarından kaçırmadım. "Gitmemiz lazım ve evet üçümüz birlikte." dedim. Üstüne basa basa isteğimi belli etsem de hiçbir etkisi olmadığını anlamak zor değildi. "Aaa ama bu çok eğlencesiz olur ve tahmin edeceğin üzere buraya sık sık eğlence uğramaz. Benden izinsiz alanıma girdin. Bunun bir bedeli var Yaratılmış. Tercih senin. Yaşat ya da öldür. İkisinden biri. Seç hangisini götüreceksin hangisi bataklığı boylayacak ?".
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ARİÇEM 2
Fantasy3 yıl. Jason gideli tam 3 yıl oldu. Ares ve Eldoris'in öldürülmesinin üzerinden 3yıl geçti. Artık Jason'ın ismini kullanmıyorum. Kimse kullanmıyor. Sesini , kokusunu hatırlayamıyorum. Sadece bazen laciverte dönen gözlerini hatırlıyorum. Ve benden...