Bazen bazı günleri hiç yaşamamayı , bazı kişileri ne kadar sevseniz de hiç tanımamayı , onun için gerektiğinde canınızı verebilecekken ; yüzünü , sesini , kokusunu unutmak istersiniz. Hepsini... Anılarınızı en başa sarıp onu hayatınızdan çıkarmak istersiniz. İstersiniz çünkü onu kaybettiğiniz zamanki acıyı çok iyi bilirsiniz. O acı , üzüntü zamanla öyle bir hal alır ki yok edemezsiniz. Yok edemediğiniz için de sadece acının sebebini silmek istersiniz. Ama bir şey diyim mi ? Hiçbir işe yaramaz. Size o kadar acı veren bir kişi zaten sizin bir parçanız olmuştur. Nereden mi biliyorum ? Şuan da tam da bu anlattıklarımı yapmak istiyorum.
13 saat önce
Uyumanın ne kadar iyi bir fikir olduğunu düşünsem de uyuyamadım. Sessizce kalkıp odada dolaşmaya başladım. Normal zamanda olsa salona veya terasa çıkardım ama artık Jason ile karşılaşma ihtimalim vardı ve ben buna henüz hazır değildim. Yatağımın ayak ucuna oturup bacaklarımı kendime çektim. Bundan sonra hep böyle mi olacak , hep ondan kaçmak zorunda mı kalacağım diye düşünürken odanın kapısı kırılır gibi açıldı.
"Hemen çık ! Alison ne bakıyorsun hadi !" diye bağırdı Noah. Nefes nefeseydi. "Neler oluyor ?" diye sorsam da beni dinlemedi. Sırtımdan sertçe iterek koridora çıkardı. Tam kapıdan çıkarken de askıdaki montumu koluna aldı. "Yolda Jason sana anlatır olanı biteni. Şimdilik sorma." dedi. Jason mı ? Cidden beni Jason ile birlikte mi gönderiyordu ? Logan'ın bundan haberi var mıydı ? Hem nereye gidiyorduk ?
"Ben onunla hiçbir yere gitmiyorum." dediğimde Riddle'ın ilaçlarının vücudumda bayağı etki gösterdiğini fark ettim. Fazlasıyla dinç hissediyordum ve neredeyse ağrılarımdan eser yoktu. "Evet gidiyorsun. Hatta mecbursun Alison." dedi arkamdan bir ses. Dönüp baktığımda Logan'ın da fazlasıyla endişeli olduğunu fark ettim. Daha geçende Jason ile karşılaşmamam için deli gibi Noah ile tartışan çocuk şuan elleriyle beni ona teslim ediyordu. "Kesin şunu ! Hey !" diye bağırdım. Merdivenin başındaydık. Bakışlarımı aşağı salona çevirdiğimde herkesin orada olduğunu gördüm. Adras , Theron ,Riddle ve Jason. Adras ile bilerek veya istemsiz bir şekilde en uzak köşelerde duruyorlardı. Hepsinin sırt çantaları vardı ve sanki her an kaçmaya hazırlardı. Riddle "Alison lütfen. Zorluk çıkarman için hiç uygun bir zaman değil tatlım. Sadece senden istediğimi yap. Jason seni hepimizden daha iyi koruyabilir." dediğinde odadan geçen buz gibi hava herkesi aynı derecede germişti. Yutkunarak Riddle'a tekrar baktım. Bakışlarıyla beni ikna etmeye çalışır gibiydi ve gerçekten çaresiz görünüyordu. Montumu Noah'dan aldım ve Jason'a bakmadan merdivenlerden indim. "Peki. Siz bilirsiniz." dediğimde Riddle gülümseyerek diğerlerine döndü. "Plan şu. Olabildiğince dikkat dağıtarak ilerleyin ama dikkati kendi üzerinize çekmeyin. Ormanın dışında buluşacağız. Adras sen Theron'u al. Siz ikiniz de benimle geliyorsunuz." diyerek Noah ve Logan'ı gösterdi. Ellerini tekrar birleştirip derin bir nefes aldı. "Ve son bir ricam dikkatli olun çocuklar. Dios size doğru yolu gösterecek. Orman boyunca deniz kokusunu takip edin." dedi. Önden Adras ve Theron , arkasından Riddle , Logan ve Noah çıktı. Logan çıkmadan önce gelip saçlarımı öptü. Ona gülümsediğim sırada Jason'ın ağır adımlarla bana yürüdüğünü fark ettim. "Hazır mısın ?" dediğinde cevap vermemeyi tercih ederek başımla onayladım.
Yaklaşık 2 saattir ormanda yürüyorduk. Jason'a cevap vermesem de yol boyunca bana evden ayrılma nedenimizi anlattı. Riddle'a gelen bir habere göre Dard yerimizi bulmuştu ve kesinlikle tek gelmiyordu. "...Walter'ın da yanında olması muhtemel." diyerek anlatmayı bitirdi. Jason babasından ismiyle bahsederdi. Gerçi öyle bir adama "baba" dememesini anlayabiliyordum. Aramızda geçen sessiz ve gergin bir kaç dakikadan sonra "Saçların uzamış." dedi. Sırtı bana dönüktü. Her ince ayrıntıyı düşündüğü gibi muhtemelen herhangi bir tehlikeye karşı önden yürümeyi tercih etmişti. "Evet. Uzun zaman oldu." diye mırıldandım dişlerimin arasından. Bana döndüğünde karşılaşmamızdan sonra ilk kez göz göze geldik.
Bakışları hiç değişmemişti. En kötüsü de ona bakarken ki hissettiklerimde de hiçbir değişme yoktu. "Alison yapma." diye fısıldadı. 3 yıldır biriktiğim öfke , sinir , üzüntü , gözyaşları , belirsizlik , her şey... Taşmayı bekleyen bir volkan gibiydi ama tuttum. Kendimi tuttum. İstediğini vermeye niyetim yoktu. "Neyi ?" dediğimde Jason'ın bakışlarında çaresizliği , yıpranmışlığı görebiliyordum. Sadece artık ona inancım kalmamıştı. "Bana bunu yapma , lütfen..." dediğinde onda kendimi gördüm. Rolleri değişmiş gibiydik. Tüm kabuslarımda , rüyalarımda , hayallerimde ben o , o ben gibiydi. Ben yalvaran taraf o sadece sessiz kalan taraf. Ben bunu da yapamadım. Sessiz kalamadım. "Sen düşündün mü Jason ? Sen bana bunca şeyi yaparken düşündün mü ?" dediğimde suratına yumruk yemiş gibi oldu. Ama umursamadım. Bakışlarımı yola çevirip yürümeye başladım. Dönüp arkama bile bakmadım. Tıpkı 3 yıl önce onun bana yaptığı gibi. Onun beni bırakıp gittiği gibi...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ARİÇEM 2
Fantasy3 yıl. Jason gideli tam 3 yıl oldu. Ares ve Eldoris'in öldürülmesinin üzerinden 3yıl geçti. Artık Jason'ın ismini kullanmıyorum. Kimse kullanmıyor. Sesini , kokusunu hatırlayamıyorum. Sadece bazen laciverte dönen gözlerini hatırlıyorum. Ve benden...