"Nietzsche'de Apollon; biçimin ,uyumun ve kontrolün, Dionysos ise taşkın ve coşkun duyguların, tutkunun simgelendiği iki kavramdır. " dedim. Jason gülümseyerek başını aşağı yukarı salladı. "Onun hakkında tüm bildiğin bu ise çok şey kaçırmışsın." dedi. Ya gerçekten çok iyi anlaştığı bir Tanrı'ydı ya da benimle fena dalga geçiyordu.
"Dionysos, Zaman Koruyucusu tarafından seçilen insanların en sonuncusudur. Ariçem'de başlangıçta bu Tanrı'ya karşı büyük bir tepki oldu. Ancak daha sonra kabul görerek en önemli Tanrılardan biri olmuştur.
Dionysos'un bütün hastalıkları iyileştiren bir kadehi -kantharos- vardı. O kadehten içki içen korkuyu unutur, cesaretlenirdi. Arisler bundan dolayı şarap tanrısını diğer tanrılardan daha çok sevmişlerdir. Ama ona tapanlar arasında hiç şarap içmeyenler de vardı. Çünkü Dionysos yalnız içki yoluyla değil esin yoluyla da özgürleşmeyi kabul ederdi.
Meşhur Dionysos törenleri, Arislere yalnız mutluluk içinde yaşamayı değil iyi bir umutla ölmeyi de öğretmiştir. Bu şölenler asmalar yeşermeye yüztutunca başlar ve beş gün sürerdi. Bir barış ve kardeşlik havası eser, tutsaklar salıverilirdi. Ariçem halkı açık havada, bir tiyatroda toplanır, Arisler tarafından oynanan oyunları izlerdi. Dionysos her zaman şenliklere katılırdı. Genellikle son derece şık ve eski dönem giyinip herkesin de öyle giyinmesini isterdi.
Dionysos da Demeter gibi aslında acı çeken bir ölümsüzdü, ancak acısı doğrudan kendinden kaynaklanmaktaydı. Asma, meyve veren diğer ağaçlardan çok farklıdır; hepsinden daha çok budanır , kırılır , kışın yapraksız, çıplak ve eğri büğrüdür. Kışın gelişiyle Dionysos Persephone gibi ölürdü. Ama onunki çok daha korkunç ve acılı bir ölümdü. Efsaneye göre Elaina'nın buyruğuyla paramparça edilirdi. Aylar geçer yeniden canlanır ve yeniden ölürdü. Tiyatrosunda onun yeniden hayata dönüşünü kutlarken öleceğini de unutmazlar, o yüzden tragedyalar oynarlardı. Dionysos hüzün dolu yanları olan bir Tanrı'dır.
Dionysos bu yanıyla bir taraftan da ölümün son olmadığını gösterirdi. Ona inananlar ölümün ötesinde bir hayatın olduğunu bilirlerdi. Tartarus'tan dönüşün mümkün olabileceğini. Şarap Tanrısı dirilen bir ölü değil, ölen bir diriydi.
Dionysos , Ariçem meydanında güçler devredilirken bu olaya şahitlik eden tek çocuktu. Diğerlerinin aksine ne çok zeki ve tecrübeli ne de onlar kadar yaşanmışlığı vardı. Ama Zaman Koruyucusu onun mutluluğundan etkilenerek onu da ölümsüzlükle kutsadı. Sadece atladığı bir detay vardı. Dard henüz Ariçem'e getirilmemişken Elaina ve Zaman Koruyucusu'nun çocukları yoktu. Elaina bu konuyla kafayı bozmuş bir durumdayken Dionysos tüm sevimliliğiyle Ariçem'e neşe saçıyordu. Elaina onu ailesinden istediğindeyse Ariçem'de ilk kez insan öldü. Dionysos'un ailesi teklifi kabul etmediğinde Elaina onları yerle bir etti. Tüm bu olanlar Dionysos ve diğer Ariçem halkı önünde gerçekleşti. O her zaman hüznün simgelerinden biri oldu. Her zaman Elaina'ya nefret saçarak büyüdü ve cezasını her kış vücudunun yavaşça parçalanıp Tartarus'a gönderilmesiyle ödedi. Her yaz ise Ariçem'e çıkıp hiç tadamadığı mutlulukları Arislere yaşatmaya devam etti." diye bitirdi.
Neredeyse gözlerim dolacaktı. Bu kadar tatlı birinin bu derece acı dolu bir hayatı... Elaina'yı acımadan öldürmek için bir dolu sebebim vardı. Bu da onlardan biriydi.
Nefret belki de sanıldığı kadar tehlikeli bir şey değildi. Günden güne büyüyüp insanın içini kaplaması , tüm hareketlerini ele geçirmesi , her an aynı düşünceye odaklanıp kalmak... Normal koşullarda bunlar çok sağlıklı şeyler olmayabilirdi ama benim durumumun normal ile uzaktan yakından alakası yoktu. Sevdiğim her şeyi elimden almış ve almaya da acımasızca ve son sürat devam eden biri , tanıdığım ve tanımaya devam ettiğim herkeste derin belki de kapanması imkansız olan yaralar bırakmış birisi... Elaina belki de bir kitlenin Kraliçe hatta Efendi olarak hitap ettiği kadın. Nasıl bir zihniyet böyle bir hükümdara tapardı. Ariçem'in sonu ile beraber Dünya'nın da sonunu getirmekten başka hiçbir şey yapmıyordu. Eline gelen her şeyi yerle bir edip geriye hiçbir şey bırakmıyordu. Azabından bir parça olsun tadanlar yaşamaktan korkar gibi hayatlarına devam ediyordu. Bu insanların arasında bizde vardık. Hatta aramızdaki küçük bağ bile... En küçük mutluluk ışığı Elaina için fırtınalara sebepti. Acımasızlığıyla ün saldığını kendi oğlunun ağzından bire bir dinlemiş olsam da bu kadarını beklememiştim. Bir savaş geliyordu. Biz herkesi kendi tarafımıza çeksek de çekmesek de , çemberi yeniden kursak da kurmasak da hatta hazır bile olmasak geliyordu. Onların bize acımayacağından emindim. Sadece herhangi bir şeyin yaşamına son vermek bana her zaman karanlık gelmişti. Bir nefesi bitirmek...
Dionysos'u gördüğümde de aklımdan bunlar geçiyordu. Elindeki kadehi bırakıp bize döndüğünde yüzündeki o masumluk ve gözlerindeki hüzün... Şaşkınlığımı gizlemeye çalışsam da bu kadar acı dolu bir yaşam için olgun bir yaş beklemiştim. Dionysos henüz benim yaşlarımda sayılırdı. İlk kez birinin ölümü bu kadar gözüme hoş gelmişti. Elaina'nın bakışlarının donuklaştığı o an... Ariçem Tarihi'nde ve Dünya Tarihi'nde , belki de bir ölüm ilk kez bu kadar umut dolu , bu kadar aydınlık olacaktı. Artık onlardan emin olduğum kadar kendimden de emindim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ARİÇEM 2
Fantasy3 yıl. Jason gideli tam 3 yıl oldu. Ares ve Eldoris'in öldürülmesinin üzerinden 3yıl geçti. Artık Jason'ın ismini kullanmıyorum. Kimse kullanmıyor. Sesini , kokusunu hatırlayamıyorum. Sadece bazen laciverte dönen gözlerini hatırlıyorum. Ve benden...