Yalınayak

4.8K 482 39
                                    

"Selam Alison. Anlatılanlardan daha güzelmişsin." ilk tanışmamız...
Noah boynuma atlayıp bana sarıldı ve "Alison eminim cazibeme karşı koyamaz ve teklifimi kabul eder. " Ariçem balosuna onunla gitmem için ısrar ettiği zaman söyledikleri...
"Mükemmelsin Alison. Sen tarihin en güçlü en gizemli en imkansız savaşçısısın. Sadece sakin ol. Sana bakmaları çok doğal. Merak ediyorlar ve imreniyorlar. Ben senin daima yanındayım. Kardeşin olarak. Sonsuza kadar Alison birlikte." Balo salonuna girerken korktuğumda da o vardı yanımda...
Noah başını saçlarıma gömerek bana daha sıkı sarıldı. "Güçlü ol Alison. Eminim elinden geleni yapmışsındır. Güçlü ol." İlk kez bir Aris'in ölümüne sebep olduğumu düşündüğüm zaman beni teselli etmişti...
Noah'a "Selam Noah."dedi. Noah tuhaf tuhaf çocuğa bakarak "Selam şey adım ne demiştin ?" dedi. Çocuk gülümseyerek "Logan." dedi. Logan ile birlikte tanışmıştık...
Noah kolumdan tuttu ve : "Hadi bakalım ruhun kızı görelim marifetlerinizi." dedi. İlk kez gerçek bir tehtitle karşı karşıya olduğumuzda...
Ama gözleri bıraktığım gibiydi. Okyanuslar misali masmavi... Her zaman masmaviydi gözleri. Çocuksu ve mavi... Şimdi o mavi çocuğun yaşıyor olma ihtimali vardı.
***
Andela'nın geri dönmesi hepimizi sevindirse de içimde ister istemez bir çekingenlik vardı. Onunla yalnız kalmamaya veya eski konulardan bahsetmemeye çabalıyordum.
Sabahtan kalkıp yalınayak aşağı indiğimde merdivenlerde Theron ile karşılaştım. "Merhaba. Günaydın Ally." diyerek saçımı karıştırdı. Kıkırdayıp merdivenlerden inmeye devam ettim. Taş merdivenler beklediğimin aksine soğuk değildi hatta ılık bile sayılabilirdi. En alt kata indiğimde bir taraf şarap mahzeni diğer taraf mutfaktı. Sol kapıyı denemeye karar verip içeri girdiğimde etrafın tamamen karanlık olmasından anladığım kadarıyla şarap mahzenindeyim. Geri dönüp açık kapıya yöneldiğim anda kapı sert bir şekilde çarptı. "Merhabaa...Allisson..." tıslama karanlıktan geliyordu. Odanın bir anda soğumaya başladığını hissedip ateşi emrime çağırmaya çabaladım. Sanki bir anda tüm güçlerimden yoksun bırakılmışım gibi hiçbir elementin enerjisini hissedemiyordum. "Hayır... Allisson... Kaçamassın..." Siyah cüppesini ve etten yoksun parmaklarını görebiliyordum. Korkuyla kapıyı yumruklamaya başladım. "Hey ! Hey kimse yok mu ! Jason ! Riddle !" Avazım çıktığı kadar bağırsam da bana yaklaşmaya devam ediyordu. "Kaderinden kaçamassın... Ölümün Habercissi... Nefess aldığın sürece nefesler tükenecek... Tartarus'un laneti üstünde kızım... Sen bu ırka bir lanetssin..." iyice yaklaştığını hissedebiliyordum. Ellerimin donmaya başladığını , vücudumun ayakta titrediğini... Kapı kırıldığında kırık bir buz parçası gibi zemine çarptım. Bakışlarımı çeviremiyordum. Hatta galiba nefes bile almıyordum. Bütün vücudumda herhangi bir hareket hissedemiyordum. Düşünemiyordum. Aklımdan en ufak bir şey geçmiyordu. Daha önce böyle bir şey yaşamadığımdan emindim ama. Bedenimin bu kadar boş kalmadığından emindim. Gözlerimi kapattığımda yüzüme dokunan eller hissettim.
***
"Merhaba Alison." güzel bir gülümse , altın sarısı saçlar , bembeyaz bir elbise... "Arene ? Sen misin ?" "Evet Alison benim canım." biraz dikkatle çevreye baktığımda yine Arene'yi ilk kez gördüğüm yerde olduğumuzu fark ettim. "O...o şey neydi ? Mahzendeki ?" diyerek yavaşça ayağa kalktım. "Achlys. Arislerin deyimiyle Gölge. Umutları tüketir. Sevinçlerden , mutluluklardan , umutlardan beslenir. Aynı zamanda Tartarus'un zebanileri olarak da bilinirler." Arene sanki kötü bir yemek yemiş gibi yüzünü buruşturdu. "Gel biraz yürüyelim." diyerek patikaya doğru adım atmaya başladı. "Arene neden Jason'ın annesi olduğunu bana söylemedin ? Yani ilk karşılaşmamızda." saçlarım rüzgarla tamamen dağılıyordu. Hava soğuk değildi aksine sıcak bile sayılabilirdi. Arene'ye bakarken tişörtlü ve şortlu halimden utanmıştım. "Bunu o zaman söylememin herhangi bir faydası olmayacaktı Alison. Henüz beni bulamazsınız. Her şeyin bir sırası var canım. Kadere müdahale etmek sadece işleri daha da zorlaştırır." çimenlerin ayaklarımın altında ezildiğini hissedebiliyordum. Yalınayak bir daha gezmemeyi hatırlamam gerekecekti. Özellikle söz konusu Ariçem iken.
"Peki o yaratık yani söyledikleri..." diye söze başladığımda gülümsemesi tüm yüzüne yayıldı. Bakışlarını bana çevirip "Mutlu anılarını , sevinçlerini , sevdiklerini , umutlarını her şeyini alırlar. Bunlardan geriye kalan ise kötülük ile dolu bir beden olur. Hissettiğin buydu Alison. En karanlık olduğu an en aydınlığa çok yakın olduğun andır bunu sakın unutma kızım. Umutsuzluk ve geçmişe bakmak sadece seni zayıflatır." sanki yıllardır onu tanıyormuşum gibi art arda olan biten her şeyi dökmek istiyordum. "Gölgeler umutsuzluğu hissettiklerinde belirirler. Alison savaş kapınızda ve belki de yıllarca sürecek bunu bilemeyiz. Umutsuzluk kaybetmene neden olur. Umutsuz durum yoktur umutsuz insan vardır. Gerçekleşene kadar her şey imkansız görünür Alison. Sen seçildin canım. Ariçem'in kaderi sensin." bir anda durup bana döndüğünde iki elimi birden tuttu. "Gözlerini kapat Alison." Elleri sıcak ve yumuşaktı. Cevap vermeden gözlerimi kapattığımda ensemde bir karıncalanma hissettim. Birkaç saniye sonra ellerimi bıraktığında beklemeye devam ediyordum. "Gördüklerini Jason dışında hiçkimseye anlatmamanı istiyorum Alison. Şimdi gözlerini açar mısın ?" diye fısıldadı.
***
Uyandığımda Jason tam karşımdaki camın önündeydi. Dışarıyı , bahçedeki eğitimi izlediğinden neredeyse emindim. Bakışlarını anında bana çevirdi. "Alison ?" yanıma gelmesine aldırmadan hızla yatakta kalkıp ayaklarımı aşağıya sarkıttım. Birkaç saniyelikte olsa gözlerim ayakkabılarımı aradı ama vazgeçip ayağa kalktım. "Hey nereye ? Alison daha yeni... Alison ?" diye bağırarak peşimden geliyordu. Kapının önünde durup ona döndüm."Jason annen." diyerek kapıyı açtığımda tam arkamdaydı. "Ne oldu Ally ?" "Sadece takip et." merdivenleri yarılamıştım. Tekrar Theron ile karşılaştığımda günü yeniden yaşıyormuş gibi hissetsem de "Hey Ally , tekrar merhaba." diye gülümsedi. Hızla yanından geçip mahzene yöneldim. Jason'ın ayak seslerini arkamda hissedebiliyordum. Kapıyı çarparak açıp ışığı aramaya başladım. "Jason şey ışık ?" diye döndüğümde avuç içini havaya kaldırıp alevden bir küreyle tüm odayı aydınlattı. Tam köşedeki varilin yanına gidip eğildim. Gerçekten de buradaydı. Tam altında. Varili çekmeye çalışsam da pek kıpırdatabildiğim söylenemezdi. Jason ne yaptığıma anlam veremeyen bakışlarla beni izliyordu. "Biraz yardım etsen ?" diye ona döndüğümde resmen terlemiştim. Varilin iki kenarından tutup hızla kendisine doğru çekti. Birkaç saniye ortalık tozla kaplandı ardından dizlerimin üstüne çöktüğümde kapak tam altımdaydı. "Jason annen bana burayı gösterdi. Kapağı açmamız lazım." demir kilit yıllardır oradaydı sanki. Jason elini kilidin üstüne koyduğunda başta herhangi bir değişiklik olmasa da kilidin yavaşça eridiğini görebiliyordum. Birkaç saniye sonra kapağı kaldırdığımızdaysa cam bir kutu içinde tüm ışıltısı ve ihtişamıyla karşımızdaydı. Gülümseyerek elimi kutuya uzattığımda parmaklarım inanılmaz bir şekilde camın içinden geçti. Korkup geri çektiğimde Jason elini omzuma koydu. "Devam et Ally. Seni seçti." diye fısıldadı. Elimi tekrar uzattığımda sanki benim için yapılmış gibi Amarande'nin kabzası avuç içime yerleşmişti.

ARİÇEM 2Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin