"Yok o kullanmaz." diye reddetti Jason. Dionysos kahkaha atarak sadece Jason'ın bardağını doldurdu. "Bazılarımız hiç değişmiyor ne dersin Alison ?" dediğinde istemsiz şekilde kıkırdadım. Dionysos Ariçem'in 11. Dünya kapısıyla bağlantılı bir yerde oturuyordu. Güneyde olduğumuzu iklimden ve bitkilerden anlasam da yer yön kavramını Jason'a bırakmayı tercih ediyordum. Küçük çaplı bir sarayda neredeyse bir kasaba dolusu insanla yaşıyordu. Saray kıkırtılar ve kahkahalarla yankılanıyordu. Sarayın Demeter'in tarlalarını andıran kocaman bir arazisi vardı. Her tarafımız asma bahçesiydi. Jason ve Dionysos'tan biraz uzaklaşıp cama yaklaştığımda Arislerin anladığım kadarıyla şölen alanı olan yerde ellerinde şişeler ve kadehlerle dans ettiğini gördüm. O kadar mutluydular ki... Jason'ın yolda anlattıkları aklıma gelince çevresine bu denli neşe saçan birinin bunları yaşaması... "Merak ediyorsan seni gezdirebilirim ?" dedi Dionysos. İrkilerek bakışlarımı ona çevirdiğimde Jason'ın da huzursuz bir şekilde ona baktığını fark ettim. Teklifi karşısında o da şaşırmıştı ama kızgın değildi bu... Bu farklı ve tanıdık bir tepkiydi. Bir anda tüm neşem yerine geri gelmişti. Jason'ın ifadesinden çıkan tek sonuç kıskançlıktı. Gezmeyi evet isterdim ama biraz abartıp daha da hevesli gözükmemin Jason'ı sinir etmekten başka kimseye zararı olmazdı. Kıkırdayarak ellerimi çırptım. "Çok isterim." dediğimde Jason anında kocaman açılmış mavi gözlerini bana çevirdi. Anlam veremiyormuş gibi ikimizi izliyordu. Dionysos ise sanki bilerek yapıyormuş gibi benim küçük oyunumu daha da ileriye taşıyordu. Avucunu bana çevirip hafifçe selam verdi. Elini tuttuğumda hafifçe parmaklarımı öptü. "Bir zevk prenses." dediğinde Jason'ın beyninde şimşekler çaktığından adım gibi emindim. O kadar hoş bir duyguydu ki hiç aldırış bile etmedim. Sadece keyfini çıkarttım. Kapıdan tam çıkarken hafifçe başımı çevirip "Gelmiyor musun ?" dediğimde hâlâ masmavi gözleriyle ve tüm sinirli hâliyle bizi seyrediyordu. Bakışlarını anında çevirip "Böyle iyi." diye homurdandı. O kadar tatlıydı ki şu durumun keyfini çıkarmasam koşarak boynuna atlayabilirdim. Ama Dionysos'un koluna girip merdivenlere yöneldim.
***
"Seni daha yaşlı beklemiştim." dediğimde asma bahçelerinin arasında yürüyorduk. Dionysos aşırı derece kibar ve sempatik biriydi. Özenle tüm sorularımı cevaplayıp dikkatle anlattıklarımı dinliyordu. Bu dediğimden sonra biraz duraksadı. Ardından yüzünü hafif buruk bir gülümseme kapladı. "Hakkımda bir şeyler biliyorsun demektir bu." dedi. Ne cevap vereceğimi bilemeyerek alnına düşen saçlarıyla tüm üzüntüsüne baktım. İlk kez belli etmişti bu denli kendini. "Dionysos , ben... Ben özür dilerim. Hak etm..." diye söze başladığımda başını sallayıp önemi yok gibisinden konuyu geçiştirdi. "Aranızdaki etkileşimle birbirinizi öldürmemeyi nasıl beceriyorsunuz ?" diye sorduğunda benim tüm aklım biraz önce dediklerindeydi. "Hı ? Kim ? Pardon ben dalmışım biraz." dediğimde tekrar etmesini ister gibi ona bakıyordum. Dionysos "Diyorum ki Jason'ın Yaratılmış'a aşık olduğundan ve Yaratılmış'ın efsanelere konu olacak kadar güzel olduğundan bahsediliyordu ki nitekim ikisi de doğru fakat bana kimse Yaratılmış'ın çemberdeki becerisini olay kıskandırmaya geldiğinde kullanamadığından bahsetmemişti." dediğinde kıpkırmızı kesildim. Kulak arkalarımdan başlayan alevin tüm yüzüme yayıldığından emindim. Bakışlarımı asma bahçelerine veya yola odaklamaya çabalasam da ikisini de becerememiştim. "Hey , niyetim seni utandırmak değildi. Alison kızarmana gerek yok. Neredeyse şarap rengini aldın." diye kahkaha attığında bende gülmeye başladım. "Jason eski bir dostum ve onu iyi görmek beni mutlu ediyor. Yeni tanımama rağmen ikimizin de iyi anlaşacağını düşünüyorum. Ama galiba ilk bakışta sende sevmediğim bir şey var." diyerek beni durdurdu. Ellerini iki omzuma koyup bakışlarını gözlerime odakladığında bana Pan'ı anımsattı. "Yaratılmış kendini çok hafife alıyor. Yapma Alison senin bundan ibaret olmadığından eminim. Odaya girdiğin andan itibaren kulaktan kulağa bahsedilen onca şeyi yapan kızı arıyorum ve sen konuşmalarda bile bunu bana yansıtmadın. O kadar yoğun düşünceler içindesin ki enerjin ve gerginliğin tüm ortama yansıyor. Bahsedilenlerden daha güzelsin ve nefes kesicisin. Gözlerini senden çekmekte zorlanan çok fazla erkek vardır benim gibi. Ama bir o kadar dolusun. Bir bardak sadece bir bardaklık şarap alabilir. İkinci bardağı denersen bir damlayla bile taşar. Benimle tokalaştığın anda teninin kokusundan daha önce hiç şarap tüketmediğini anlamıştım. Ama gevşemelisin ve o yüzden sana öyle bir teklifte bulundum. Düşüncelerini ve planlarını bırak. Annem her zaman "İnsanlar plan yaparken kader yanlarında onlara gülermiş." derdi. İçindeki gücü ve seni ortaya çıkar bırak gerisini onlar düşünsün. Sen bu kadar değilsin." dedi. Attığım birkaç adımla geçirdiğimiz bir saatle beni tamamiyle bana anlatmıştı belki de. Sessizce dediklerini dinlediğimde hak verdiğim çok fazla kısım olduğunu fark ettim. "Ben yanınızdayım. Sonucu ne olursa olsun. Her yıl Tartarus'u gören birisi için daha kötüsü olamaz." diye fısıldadı.
***
Gece olup tüm ışıklar yandığında sabah dışarıdaki parti havanın kararmasıyla sarayın büyük salonuna taşınmıştı. Kendimi beton bir sütuna yaslayıp Dionysos'un zorla giymemi isteği çiçek desenli krem elbisenin içinde rahat etmeye çabalıyordum. Gerçi herkesin neşe saçıp dans ettiği , birbirleriyle şakalaşıp eğlendiği bir ortamda rahatsız olmak benim için bile imkansızdı. Jason neredeyse tıpatıp Dionysos'un üstündekine benzer bir takımla tam karşımdaki merdivenlerden inmeye başladığında benden çok çevredeki kızların baktığından eminim. Bakışlarıyla etrafa göz gezdirip en son bende duraksadı. Ağır adımlarla bana doğru geldiğinde tam gün içinde konuşulanlardan bahsedecektim ki eliyle sıkıca belimden kavrayarak beni kendisine çekti. Bir anda kendimi dans alanında bulmuştum. Jason'ın yaptığı hareketleri yapmaya çalışırken rezil gözüktüğümden emin olsam da şaşkınlığımı üstümden atamıyordum. "İyi gidiyorsun." diyerek kulağıma fısıldadığında belimden tutup kaldırdı ve sağ tarafından sol tarafına geçirdi. Aynı anda tüm salondaki erkekler kadınları aynı şekilde kaldırıp aynı hareketi tekrarladı.
Müzik yavaşlayıp hafifçe kalabalıktan uzaklaştığımızda eğilerek "Bu neydi ?" diye fısıldadım. Ellerini belimden çekmeden hafifçe müziğe uymaya devam ediyordu. "Eğlenmek bizim de hakkımız değil mi ?" diye sordu. Parça parça ve küçük mutluluklarımız vardı. Her zaman böyle olmuştu. Bu da onlardan birisiydi. Onu onun silahıyla alt etmek en keyiflisi olduğundan ellerimi ensesinde birleştirip "Bunun sabah ki yaptığım gezintiyle bir alakası olabilir mi ?" diye sordum. Anında ifadesinin değişmesi ve bakışlarını başkalarına çevirmesi bir oldu. Ellerimi ensesinden çektiğimde beni kendisine iyice yaklaştırıp dansa öyle devam etti. "Bilerek yaptın." diye fısıldadığında dudakları neredeyse kulağıma değiyordu. "Sen de kıskandın." dediğimde geri çekilerek cevap vermedi. İstemsiz bir şekilde kıkırdamaya başladığımdaysa beni kendi etrafımda çevirerek "Bakıyorum da çok hoşunuza gitti Bayan Grace." dedi. Gözlerimi gözlerinden ayırmadan "Kabul ediyorsun yani." dediğimde o da gülümseye başlamıştı. "Ben öyle demedim Alison." dedi.
Tüm gece sadece onunlaydım. Diğer günlerin ve gecelerin aksine sabahtan akşama kadar az da olsa huzurlu olduğumuz nadir günlerden biriydi. Belki bunun uyuduğumda Dard ile ilgili kabus görmemiş olmamla da alakası olabilirdi. Gece sabaha döndüğünde Jason'ın kollarının arasında doğmaya başlayan güneşi izliyordum. Umarım bizim için de hiç batmazdı. Umarım böyle bir hataya sebep olmazdım.
Bir anda 4 bölüm yayınladım umarım abartmamışımdır , sıkılmazsınız keyifli okumalar şimdiden 💙
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ARİÇEM 2
Fantasy3 yıl. Jason gideli tam 3 yıl oldu. Ares ve Eldoris'in öldürülmesinin üzerinden 3yıl geçti. Artık Jason'ın ismini kullanmıyorum. Kimse kullanmıyor. Sesini , kokusunu hatırlayamıyorum. Sadece bazen laciverte dönen gözlerini hatırlıyorum. Ve benden...