El ele

5.2K 507 52
                                    

"Dostluk ve hakikat gibi iki iyi arasında hakikati yeğlemek gerekir."
Aristo
Noah benden bir parçaydı. Ariçem'in bana kattığı en güzel şeylerden biriydi ve artık hayatımda yoktu. Gözlerimle ölümünü saniye saniye izlemiştim. Cansız bedenini...
Sanki düşündüğünüz şeyin olacağını bilirsiniz ama ertelemek için her şeyi yaparsınız , üzülmemek için hep ileriye atmaya çalışırsınız ve en sonunda artık gerçekleştiğinde çaresizce izlersiniz ya hani Noah'u kaybetmek benim için öyle bir şeydi. Sürekli onunla tehtit edilip defalarca ölümünü kabuslarımda bile görmüştüm ve en son cansız bedenine bakarken bulmuştum kendimi. Onu geri getirmek , mavi gözleriyle gülümsemesini , ellerinin sıcaklığını , kahkahalarını tekrar hissetmek için neler vermezdim.
Ve şuan tam karşımda bana bakıyordu. Aramızda sadece bataklık vardı. Akan gözyaşlarımı ellerimin tersiyle silip gülümsedim. O da hafifçe tebessüm etti. "Geliyorum !" diye bağırıp hızla diğer taşa atladım. Oradan oraya atlarken dengemi kaybedip bataklığı boylama ihtimali aklımın ucundan bile geçmemişti. Tek derdim , odaklandığım tek şey bir an önce Noah'a ulaşmaktı. Bakışlarımı kaldırıp ona baktığımda sessizce hiç kıpırdamadan beni izliyordu. Adımlarımı daha da hızlandırdım ve en son karşı kıyıya ayak bastığımda Noah usulca bana döndü. Ağır adımlarla bana gelirken ben ona koşuyordum. Boynuna atladığımda bir tepki vermedi , sarılmama karşılık da vermedi. Burnumu saçlarına gömdüğümde her zamanki okyanus kokusunun aksine çürük toprak kokuyordu. Geri çekilip yutkundum. Bir tuhaflık vardı. Noah'tu karşımdaki tamamen Noah'tu. "Noah sen değişmişsin." diye fısıldadığımda sesimdeki titreme apaçık belliydi ama şuan kontrol etmem neredeyse imkansızdı. "Tartarus farklı bir yer Alison." diyerek tebessüm etti. Sesi hırıltılı ve boğuk çıkıyordu. Parmaklarını uzatıp elimi tuttuğunda o an fark ettim tüm olan biteni. Jason'ın tüm dediklerini hatırlıyordum ama hiçbir nemfi henüz görmemiştim. Noah ile yan yana yürürken ilk kez bu kadar tedirgindim. Elimi daha önce defalarca tutmuştu ve hepsi güzel anılarımda saklıydı. Ama bunun da aynı güzellikle saklı kalacağını sanmıyordum. Çünkü ilk kez ölü birisiyle el ele yürüyordum.
***
Bataklıktan uzaklaşalı yaklaşık yarım saat olmuştu ve Noah sessiz bir şekilde etrafı seyrederek yürümeye devam ediyordu. Ormanlık bir alana girmiş küçük patikalarda yürüyorduk. Etrafımda daha önce hiç görmediğim bitkiler ve ağaçlar vardı. Ama hepsinin ortak noktası son derece kötü durumda olmalarıydı. Çevreden yayılan ağır kokular başımı döndürse de belli etmemeye çabalıyordum. Daha fazla dayanamayarak "Nereye gidiyoruz Noah?" diye sorduğumda donuk bakışlarını bana çevirdi. "Nereye gitmek isterdin Alison?" diyerek soruma soruyla yanıt verdi. Korkmaya başlasam da şuan için çaresizdim. "Benim Jason'ı bulmam lazım." dediğimde durdu. Elimi bırakıp yavaşça bana döndüğünde yüzü ifadesizdi. Buz gibi soğuk ve mesafeli hâliyle Noah'tan çok uzaktaydı. "Sen onunla birlikte misin ?" diye sordu. Ne kadar bununla şuan ilgilenmesine anlam veremesem de kendimi cevap vermeye çalışırken buldum. "Evet yani hayır... Ben , bende bilmiyorum Noah. Şuan bunun ne önemi var ?" dediğimde Noah bir adım geri çekildi. "Beni hiçbir zaman onun kadar sevmedin." diye bağırdı. Tepkisi karşısında afallamıştım. Ne yapıcağımı ne diyeceğimi bilemeyerek kekelemeye başladım. Şu durumda bu çok gereksizdi. "Noah , ben... Hayır yani... İkisi çok farklı Noah." diyerek ikna etmeye çabalasam da onu daha çok sinirlendirdim. "Kes sesini ! Arkadaşlık veya dostluk bunların hiçbiri bizim aramızda olmadı ! Senden hoşlandığımı her zaman biliyordun !" diye bağırdı. Mavi gözlerinde ne eski masumluğu ne de sevimliliği kalmıştı. Buzdan bir dağ gibi karşımda duruyor söylediğim hiçbir şeyden etkilenmiyordu. "Doğru değil bu Noah. Seni her zaman sevdim. Bu dostluğu bana sen verdin." diye fısıldadığımda kelimeler boğazıma düğümlenmişti. Ağlamamak için kendimi zor tutuyordum. Bu duruma düşecek kadar ne yaşamıştık ? Bu duruma düşmemek için yaptıklarıma ne olmuştu ?
Sinirlendiğinde alnında belirginleşen damarları , hafif kızaran suratı ve sürekli değişik yerlere odakladığı bakışları... Neredeyse hiçbir özelliği değişmeyen birisi nasıl bu kadar kendisinden çıkardı. "Ava , Jackson , Eldoris , Ares , Andela ve son olarak da ben ! Hepimizi harcadın ! Hepimizi sadece onu yaşatmak ve kendi istediğin gibi Ariçem'e hükmetmek için kullandın ! Sen sevgi nedir ne bilirsin !" diye haykırdığında ilk kez ifadesinde bir canlılık belirtisi gördüm : Nefret.
"Bunlar doğru değil..." diye mırıldandığımda arkasından ağladığım tüm insanlar için sanki tekrar aynı acıları bir anda yaşıyordum. Sanki hepsine teker teker tekrar yalvarıyordum. Bir anda tüm geçmişimin vicdan mahkemesi kurulmuştu ve hakim de Noah'tu. "Noah hiçbirinizi kaybetmek istemedim...Elimden gelen her şeyi yaptım." dediğimde artık gözyaşlarımı tutmuyordum. Tüm benliğimle kendimle yüzleşiyor gibi olan biteni tekrar yaşayıp tekrar üzülüyordum. Kahkahalarla gülmeye başlayarak bana doğru adım attı. Hafifçe çenemden tutup bakışlarımı bakışlarına odakladı. "Demekki elinden gelen bizi kurtarmaya yetmemiş Alison." dedi.
Geçmişimin böyle yüzüme vurulması , acımasızca ve en sevdiklerimden biri tarafından... "Lütfen Noah..." diye fısıldadım. Bakışlarında anlık bir değişim oldu. Hafifçe yüzünü yüzüme yaklaştırdı. "O zaman kanıtla Yaratılmış. Bana kanıtla. Beni sevdiğini kanıtla. Bir kez olsun Jason'ı değil de beni seç." diye fısıldadı.

ARİÇEM 2Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin