"Güç ve güveni hep dışımda aradım. Ama bunlar insanın içinden gelir. Ve her zaman oradadırlar."
Sigmund Freud
Babam -Rüzgar Tanrısı olduğunu bilmediğim ve "baba" olarak tanıdığım tek babam- son eğitimimizde yani ben son olduğunu o zaman bilmiyordum "Kendi hikayeni yaşamalısın Alison. Tasalanma. Kendi sonunu kendin belirleyeceksin. Hayatın boyunca yolunda pürüzler olacak. Engellerle karşılaşacaksın. Bu çok doğal canım. Sadece büyüyorsun ve bence gayet güzel beceriyorsun. Arkana asla bakma. Gücünü kaybettiğinde , kaybettiğini düşündüğünde devam edebilirsen başarırsın. Eğer kolay olsaydı herkes yapabilirdi bunu sakın unutma Alison. Çok güçlüsün kızım sandığından daha da güçlüsün." demişti.
Hepimiz güven sorunu yaşamışızdır. Belki arkadaşlarımıza , ailemize hatta kendimize... Kim olduğumu öğrenene kadar pasif ve silik bir hayat yaşasam da hiçbir zaman güven sorunum olmamıştı. Her açıdan kendime güvenirdim ki lise de zorbalığa uğramama nedenim bu olabilir. Kimse bana yaklaşmazdı ama diğer dışlanan çocukların aksine kimse benimle tartışmazdı da. Hiçbir zaman istediğim bir şeyde başarısız olmamışken bu Ariçem hayatım için kesinlikle geçerli değildi. Jackson'ın yokluğunu belki de ilk kez bu kadar yoğun hissediyordum. Anlattığımda anlayabilecek birisi... Pan , Dionysos , Minevra , Diana , Persephone , Demeter hepsi sözlerini tutmuş ve savaşa hazırlık için kendi ordularını çağırıyorlardı. Haber tüm Ariçem dünyasında hızla yayılmış , Walter'ın yandaşlarından da aynı şekilde cevaplar geliyordu. Pan ve Dionysos güçlerini aynı yerde birleştirmek amacıyla emirlerindeki Arisleri bir noktada toplama kararı aldılar : Roma.
Normal insanların bizi görmemesi için büyü ile gizlenirdik. Ve onların gördüklerinin aksine mekanlar ve yerler bize daha farklı gözükürdü. Antik Çağ Roma'sı Zaman Koruyucusu'nun çemberi kurduğu ilk gün ki haliyle aynıydı. Bu insanlar için bu şekilde değildi. Sanki zaman katmanları vardı ve biz farklı bir katmandayken onlar farklı bir katmandaydı. Şehir merkezindeki Pantheon etrafına kuruluydu. Ariçem'in ikinci merkezi sayılırdı ve belki de asla adımımızı atmamamız gereken yerlerin başındaydı. Ama Dard , Walter ve Elaina'nın bilmediği farklı bir kapının olduğunu , Zaman Koruyucusu'nun bu kapıdan sadece ona bahsettiğini anlatmıştı. Dios ve Logan'a kapıyı göstermişti. Ardında yeterli bir alan ve hazırlıklar için kullanabileceğimiz bir yerleşke vardı. İlk çember kurulduğunda bu kapıyı Aristo'nun kullandığından ve bizi burada yarattığından bahsetmişti. Aristo ve diğer çember üyelerinin aileleriyle yaşadığı ilk yer. Çemberin gücünü devretmeden yıllar önce yaşadıkları ilk yer. "...Elyssa diye bahsederdi." diyerek bitirmişti anlatmayı Dard. Hepimiz bir arada onu dinlemiştik. Anlattıklarını kelimesi kelimesine onaylayan Dios ve Logan dışında -ki bana kalırsa onlar da tedirgindi- herkes tedirgindi. Dard'a güvenmememiz için birçok nedene sahiptik. Logan'ın ifadesinde anlam veremediğim bir rahatsızlık vardı hem savunup hem de bu durumun onu böyle etkilemesi... Jason ile olanlardan sonra pek konuşma fırsatımız olmamıştı. Tüm Tanrı ve Tanrıçalar hatta annemle babam da buradaydı. Theron , Adras , Riddle diğerleri... Dışarıda tahmin ettiğimden de kalabalık bir ordu Dionysos'un tüm arazisini kaplamıştı. İlk konuşan Tanrıça Demeter olmuştu ve söylediklerinin pek de iç açıcı olduğunu kabul edemezdim. "Peki çember ne durumda ? Bildiğime göre suya ve havaya hükmeden element artık ölü..." Noah'tan bahsederken element ve ölü kavramlarını bu kadar soğuk ve bir arada kullanması yetmezmiş gibi art arda olumsuzluklardan söz etmeye devam etmişti. "...çemberi yönetenler arasında Walter'ın oğlu da var ki bu avantaj mı dezavantaj mı bundan da emin değilim..." bu kısmı dile getirirken tam yanımdaki Jason'ın nasıl gerildiğini hissediyordum. "...tek bir elemente hükmedebilen bir Yaratılmış..." diye küçümsediği Logan ise sakince onu dinlemeye devam etmişti. Ardından sıra bana geldiğinde "...ve henüz 22 yaşında olan çelimsiz küçük bir kız çocuğu da çemberi mi yönetecek ?" diye tısladı. Birkaç saniye oluşan gergin havanın ardından "Ölü dediğin çocuk sen burada bunları söyleyebil diye öldürülmedi. Walter'ın oğlu diye bahsettiğin kişi Ruh'un 2.kuşak 3 çocuğundan birisi. Tek bir elemente hükmetmekle yargıladığın çocuk ise Elaina'nın işkencelerinden sağ çıkan tek çocuk ve o çelimsiz küçük kız çocuğu tek bir hareketiyle bu odadaki herkesin ruhunu bedeninden ayırabilir. Başka sorusu veya şüphesi olan ?" diyerek ayağa kalktı. Hiçkimseden tek bir ses bile çıkmamıştı. Riddle'ın bizi bu şekilde görmesi gerçekten iyi hissettirmişti. Güven vermişti belki de umut...
"Vay be adam resmen ağızlarının payını verdi." diye ıslık çaldı Theron. Logan ile duvara yaslanmış tam karşımda duruyorlardı. İstemsiz bir şekilde kıkırdadığımda "Eskisi kadar sevimli gelmiyorsun Ally kusura bakma şu 'Ruhu bedenden ayırma kısmı' bilemedim böyle gülümseyen bir kız için fazla gaddarca." diyerek kalbini söküyormuş gibi hareketler yaptı. Logan onun koluna vurarak "Kes şunu Theron. Saçmalama. Adras ve diğerleri nerede ?" diyerek konuyu değiştirdi. "En son Jason ile gördüm." diyip geçiştirdi Theron.
Bir şeyler değişse de ikisi hala hatırladığım gibiydi : Eğlenceli.
***
Toparlanmak için herkese 3 saat verilmişti. Benim için bu süre fazlaydı bile ki zaten yanımda birkaç kıyafetten başka hiçbir şey yoktu. Odaya çıkıp her şeyi sırt çantama tekrar koydum. Aslında Dionysos'un mekanını seviyordum. Yeşillikler , eskitilmiş ahşap , toprak kokuları , mutlu insanlar... Ayrılmak üzücüydü. Odamın kapısı tıklatıldığı sırada camdan üzüm bağlarını izliyordum. Jason içeri girdiğinde elimi uzatıp onu yanıma çağırdım. Çantası ve Anaklusmos sırtındaydı. Mavi ince bir tişört ve kot pantolon... Kusursuz gözükmesi için çok az şeye ihtiyacı vardı. Ben ise siyah ama artık rengi griye dönen bir sweatshirt ile siyah bir pantolon giyiyordum. Ayağımdaki kısa botlarım... Ona kıyasla berbatında altında bir görüntüm vardı. Dağınık kabarık saçlarım... Yanıma gelip çantamı elimden aldığında ona üzüm bağlarını ve dışarıdaki Arisleri işaret ettim. "Burayı seviyorum." diyerek gülümsediğimde bana aynı şekilde cevap verdi. "Tekrar gelebiliriz eğer... eğer bir şeyler ters gitmezse." savaşı kast ettiğini anlamıştım. Savaşı ve ölümü...
***
Tüm Arisler... Her biri sadece bize bakıyordu. Yaklaşık bir dakikadır. Aralarından geçerken... Birkaç fısıltı duyabiliyordum ama tam net şeyler değildi. Kendimle ilgili kısıma gelirsem... Bir çoğunun beklediğinin aksine ne bir Tanrıça ne de bir kahramandım. Neredeyse hiçbiri beni daha önce görmemişti. Demeter'in dediği gibi bekledikleri 22 yaşında küçük bir kız çocuğu değildi. "...Walter'ın oğlu... Yaratılmışlar... Ruh'un Çocukları..." İşte bu son fısıltı. Bir yanımda Logan diğer yanımda Jason vardı ve Arisler için belki de tek bir anlam ifade ediyorduk : Ruh'un Çocukları.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ARİÇEM 2
Fantasy3 yıl. Jason gideli tam 3 yıl oldu. Ares ve Eldoris'in öldürülmesinin üzerinden 3yıl geçti. Artık Jason'ın ismini kullanmıyorum. Kimse kullanmıyor. Sesini , kokusunu hatırlayamıyorum. Sadece bazen laciverte dönen gözlerini hatırlıyorum. Ve benden...