Kabuslarımdan hiçbir farkı yoktu... Taş üstünde taş kalmamış Ariçem resmen darmaduman edilmişti. Her yer yıkılıp dökülmüş , alevler etrafı kaplamıştı. Diana'nın savaşçı kızlarından birkaçına takıldı gözüm... Nefessiz savaşıyorlardı. Ellerimi çekiştirmekten bileklerimin acısı dayanılmaz bir hal almıştı. Derimin yandığını hissedebiliyordum. Jason sesini bile çıkarmadan etrafı izlemeye devam ediyordu. Çenesi gerilmiş , ifadesi buz gibiydi. Saçları tamamen birbirine karışmış , ödül avcılarının birkaçını fırlatmasının ardından aldığı yumruk nedeniyle kaşında hafif bir kanaması vardı. Ona baktığımı fark ettiğinde bana dönüp gülümseyerek "Sakın korkma. Sana bir şey olmasına asla izin vermem." diye fısıldadı. Ardından olan biten hiçbir şeyi net hatırlayamıyorum. Atların bir anda kişneyip şaha kalkmasıyla bizi şehre götürdükleri araba sallanmaya başladı. Başımı çevirdiğimde suratıma sert bir darbe alıp başımı zemine vurdum.
***
Gözlerimi açtığımda boylu boyunca bir araba kasasında yatıyorum. Ahşabın ve kıyafetlerin ıslaklığından yağmur yağdığını tahmin ettim. Yavaşça başımı çevirip diğer tarafıma baktığımda Jason'ın beni izlediğini gördüm. "Bizimkilerden birini daha rehin almışlar. Onu beklemek zorundayız." diye fısıldadığında iki iri yarı Aris sürükleyerek başına eski püskü bir torba geçirilmiş rehini getirdiler. Torbayı çekip çıkardıklarında yüzünün yarısı kanla kaplı olsa da Dionysos'u hemen tanıdım. Gözleri yarı açık baygın bir haldeydi. Jason hafifçe omuzlarını kaldırıp olan biteni izlerken Arisler Dionysos'u sanki çöp torbasıymış gibi yanımıza fırlattılar. Araba harekete devam ederken ödül avcılarının grubu da bizimle birlikte yürümeye başladı. "Dionysos Şifa Tanrısı olarak da bilinirdi. Birkaç dakika içinde kendi bedeni iyileşmiş olacak. Ardından hızlı hareket etmemiz lazım. Şehre girmeden bunlardan kurtulmalıyız." başımla onayladığımda Dionysos "Selam çocuklar." diye başını kaldırdı. Biraz önce derin bir kesik bulunan suratında şu an en ufak bir iz bile yoktu. Elleri bağlı da olsa ikisini bir havaya kaldırarak Jason'ın kaşına dokundurduğu anda kanaması devam eden kesik kısım yavaşça birleşmeye başladı. Jason dişlerini sıktığında can yaktığını anlasam da birkaç saniye sonra kendi teni sapasağlam yaranın olduğu yeri kaplamıştı. Aynı şekilde benimde başımı vurduğum sırada kafamın arkasında oluştuğunu hissettiğim yaraya yaptı. Eskisinden daha iyi hissettiğime emindim. Jason'ın elleri arkasından bağlı olduğu için iplerine ulaşamıyordu. Bana yavaşça yan yatmamı söylediğinde sol tarafa dönüp bileklerimi açığa çıkardım. Bakışlarımı ona doğru çevirdiğimde bileklerimdeki zorlamamdan kaynaklanan yaraları inceliyordu. "Bu biraz acıtabilir Alison." diyerek gözlerini ipe odakladı. Hafif bir yanma hissettiğimde ne yaptığını anlamıştım. İpleri eritiyordu. İp yerine halat demek belki daha uygun olurdu. Olağanın üstünde kalın bir iple tuhaf bir düğüm atmışlardı bileklerimize. Çözmeyi bırak kıpırdatmak bile aşırı zordu. Bir süre dayanabileceğim boyutta devam etse de zaman geçtikçe canım daha çok yanıyordu. "Jason... Jason dur." birkaç saniye sonra "Tamam... Tamam Alison. Bitti." diyerek geri çekildi. Bileklerimi ayırdığımda ipler parça parça yere düştü. Yanık kokusu sarmıştı etrafı. Parmaklarımda dahil sanki alev alev yanıyordu. Hızla Dionysos'a döndüğümde dizlerinin üstünde kalkarak "Sakin ol Ally. Ellerini kaldır." bileklerimi ona uzattığımda nefesini bileklerime üflemeye başladı. Nefesi yanıklarda ve kesiklerde dolaştıkça buz etkisi gibi acımı dindiriyordu. Gözlerimi kapatıp acının geçmesini bekledim. Dionysos geri çekildiğinde bakışlarımı bileklerime çevirdim. Tamamen iyileşmişti. İkisinin de iplerini çözdüm. Anaklusmos ve Amarande tam yanımızda bir cüppenin içine sarılmıştı. Silahlarımızı alıp tekrar eğildik. Logan'ı bizden farklı bir yere almışlardı. Hafifçe kafamı kaldırıp ön tarafa baktığımda şehre yakın olduğumuzu fark ettim. Yaklaşık 25-30 Aris bizimle birlikte yürüyordu. "Hepsi silahlı. Aynı anda saldırmak zorundayız. Biz onları oyalarken Dionysos sen Logan'ı kurtarmalısın." Dionysos başıyla onayladı. "Hadi yapalım şu işi." Dionysos arabadan atladığı anda Jason ayağa kalkıp ona eşlik etti. Hareketliliğimizi fark edip bize döndüklerinde bazıları için çok geçti çünkü daha arabadan atladığım anda birçoğunun alevler arasında çığlıklar atarak koştuğunu gördüm. Jason bir kısmını hallederken ben de diğerlerine döndüm. Silahlarını çıkarmış tehtitkar bir şekilde bana doğru koşuyorlardı. Avuçlarımı zemine çevirdiğimde toprak zangır zangır titremeye başladı. Ellerimi tam önümde birleştirip bir anda ayırdığımda toprak ortadan ikiye bölündü. Çatlaklar Arisleri bir bir yutarken Dionysos ön taraftaki arabaya çoktan girmişti. Ellerimi tekrar birleştirip çatlakları kapattığımda bende peşinden koştum. Logan sağlam bir şekilde arabanın kasasından indiğinde istemsizce boynuna atladım. "Seni baş belası ! Ödümü kopardın." diye bağırdım. Gülerek bana sarılırken "Benden o kadar kolay kurtulamazsın Ally." dedi. Kurtulmaya da niyetim yoktu zaten.
***
Şehir merkezine gitmek için duvarın arkasında gizlenerek ilerliyorduk. "Riddle ve diğerleri... Onlar zamanında ulaştı merkeze. Ben geri dönüp Anysia ile eğitim evlerindeki Arislere haber vermek için görevlendirildim ama bizim tahminimizden daha erken saldırdılar. Arislerin bir çoğunu mahzen ve eski eğitim evi üzerinden geçirerek bu taraftaki ormana getirdim. Eski eğitim alanımızda toplayıp savaş için örgütlenmelerini sağladım ve doğruca şehre gönderdim. Ama bir kısmı da tam saldırı altında kaldılar... Ne kadarı kurtuldu bilmiyorum... Anysia... Onu sağ olarak çıkardım ama kurtuldu mu bilmiyorum." çok üzgün ve endişeli gözüküyordu. Jason elini omzuna koyup "Anysia tanıdığım en tuhaf kız ama en sert kız. Emin ol Anysia ile karşılaşmış olanlar daha kötü durumdadır." dediğinde Logan biraz da olsa gülümsedi. "Siz son sayfayı bulabildiniz mi ?" diye sorduğunda bakışlarımı Jason'a çevirdim. "Son sayfa dediğin şey üzerinde büyük harflerle "DOUOSVAVVM" yazan anlamsız bir parşömen parçası." Logan kaşlarını çatıp bakışlarını bana çevirdi. "Sanki bu harfleri daha önce duydum. Mutlaka bir anlamı olmalı." dediğinde Dionysos araya girip "Bana pek anlamlı gelmedi." diye fısıldadı. Diz üstünde çökerek ilerlemekten ayak bileklerim acımıştı. Kendimi lisede ceza alan çocuklar gibi hissediyordum. "Ayrılmamız lazım. Riddle ve diğerlerini bulmalıyız. Çemberi oluşturmamızın tek yolu bu. İkiye iki. Bulup bulabildiğiniz bizden kim varsa Ateş Meydan'a getirin. Orada buluşuruz." Dionysos ve Logan şehre girişte diğer taraf döndüklerinde biz dümdüz meydana giden yola girdik. Hızla ilerliyorduk. Hafifçe yüzümüzü eğip kimsenin tanımaması için çabalasak da savaş öyle bir hal almıştı ki kimse kimseye dikkat bile etmiyordu. Başımın üstünden sayısız ok geçerken olabildiğince hızlı koşuyordum. Kılıç sesleri , haykırışlar , yaralananların bedenleri ve ölen Arislerin , yaratıkların cesetleri... Tam bir kaosun ortasındaydık. Üstlerine basmamaya devam etsem de görüntüler bile midemi bulandırmaya yetmişti. Jason hem koşuyor hem olabildiğince çevremizde bizden olup savaşan Arislere yardım etmeye çalışıyordu. Anaklusmos'u sallarken sanki yere inmiş bir melek gibi gözüküyordu. Güçlü ve kusursuz... "Bu o ! Bu o kız ! Yaratılmışın ta kendisi !" içlerinden birisi beni tanımıştı. Jason hızla bileğimden tutup beni sürüklemeye başladığında şimdi tüm dikkatler bizim üzerimizdeydi. Peşimizde olan Arislere aldırmadan nefessiz koşuyorduk. Jason bir anda durup geri döndüğünde meydanın tam girişindeydik. Ellerini iki yana kaldırıp savurdu. Bir anda alevden bir duvar hepsinin önünü kesip içinden geçenleri canlı canlı yaktı. "Devam et !" koşmaya başladığımda hemen arkamdaydı. Meydanı görebiliyordum. Tam o sırada meydana giren üç girişten diğerinde Riddle ve Theron belirdi. İkisi de yaralıydı ama ağır durumda gözükmüyorlardı. Theron'u ilk kez savaşırken görüyordum. Aşırı çevik ve hızlıydı. Neredeyse gözükmeyecek bir hızda dövüşüyordu. Meydana vardığımızda Riddle "Sizi gördüğüme çok sevindim çocuklar ! Sayımız onlara göre az ama şu an için onlardan daha iyi durumdayız." dedi. Nefes nefeseydi ve üstü başı kan içindeydi. Theron'un da ondan arka kalkır yanı yoktu. Tam o sırada Logan , Dionysos , Percy , Noah , Andela , Pan ve Anysia da diğer girişte belirdi. Hangisinin daha kötü durumda olduğunu kestirmek zordu. Kıyafetleri yırtılmış ve aynı Riddle ve Theron'un kıyafetleri gibi kan ve pislik içindeydi. Hepimizin bir araya toplanması dikkatleri daha çok meydana çekmişti ve şimdi etrafımız tamamen sarılmıştı. "Şimdi ne yapıyoruz ufaklık ?" gülümseyerek bana baktığında hepimiz Ateş Meydan'a sırtımızı vermiş hamle yapmalarını bekliyorduk. Çember şeklini almıştık. Percy'e döndüğümde "Şöyle seslenmeyi keser misin bana ?" diye gülümsedim. "Çok kaybımız var mı ?" diye sorduğumda Percy'nin ifadesi değişti. "Savaşlarda her zaman çok kayıp olur ufaklık." diye fısıldadı. Etrafta Dios'u , Dard'ı veya Adras'ı görememiştim. Erken bir endişeye kapılmak istemiyordum. "Çemberi oluşturmak zorundayız. Noah iki elementi kontrol edebilecek durumda mısın ?" diye sorduğunda Percy Jason'a dönüp "Ben yaparım. Ne de olsa eskiden çember üyesiydim." dediğinde Noah da Jason da onayladı. Ateş Meydan'daki heykeli ortamıza aldığımızda yine taş döşemede Ruh elementinin işlendiği yerde durdum. Percy , Jason , Noah ve Logan yerlerini aldığında diğerleri de bizi korumak için çevremize kalkan gibi durdular. Bakışlarımı bir an için girişe çevirdiğimde havanın bozulduğunu fark ettim. Çember Kurul'undan bu yöne gelen siyah kargaların ne demek olduğunu ben dahil buradaki herkes biliyordu. Anlık bir hortum oluştu ve girişte Walter belirdi. Dosdoğru Jason'a bakıyordu. Öfkeden deliye dönmüş gözlerini bana çevirdiğinde ifadesini bir gülümseme aldı. "Alison ! Odaklan !" Riddle'ın sesini duyduğum anda derin bir nefes alıp gözlerimi kapattım. Kendi anılarıma tutundum. En derindeki en güzel anılarıma... Elementlerin her birinin gücünü vücudumda hissederken çemberin oluşmaya başladığını görebiliyordum. Ellerimi sakince indirdiğimde herkes korkuyla bana bakıyordu. Çemberi bozacağımı düşünmüşlerdi. Amarande'yi çıkarıp elime derin bir kesik attım. Çember hala oluşmaya devam ediyordu. Kanım akarken aklıma gelen ilk sembolü çizmeye başladım. Tüm vücudumdan geçen enerjiyi hissediyordum. Saçlarımın uzayıp renk değiştirdiğini , kıyafetlerimin parçalara ayrılıp bedenimin garip bir dumanla kaplanıp bileklerime kadar siyah bir kıyafete büründüğümü fark edebiliyordum. Sembolü çizmeyi bitirdiğimde serbest bıraktım. Titreyerek havada ilerleyen sembolün ışığı bir anda kayboldu. Ardından tüm parkeler titremeye başladı. Gök gürültüsü ve şimşekler ortalığı kapladı. Çığlıkları , bağırışları duyabiliyordum. Yaklaşan kargaların sesini de... Çember tamamlandığı anda tüm elementleri serbest bıraktım. Her birimiz savrulurken şimşeklerin gökte değil yeryüzünde çaktığını fark ettim. Çemberden sanki ok gibi çıkıp Tartarus yaratıklarının ve Walter'ın yandaşlarının üstüne yağıyordu. Küle dönen bedenler , çığlık çığlığa kaçışan Arisler , patlamalar... Bu kargaşa da Walter'ın şeffaf bir koruma kalkanıyla direkt Jason'a yürüdüğünü görebiliyordum. Jason , Anaklusmos'u tutan elini havaya kaldırdığında gökyüzünde son bir şimşek çaktı. Anaklusmos'a çarpan şimşek etrafa daha önce görülmemiş bir ışıltı saçtı. Gözlerimi aralayıp baktığımda kanat sesleri duyuyordum ama kuşlara ait olmayan kanat sesleri... Daha büyük kanatlar... Alcander Jason'ın önünde durup üstüne binmesi için referans yapıyordu. Walter bile bu manzara karşısında bir an için duraksadı. Jason Alcander'in üstüne bindiğinde elinde Anaklusmos ile adeta bir Tanrı'ydı. Walter öfkeden iyice kudurup iki elini havaya kaldırdı. Şimdi bulutlar onun etrafında toplanıyordu. Simsiyah , karanlık bulutlar... Şekillenip bir at oluşturdular ve Walter onun üstünde havalandı. "Dikkat et Alison !" Percy başımı eğdiği anda kafamın tam üstünden bir ok geçti. "Çoğunu hallettik azı kaldı ! Hadi !" nefessiz savaşarak Çember Kurul'una doğru gidiyorduk. Kargalar bir rüzgarla gelip zemine indiğinde Elaina onların arasında belirdi. Bakışlarını bana odaklayıp üstüme yürümeye başladığında kurula çok yakın sayılırdık. Sesi tüm alanda yankılandı : "Ölüm senin için geliyor Yaratılmış !"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ARİÇEM 2
Fantasy3 yıl. Jason gideli tam 3 yıl oldu. Ares ve Eldoris'in öldürülmesinin üzerinden 3yıl geçti. Artık Jason'ın ismini kullanmıyorum. Kimse kullanmıyor. Sesini , kokusunu hatırlayamıyorum. Sadece bazen laciverte dönen gözlerini hatırlıyorum. Ve benden...