BÖLÜM 46

1.1K 62 2
                                    

"Validem muradına erdi sonunda" dedi Gevherhan odada boylu boyunca yürürken. "Gidip hayırlı olsun demeliyiz, Gevherhan" diyerek atıldı Zahide. Gevherhan sonunda durdu ve Zahide'ye baktı. Bir şey demeden başıyla onayladı. "Bayezid'i güzelce hazırla, sende gel" dedi ardından bana bakarak. Ardından kapıyı tıklattı, kapının açılmasıyla Zahide'de ayaklandı. Arkalarından kapı kapanırken Bayezid'e baktım. Olanlardan habersiz, mışıl mışıl uyuyordu. Murad için güzel bir durum olsa da, benim için değildi. Oğlum doğar doğmaz olanlar yetmiyor gibi, Nazperver daha da güçlenmişti. Ama şöyle de bir gerçek vardı, kimin anası güçlüyse o güçlüydü.

Bayezid'e mavi kaftanını giydirdikten sonra, Nazperver'in odasına doğru yürümeye başlamıştık. Firuze Hatun'un kucağında şaşkın şaşkın etrafa bakıyordu, olanlardan habersizdi ve ışıl ışıl yanan şamdanlar dikkatini çekiyordu. Nihayet Nazperver'in odasına geldiğimizde, Bayezid'i Firuze'den aldım ve kapının açılmasını bekledim. Kapı ardına kadar açıldığında, içerideki kalabalık Bayezid'i rahatsız etmiş olacak ki bir şeyler homurdanarak başını çevirdi. Kösem, gururla yatağın başında oturuyordu. Beni görür görmez gülümseyerek bana baktı. Beni gördüğü için sevindiğinden olmadığına emindim, destekleyeceği bir şehzade olmuştu ve yerini sağlamlaştırıyordu. Zeyneb Asime, Atike Sultan'ın yanındaydı ve beni görüp başıyla selamlamıştı. Nazperver'i göremiyordum, yatağın etrafı çevriliydi. Gevherhan kenara çekilip, bana yer açtı ve sonunda onu gördüm, yeni şehzadeyi.

"Allah uzun ömürler versin" dedim Nazperver'e. Fısıltı şeklinde söylenen "amin"lerden sonra Nazperver'e döndüm. "Sana da hayırlı olsun" dedim. "Sağol" dedi ve tekrar şehzadesine döndü. Esmer bir şehzadeydi, aynı babası gibi. "Adı ne?" diye sordu Gevherhan. Kösem hemen atılarak, "Ahmed" dedi. "Böyle bir şehzadeye böyle bir isim yakışır". diyerek de ekledi. Kösem'in ileride yapacaklarını az çok kestirebiliyordum ve bu beni korkutuyordu. Kösem'i de, Nazperver'i de etkisiz hale getirmemiz gerekiyordu. "Hünkarımız gitmeden evvel isim düşünmedi mi Nazperver'in evladına?" Zahide, Kösem'in gözlerinin içine bakıyordu. Kösem tek kaşını kaldırarak baktı ve bir şey demeden şehzadeye döndü. Benim şehzadem, hünkarımızın seçtiği isimle taçlandırılmıştı ve bu benim için büyük bir gururdu.

Sabahın ilk ışıkları odaya girerken, Bayezid'in ağlamasıyla uyandım. Korkuyla etrafa bakındım ama kimsecikler yoktu. Derin bir oh çekerek yataktan doğruldum ve beşiğin yanına gittim. "Şehzadem" dedim Bayezid'i kucağıma alırken. Bayezid'in beyaz teni, ağlamaktan kıpkırmızı olmuştu. Kucağıma aldım ve sırtını sıvazladım. Safiye'nin sesini nice sonra duydum, "validem kardeşime ne oldu?". Safiye'ye döndüm ve Bayezid'in sırtını sıvazlarken bir yandan da yerimde hareket ediyordum. "Gazı vardır, kızım. Sen geç uyu". Firuze Hatun, içeriye koşarak girdi ve Safiye de ben de yerimizde sıçradık. Beni görünce birden durdu ve derin bir nefes aldı, "affedin sultanım, bir şey oldu sandım". Firuze'ye bir şey demeden Bayezid'in sırtını sıvazlamaya devam ediyordum. Bayezid, rahatladığına işaret olarak ses çıkardı ve ağlaması birden kesildi. Gülümsedim, "yarasın şehzademe". Safiye yerinde kıkır kıkır güldü ve Firuze'nin yanına gitti. Firuze Safiye'nin saçını okşadı, Bayezid ise çoktan uykuya dalmıştı. "Hepimizi korkuttun şehzadem" dedim ve beşiğine tekrar bıraktım. Firuze bana döndü ve gülümsedi, "şehzademiz rahatına çok düşkün, maşallah".

Yeni şehzade Ahmed'in şerefine bugün bütün harem kadınlarına eğlence vardı. Kösem Sultan'ın her şeyle bizzat ilgilendiğini biliyordum ve bu durum beni rahatsız etmiyordu. Uğraşacak başka şeylerinin olması, benimle uğraşmamasını sağlıyordu ve dairemde rahat rahat oturabiliyordum. Firuze Hatun, Bayezid ile oynarken durdu ve bana baktı. "Bu gece ki fasıla katılacak mısınız sultanım?" dedi. Gülümsedim, "elbet katılacağım hatun. Kaçırır mıyım?". Safiye oynadığı bebeğini bıraktı ve heyecanla "Selim de gelecek mi?" diye sordu. Safiye'nin bu haline istemsizce güldüm, "bu sadece hatunlara özel, yavrum. Selim gelmeyecek". Safiye'nin düşen yüzünü görünce daha çok güldüm. Selim, Safiye için çok farklıydı. Kimse Safiye'nin yüzüne bakmazken Selim onunla hep oyunlar oynamış, gönlünü hoş tutmuştu. "O zaman bende gelmiyorum" dedi Safiye, kollarını önünde birleştirerek. "Olmaz öyle şey. Benim kızım olarak orada olman lazım" dedim çabucak. Safiye'de gelmeliydi, sırf hünkardan doğma değil diye onu getirmemezlik yaptığımı düşünmelerine izin veremezdim. Murad için de, benim için de Zülal Uğan ne idi ise, Safiye de oydu. "Ama Selim'i özledim" dedi Safiye bana bakarak. Gözlerinin dolduğunu anladığım anda bütün gülümsemem gitti. "Yavrum daha geçen gün gördün" dedim Safiye'ye kollarımı açarak. Geldi ve kedi yavrusu gibi kollarımın arasına girdi. "Ama özledim" diyerek yineledi. "O bir şehzade. Bütün zamanını sana ayıramaz ki" dedim saçını okşayarak. "Ben hünkarı da özledim" dedi ve için için ağlamaya başladı. Safiye'nin bu hali benim de gözlerimin dolmasına sebep olmuştu. "Bende kızım, bende" dedim onu saçlarından öperken. "Ama hünkarımız geri gelecek. Ve geri geldiğinde sana sımsıkı sarılacak. Belki yine onunla uyursun" dedim gülümseyerek. Safiye'nin gülümsemesi gözlerimin daha da dolmasına sebep oldu. "Seni seviyorum, anne" dedi ve kollarını boynuma doladı. Beraber büyüdüğüm biriydi Safiye. İlk göz ağrım, ilk tatlı uykusuzluğum, ilk mutluluk gözyaşlarımdı. Bende onu seviyordum. Her şeyden çok...

SOPHIE (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin