BÖLÜM 45

1.2K 61 12
                                    


Karnımda oluşan sancıyla nefesim kesilmişti. Sanki canımdan can alıyorlar, karnımı yarıyorlardı. "Sultanım" dedim ağrının el verdiği kadarıyla. Gevherhan bana doğru döndü, sinirli olan yüzü birden dehşet içinde kaldı. "Sophie?!" diyerek yanıma koştu. Elini tutmamla bağırmam bir oldu. Canım çok yanıyordu. "Derin derin nefes al" derken etrafına bakındı. "Ağalar!". Kapı sonuna kadar açıldı ve ağalar terasa doğru koşarak geldiler. "Çabuk ebe hatunu çağırın" dedi Gevherhan, elimi daha sıkı tutarak. "Şehzademiz geliyor".


Gevherhan'ın yatağına zar zor gidebilmiştim. Uzanmam ise canımın daha çok yanmasına sebep olmuştu. Hissediyordum, rahmimden çıkmaya çalıştığını hissediyordum. "Ebe hatun" dedim dişlerimi sıkarak Gevherhan'a. "Güvenmiyorum" ardından dayanamayarak avazım çıktığı kadar bağırdım. "Ben buradayım" dedi Gevherhan saçımı okşayıp bir yandan karnımı ovalayarak. "Çocuğuna da sana da bir şey yapamaz".


Canım çok yanıyordu, ölüm gibi bir şeydi. Öleceğim dedim gözlerimi sımsıkı kapatarak. Bu acı çok farklıydı. Safiye'deki gibi değildi. Ikın... Çocuğum? Ona bir şey olmaması için dua ettim. Kime benzeyecekti acaba? Cihan padişahı babası gibi siyah saçlı, gece gözlü bir çocuk mu yoksa cariye annesi gibi sarı saçlı, deniz gözlü mü? Ne olursa olsun, yeter ki doğsundu. Ikın hatun... Şimdiye kadar onu hep şehzade olarak hayal etmiştim. Peki ya kız olursa ne olacaktı? Murad, severdi elbet ama gururlanması başka bir şeydi. Geliyor... Ve ben onu gururlandırmak istiyordum. Murad'ı özlemiştim. Aylar geçmişti ama yıl gibi geliyordu bana. Şuan burada olsaydı, çocuğumuzu kucağına ilk o alsaydı. Ezanı o okusaydı çocuğumuza. Son kez ıkın... Korkuyordum. Dua ediyordum sapasağlam kavuşabilelim diye ama hâlâ korkuyordum. Bir bebek ağlaması... Doğmuştu. Çocuğum doğmuştu. "Hayırlı olsun sultanım, nur topu gibi yiğit bir şehzademiz oldu".

"Çok güzelsin". Kıpkırmızı bir surat, küçücük bir dudak, kocaman yanaklar... Safiye'nin ilk hali gibiydi. Ama daha topluydu, daha kiloluydu. "Gel Selim". Gevherhan'a baktığımda, elini Selim'e doğru uzattığını gördüm. Selim'in arkasında Zeyneb Asime duruyordu ve şehzade doğurmamdan hiç hoşnut olmadığı her halinden belliydi. Yeşil gözlerini önce şehzademe, ardından bana doğrulttu, "hayırlı olsun, Allah analı babalı büyütsün" dedi. Gülümsedim, şuan sinirimi hiçbir şey bozamazdı. "Amin" diyerek katıldık hepimiz tek bir ağızdan. Selim meraklı gözlerle yatağın başına geldi. Gevherhan'ın eli Selim'in omzundaydı, "bak, bir kardeşin daha oldu". Selim bana baktı, şaşkınlığı gülümsememe sebep olmuştu. "Adı ne?" dedi Selim, Gevherhan'a. Gevherhan bana baktı, gülümsemesi daha da yayıldı. "Hünkarımız sefere gitmeden evvel Sophie'nin evladına isim koymuştu zaten. İsmi Bayezid". 

"Kardeşin de sana benziyor" dedi Selim, Safiye'ye. Safiye büyülenmiş gibi Bayezid'i inceliyordu. Gülümseyerek başını salladı. "Kucağına almak ister misin, şehzadem?". İkisi birden Zahide Sultan'a baktı. Selim gülümseyerek başını salladı. Bayezid'e baktım, hiç bırakmak istemiyordum ama bir şehzade olarak Selim'in de tutması lazımdı. Bayezid'i Zahide'ye uzattım. Safiye kenara çekildi ve olanları dikkatli bir şekilde izlemeye başladı. Bayezid'i Safiye de tutacaktı, kardeşini hiç bırakmasına izin vermeyecektim. Bayezid uyandığını belli edercesine mırıldandı. Selim'in gülümsemesi daha da büyüdü ve Bayezid'i yavaşça tuttu. Selim'in küçük elleri, Bayezid'i tutunca kocaman görünüyordu. Bayezid gözlerini yavaşça araladı ve masmavi gözleriyle Selim'e baktı. Selim de gülümsedi, "merhaba" dedi fısıldayarak. Bayezid'in gülümsediğini görür görmez, bana baktı Selim. "Gülümsedi" dedi. Sonra tekrar Bayezid'e baktı, "bana gülümsedi". "Anladı onun ağabeyi olduğunuzu şehzadem" dedim gülümseyerek. Selim Safiye'ye baktı. "Gel, sende tut" dedi. Safiye ışıldayan bir gülümsemeyle hızlı adımlarla Selim'in yanına geldi. "Aman Safiye. Dikkatli ol" dedi Zeyneb Asime. Safiye yatağın ucuna oturdu, Selim ise Bayezid kucağındayken onun yanına oturdu ve Safiye'nin kardeşini tutmasına yardım etti. Bir eli Safiye'nin omzunda, diğer eli Bayezid'teydi. Bu an yaşamaya değerdi. Bu üç çocuğun birbirinden uzaklaşmasını hiç istemiyordum. Ne bir taht kavgası, ne bir anlaşmazlık. Geleceğin getireceklerinden habersiz, üçü birden gülümsüyorlardı birbirlerine.

SOPHIE (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin