"Şehzade Ahmed için yapılan fasıl biraz fazlaydı" dedi Firuze, Bayezid'in beşiğini sallarken. Bir kolumu divanın başına atıp, derin bir iç çektim. "Kösem Sultan istediğini yapsın, hünkarımız geldiğinde niyetini illa ki belli edecek. Evvela hünkarımızı bekleyelim" dedim, Murad'ın geldiği zamanda olacakları düşününce ister istemez gülümsedim. Kösem Sultan sonunu hazırlıyordu. "Kösem Sultan'ı eskiden ne çok severlerdi" dedi Firuze uzaklara bakarak. "Sanki dün gibi hatırlıyorum" diyerek ekledi. "Simsiyah saçları, upuzun boyuyla gezinirdi haremde. Cariye seçerdi hünkarımız için. Zeyneb Asime Sultan'ı da pek severdi, aralarından su sızmazdı", Bayezid'in uyuduğunu anlayınca beşiği bıraktı ve oturduğu minderde bana doğru döndü. "Ta ki o güne kadar..." dedi ve bir süre durdu. "Hangi güne kadar?" dedim merakla. "Kösem Sultan'ın Şehzade İbrahim'i öldürtmeyi istediği güne kadar" dedi en sonunda. "Kösem Sultan'a bütün çocukları sırtını döndü. En başta da hünkarımız. Sonra da Kösem Sultan'ı sürgüne gönderdi". Ardından uzun bir sessizlik oldu. Şehzade İbrahim uzun zamandır hatırımda değildi. O geceye kadar bir ayağım Edirne'deydi ama çok zaman olmuştu oraya gitmeyeli.
Sevgili hünkarım, canımın canı Murad...
Size Bayezid'in doğumundan beridir az mektup yazabildim, affedin. Şehzadem Bayezid, ben ve Safiye iyiyiz Allah'a şükür. Ama hepimizin içinde bir burukluk var, nicedir kokunsuz uyuyup uyanıyorum. Safiye geçen de seni özlediğini söyledi. Hepimiz özlemin içindeyiz. Gözlerim gözlerini arıyor baktığım her yerde. Burnum kokunu, bedenim ellerini, ruhum ruhunu, kalbim kalbini.
Nazperver Hatun doğum yaptı, sağlıklı bir şehzademiz oldu. Kösem Sultanımız ise bu durumdan oldukça memnun kaldı, çok sevindi. Öyle ki şehzade Ahmed için fasıl düzenledi. Çok güzel bir fasıldı, doğrusunu söylemek gerekirse. Her cariyeye bir sürü altın verildi, taşlığa altın döküldü. Hiçbir masraftan kaçmadı valide sultanımız sağolsun. Bayezid'e böyle bir şey yapmamış olması beni üzmedi, aksine şehzade Ahmed için mutlu oldum. Valide Sultan tarafından bu kadar sevilmesi çok hoş. Bayezid ise büyüyor, her geçen gün daha da büyüyor. Gözleri masmavi, saçları sapsarı bir delikanlı oluyor. Şehzade Selim her gün onu görmek için geliyor, tabi Safiye'de nasibini alıyor. Hepimiz seni özledik. Bir an evvel Bağdat'ı fethet ve ailene gel.
Seni çok seven cariyen Sophie...
Gözlerimden yaşlar akarak yazdığım mektubu, yavaş yavaş katladım. Bu mektubum bir an önce Murad'a gitmesini o kadar çok istiyordum ki, Firuze'ye mektubu verdim ve çabucak götürmesini söyledim. Firuze eteklerini tuta tuta odadan çıktı. Yanağımdaki ıslaklıkları sildim ve pencereden dışarıya baktım. Kış kapıdaydı, yapraklar sararmaya başlamıştı. "Allahım sen Murad'a ve ordusuna yardım et, güç ver" dedim derin bir iç çekmeden evvel. Burnumun direği sızlıyordu artık. Murad'sız bir yanım eksik, kolum kanadım kırıktı. Sen neler yaşadın böyle Sophie?. Sesi kulaklarımda çınladı. Benim ağlamalarıma sayısız kez şahit olmuştu ve onun hasodasına sadece sıradan bir cariye olarak giriyordum. En sonunda dayanamayarak elini yanağıma koymuş ve bu soruyu sormuştu. Ardından sımsıkı sarılmıştı. Güçlüydüm, bunu biliyordum. Hollanda'da yaşadıklarımı buradaki hiçbir cariye yaşamamıştı ama Murad'ın yanında hala saraya geldiğim gibi gençtim, toydum. Murad benim tutmak istediğim el, yaslanmak istediğim duvar, başımı koymak istediğim omuz, dinlenmek istediğim göğüs olmuştu. Bir insan, bir insanı bu kadar çok sevebilir miydi? Mümkün müydü bu kadar büyük bir aşk? Kalbini, canını acıttığını bildiğin halde körü körüne sevebilir miydi bir insan? Sevdiği insan tarafından o denli sevilmediğini bile bile, bağrına taş koyup oturabilir miydi benim yaptığım gibi? Onu seviyordum, en çok ben seviyordum. Ondan istediğim güç, iktidar ya da bu gibi şeyler değildi. Ondan sevgi dahi beklememiştim. Ama o bana cömert davranıp, nasibime düşeni vermişti. Murad'ın sadece beni sevmediğini biliyordum, ama kan kusup kızılcık şerbeti içtim demeyi öğreneli çok olmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SOPHIE (TAMAMLANDI)
Historical FictionBen Sophie De Jong. Hollanda'dan kaçıp Osmanlı Sarayı'na, Dördüncü Murad'a sığındım. Gençtim, masumdum, korkaktım. Sonra aşkı tattım, acıyı tattım, ölümü tattım. Eş oldum, anne oldum, kul oldum. Savaştım, yenildim, yendim. Ben artık eski Sophie De J...