BÖLÜM 61

1K 53 12
                                    

Taşlıkta oturmuş, diğer cariyelerle birlikte kahve içiyordum. Safiye ise yanımda, yüzünden gülücükler saçarak oturuyordu. "Şehzademiz Bayezid nasıllar, sultanım?". Karşımdaki minderlerden birinde oturan, siyah saçlı kara gözlü cariyeye baktım. "İyi çok şükür". Ardından diğer cariyelerden birisi atıldı, "çok yiğit bir şehzade maşallah". Gülümsedim, "maşallah". Gülendam Kalfa siyah buklelerini savura savura geldi ve eğildi, "başka bir arzunuz var mıydı, sultanım?". Kahvemin son yudumunu alıp, tabağın üstüne koydum. Başımı sağa sola yaslayarak, elimle almaları için savuşturdum. Kalfa, elini şıklattı ve cariyelerden birisi koştur koştur gelip önümde duran boş fincanı aldı ve eğilerek gitti. Buraya gelmeden evvel içim huzursuzdu. Bu sarayın başında şehzade Selim vardı ve ben diğer şehzadelerin anası olarak geliyordum. Şehzade Selim'in validesi değildim. Cariyelerin ve diğerlerinin bana göstereceği hürmetten dolayı sıkıntıdaydım lakin şuanda huzurluydum. 

"Dilruba Hatun, geç otur şöyle". Dilruba başını eğerek geldi ve Safiye'nin yanındaki mindere oturdu. "Sultanım" dedi kısık sesle bana doğru eğilerek. Bende aynı şekilde eğildim ve söyleyeceklerini bekledim. Safiye ise anlam veremeyerek bizi izliyordu. "kardeşim-". Elimi kaldırdım ve hemen sustu, "o konuyu hallettim. Daha da fazla deşme". Dilruba gülümseyerek başını salladı. "Yok mu aranızda musiki söyleyen?". Gülendam Kalfa, bir cariyeye bakarak gelmesini işaret etti. Cariye yerinden yavaşça kalktı ve başını önüne eğip karşıma geçti. "Söyler misin hatun?". Hatun Gülendam'a göz ucuyla baktı. Ardından başını tekrar eğip, "evet, sultanım". 

"âlâ". Bacağımı diğerinin altına alarak divanda daha rahat oturdum ve kolumu yastığın üstüne yasladım. Elimle başlamasını söyledim. "Tûtî-i mu'cize-gûyem ne desem lâf değil..." Hatunun sesi hakikaten çok güzeldi. Bu musikiyi daha önce de duymuştum, her duyduğumda ise gözlerim doluyordu. Sözleri içime dokunuyordu. "Çerh ile söyleşemem âyînesi sâf değil". Nazperver'in de sesi güzeldi, çok güzel musikiler söylerdi evvel yıllarda. Şimdi ise odamın içinde kuşları uçuran kişi Firuze idi. "Ehl-i dildir diyemem sînesi sâf olmayana". Ne güzel yazmıştı Nefî, gönül ehlidir diyemem kalbi temiz olmayana. Yalnız başıma gelmiştim bu saraya, ne bir dostum vardı ne bir sevenim. Oradan oraya savrulmuştum seneler boyunca. "Âleme bezz-i gevher eylesem itlâf değil". Ama şimdi yerim belliydi yurdum belliydi. Dördüncü Murad Han'ın iki şehzadesinin anası, Haseki Nur-i Cihan Sultan idim. "Tab'-ı yârân gibi dükkânçe-i sahhâf değil." Gözümün pınarında biriken yaşı elimin tersiyle çabucak sildim. "Ağzına sağlık, hatun". Ardından inci küpelerimi çıkartıp birini Gülendam'a, diğerini ise musikiyi söyleyen hatuna verdim. İkisi de eğilip gittiler.

"Hünkarım benim bir maruzatım olacaktı". Murad devam etmemi söylercesine eliyle işaret etti. Şehzade Selim ve Bayezid pür dikkat beni dinliyorlardı. "Manisa'da bir panayır varmış". Selim başıyla onayladıktan sonra devam ettim, "bende kendi ödeneğimden halktaki fakirlere, yoksullara, yetimlere yardım etmek istiyorum. Göz hakkı kalmasın istiyorum, hünkarım". Bayezid'in yüzünde oluşan gülümsemeyi görmek, içimi biraz olsun rahatlatmıştı. "Emin misin, Sophie?". Murad'a baktığımda, onunda yüzünde belli belirsiz bir gülümseme görür gibi oldum. Başımı salladım, "evet hünkarım". Cevabım üzerine Murad'ın gülümsediğinden emin oldum, Selim'e döndü ve "gerekli işleri sen halledersin o vakit". Selim başını eğerek kabul etti. "Selim, Bayezid. Siz de gidin biraz dinlenin". Selim ve Bayezid babalarına eğilerek selam verdiler ve odadan çıktılar. Kalbimin atışı yeni yeni yavaşlamıştı ki, Murad'ın gece gözleri gözlerime kilitlenmiş, kalbimin atışını tekrar hızlandırmıştı. "Bu da nereden çıktı?". Gözlerinin kenarında oluşan kırışıklıklar, gülümsüyor olduğunu gösteriyordu ve bu heyecanımı biraz da olsa götürmüştü. "Nicedir istiyordum. Aslında bir cami ya da bir hayrat yaptırmaktı niyetim, ama aç karınları doyurmak istedim". Kollarını açtı ve bekledi. Hızlı adımlarla gittim ve sımsıkı sarıldım. Murad'ın bu kadar mutlu olacağını hiç düşünmemiştim, "çok büyük sevaba gireceksin, güneşim". Gülümsedim, amacım o değildi ki.

SOPHIE (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin