BÖLÜM 63

966 53 13
                                    


 "Büyüdü" dedi Murad, bakışlarını pencereden çevirmeden. Ben ise onun karşısına oturmuş, mendilimin üstüne gül işliyordum. Başımı kaldırmadan, "büyüdü" dedim. Safiye'nin yokluğu şimdiden canımı yeterince yakıyordu, nasıl alışacaktım hiç bilmiyordum. Orada mutlu olacaktı, ama bir o kadar da üzülecekti. Göz ucuyla Murad'a baktım, bakışları ifadesizdi. Dışarıyı seyrediyor, gözünü bile kırpmıyordu. Murad çok güzel seviyordu ama Selim Safiye'yi daha bir güzel seviyordu. Safiye'yi senelerdir korumuştu, gözetmişti, sakınmıştı. Murad, Selim'e göre daha sertti. Safiye'nin benden daha az üzüleceğine emindim. Parmağımda hissettiğim acıyla yerimden sıçradım. Parmağıma baktığımda iğneyi parmağıma batırdığımı fark ettim ve kanayan tarafına ağzıma koydum. "Onu mendile işlemen gerekmiyor mu?". Murad'a döndüğümde gülümseyen gözlerle bana bakıyordu, bende gülümsedim. "Normalde öyle olması gerekiyordu" dedim parmağımı ağzımdan çıkardıktan sonra. İğneyi batırdığım yer tekrar kanadı ve bir damlası mendilin üstüne düştü. "Acıyor mu?" dedi Murad, elimi tutup parmağıma bakarken. Başımı sağa sola sallayarak yalan söyledim. Murad başını eğdi ve kanayan yeri öptü. Sanki bunu bekliyormuş gibi acım birden bire gitmişti. Murad gerçekten benim merhemimdi.

"Destur! Sultan Murad Han Hazretleri!". Desturu duyduktan sonra arabanın kapısı açıldı ve Murad tüm heybetiyle arabadan çıktı. Cariyeler geldikten sonra ise ben çıktım. Osman, Hüma, Mihrişah ve Firuze'nin kucağındaki Buse'ye baktım. Hepsi gülümseyerek dizilmişler, hünkar babalarının ellerini öpüyorlardı. Murad, Buse'yi kucağına aldı ve uzun uzun kokladı. Osman'ın yanına geldiğimde elimi uzattım, Osman uzattığım elimi öptü ve "hoş geldiniz validem" dedi. Osman'ın kumrala çalan kıvırcık saçlarını okşadım, "hoş bulduk aslanım" dedim alnından öptükten sonra. Hüma arkama baktı, "Safiye ablam nerede?". Murad'a baktığımda kucağında Buse ile bizi izlediğini gördüm. Gülümsedi ve "ağabeyin şehzade Selim'in haremidir bundan gayri". Hüma, babasına ardından bana baktı. Onu susturmanın tek çaresi elimi uzatıp öptürmem olduğunu biliyordum ki keza öyle de oldu. Elimi uzatınca sustu ve öpüp alnına koydu. Hüma'nın bu duruma sevineceğini biliyordum ama soru üstüne soru soracaktı ve onları burada sormaması gerekiyordu.

"Hüma, çok yorgunum. Sorularını sonraya sakla" dedim odama girdiğim anda. Nereye gitsem peşimden geliyordu, takılarımı çıkarmak için aynanın önüne geçtiğimde arkamda belirdiğini gördüm. "Ama validem, nasıl olur?". Derin bir nefes aldım ve küpemi Firuze'ye verdim. Bir diğerini çıkarırken, "ağabeyin, ablanı kendi haremine istedi ve hünkarımız da kabul etti, Hüma" dedim. Firuze kolyemi çıkarırken kendimi izledim, saçlarım artık daha da açık bir sarıydı ve gençliğimdeki dalgaları yoktu. Saçıma daha dikkatli baktıktan sonra, gördüğüm şey yüzünden Firuze'yi durdurdum ve aynaya daha da yaklaştım. Yanlış gördüğümü umut ediyordum ki, saçımda gördüğüm bir tel beyaz bütün umudumu aldı götürdü. "Bir sorun mu var sultanım?". Firuze'ye baktığımda endişelenmiş görünüyordu, "yok bir şey" dedim ve kolyemi kendi başıma çıkardım. Yaşlanıyor muydum gerçekten? Zeyneb Asime'yi düşündüm, onun saçı hala ilk gördüğüm ki kadar siyahtı. Tek bir tel beyazı yoktu. "Dışarı çıkın ve beni yalnız bırakın. Biraz dinleneceğim". Firuze ve Hüma anlam veremeyerek eğilip çıktılar.

Odada artık yalnızdım. Kimse yoktu ve bu benim canımı daha da sıkmıştı çünkü kendi kendimi dinleyecektim. "Yaşlanıyorsun Sophie" dedim aynadaki aksime bakarak. Murad'ın artık beni istemeyeceğinden korkmaya başlamıştım çünkü kim yaşlı bir hatunu isterdi ki koynunda? Koskoca cihan padişahının yatağına yakışmamaya başlıyordum. Saçımdaki tokaları çıkarıp, beyaz teli göstermeyecek şekilde yana yatırdım. "Demek ki artık saçını böyle toplayacaksın".

SOPHIE (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin